
Basın açıklamasını BDS Türkiye'den
Kadınlar ve Barış için Kadın Girişimi adına Züleyha Gülüm okudu.
Eylemde okunan basın açıklamasının
tamamı şöyle:
"Gazze ablukaya karşı yalnız
değildir
2006 yılında, Gazze’de yapılan, yasal ve
açık seçimleri, yasal bir parti olan Hamas’ın kazanmasından bir yıl sonra, yani
2007’de İsrail ve Mısır Gazze’ye abluka uygulamaya başladı. Birleşmiş Milletler
ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının halen işgal altında saydığı Gazze,
dünya üzerinde nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu yerdir ve su elektrik,
telekomünikasyon gibi hizmetler açısından İsrail’e bağımlıdır.
2014 yılındaki saldırıdan sonra
Gazzelilerin yaşamı tamamen cehenneme döndü. Yaklaşık 95 bin insanın yaşadığı
18 bine yakın ev yıkıldı. Bunların yeniden inşası, abluka yüzünden
gerçekleşemiyor. Oxfam raporuna göre, abluka kalkmazsa bu binaların yeniden
inşası için tam yüz yıl gerekir.
Öte yandan Kızıl Haç da hazırladığı bir
raporda bu ablukanın ağrı kesiciler ve röngten filmi başta olmak üzere temel
tıbbi ihtiyaçlarda büyük kesinti anlamına geldiğini ifade ediyor.
Gazzeliler yurtlarını terk etmiyor,
isteseler de terk edemiyorlar.
Ablukanın yarattığı yıkım ve zararı en
fazla kadınlar yaşıyor. Eşlerini kaybettiklerinde geçim kaynağından yoksun
kalıyorlar, evlerini kaybettiklerinde, bazen bir çadır da olsa yeni bir ev
kurmanın bütün yükünü onlar sırtlanıyor. Hem eşlerini hem de evlerini
kaybettiklerinde eşlerinin ailesinden bir başka erkekle evlenmek zorunda
kalıyorlar. Evleri yıkılıp başka ailelerin yanına yerleşmek zorunda
kaldıklarında mahremiyetlerinden oluyorlar. Ve hemen hepsi savaşın etkisiyle
kabuslar gören, altını ıslatan, gece bağırarak uyanan, ruhsal sorunlar yaşayan
çocuklarına yardımcı olmaya çalışıyor, kendileri de benzer sorunlar yaşarken ve
her an yeniden bombardıman altında kalacaklarını bilmelerine rağmen…
CEDAW Komitesi 2011 yılında hazırladığı
bir raporda, Filistinli kadınların ve kızların hem İsrail askerleri hem de
topraklarına yerleştirilmiş olan yerleşimcilerin her türden şiddetine maruz
kaldığını ve bu vakaların nadiren belgelendiğini vurguluyor.
Afulah’da, işgal gücünün keyfi ateş
ettiği İsra Abdeh gibi, çantasını açmadığı için vurulan ve kan kaybederken
yarım saat bekletilip sonra ambulansla hastaneye götürülen ve ölen 18 yaşındaki
Hadil Haşlemun gibi…
Ablukayı kırmak üzere Gazze’ye önce
küçük gemiler sonra özgürlük filoları gitti. Bunlar İsrail’in müdahalesiyle
karşı karşıya kaldı, 2010’da giden Mavi Marmara gemisinde 9 kişi katledildi.
Bu kez, sadece kadınlardan oluşan bir filo
Gazze’ye doğru yola çıkıyor. Filodaki gemilerden birinin adı Amal yani Ümit,
diğerininse Zaytouna yani zeytin. Ablukanın ve işgalin biteceği, dünyanın dört
bir yanına dağılmış Filistinlilerin yurtlarına döneceği ümidi Gazzelileri bütün
bu baskıya karşı ayakta tutuyor. İşgal gücünün sürekli saldırdığı, ağaçlarını
kestiği zeytinse Gazzelilerin en önemli geçim ve beslenme kaynaklarından biri.
Amal ve Zaytouna’daki kadınlar arasında
siyasetçiler, barış eylemcileri, yazarlar var, bir kısmı Gazze’de yaşamış, bazıları
da burayı ziyaret etmiş. Aralarında Yahudiler var, bir kısmı daha önce de
abluka karşıtı Özgürlük Filoları’nda yer almış, kendi deyimleriyle, “işgal gücü
tarafından rehin alınmış”. Gemide bulunacak olan ABD’li yazar Naomi Wallace,
“ırkçılık, işgal, vahşet gibi bizi yok eden sistemlere karşı mücadele
etmeliyiz,” diyor.
Gazze Yolunda Kadın Gemisi’nde yer alan
kadınlar, amaçlarının ablukanın kadınlara verdiği zarara dikkate çekmek,
Gazze’ye ümit götürmek ve kadınların işgale karşı direnişteki rolünü görünür
kılmak olduğunu söylüyor.
Yani Filistin direnişinin ikonu Leyla
Halid’i, taş atarken gözaltına alınan 13 yaşındaki Malak’ı, bir gece vakti
evinden alınıp, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin idari tutukluğa maruz kalan
feminist hukukçu ve milletvekili Halide Carrar’ı, youtube’da yayınlanan şiiri
gerekçe gösterilerek tutuklanan şair Derin Tatur’u Birzeit Üniversitesi’ndeki
direniş sırasında tutuklanan 18 yaşındaki Lina Hattab’ı, idari tutukluluğu
sırasında açlık grevi yapan Hana el Şelabi’yi, şiirleriyle dünyaya Filistin
davasını anlatan Rafeef Ziadah’yı ve adını bilmediğimiz binlerce kadının
mücadelesini görünür kılmak….
1976 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık
görülen İrlandalı barış eylemcisi Mairead Maguire, “İşgalin ve ablukanın ne
anlama geldiğini, çatışma ortamının sonuçlarını kendi deneyimlerimizden
biliyoruz,” diyor.
Bizler de işgalin ve ablukanın nasıl
ağır bir şey olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Naomi Wallace, “İsrail bizim
vergilerimizle silahlandırılıyor, hükümetimizin yıllardır işgali finanse ettiğini
biliyoruz,” diyor. Biz de gayrı meşru, apartheid İsrail devletiyle Türkiye
arasında kısa bir süre önce imzalanan anlaşmanın başta kadınlar ve bakmakla
yükümlü oldukları çocuklar olmak üzere Filistinlilerin yaşadığı baskı ve
şiddete destek olduğunu biliyoruz. Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin en
kötü olduğu zamanlarda bile iki ülke arasındaki ticaret hacminin arttığının
farkındayız. Filistinliler, yardım değil İsrail’in siyasi, diplomatik, askeri
anlamda tecrit edilmesini istiyor. Filistinliler İsrail’in Ashot limanına
yanaşan gemilerin taşıdığı ve işgalcilerin izniyle kendilerine ulaştırılacak
yardım malzemelerinin ablukayı kırmakta etkili olmayacağın biliyor.
Bizler de, Barış İçin Kadın Girişimi ve
BDS-Türkiye’den kadınlar olarak, Gazze Yolundaki Kadın Gemisi’ni selamlıyor,
Filistin halkıyla ve işgale karşı direnişle dayanışmamızı ifade ediyoruz.
Barış İçin Kadın Girişimi
BDS-Türkiye’den Kadınlar"
Suriyede ölüm
"Suriye'de Mart 2011'den bu yana 300 binden fazla insan öldü"
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları
Gözlemevi, Suriye'deki çatışmalarda 18 Mart 2011'den bu yana 301 bin 781
kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Gözlemevi sadece bu ay Suriye'de 9 bin
kişinin öldüğünü duyurdu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi,
ölenlerin 86 binden fazlasının sivil olduğunu belirtti. İç savaşta yaşamını
yitirenlerin 15 bin 99'unun çocuk, 10 bin 18'inin ise kadın olduğu ifade
edildi.