22 Ağustos 2016 Pazartesi

KCK'den müzakere çağrılarına yanıt: AKP gerekli adımları atacağını deklare etmeli

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı,Kürt sorununda gelinen aşama,müzakerelere dönülmesi için yapılan çağrılar ve bundan sonraki sürece ilişkin bir deklarasyon yayınladı.
KCK'den müzakere çağrılarına yanıt: AKP gerekli adımları atacağını deklare etmeli

Yapılan açıklamada, "Son günlerde bazı devletler, uluslararası alanda sorunların barış içinde çözülmesi doğrultusunda çalışma yürüten kurumlar, Başurê (Güney) Kurdîstan'daki bazı dost örgütler, Türkiye'de bazı güç odakları, demokrasi güçleri ve HDP'den müzakerelere dönülmesi ve sorunların müzakerelerle çözülmesi yönünde gelen istem ve yapılan açıklamalara ilişkin, tutumumuzu yeniden kamuoyuna açıklama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır'' denildi.

Açıklamada, "AKP iktidarı darbenin Fetullahçılar tarafından yapıldığını iddia etmektedir. Ortaya çıkan gerçekler, bunların darbe içinde aktif yer aldıklarını ortaya koymaktadır. Darbenin ideolojik ve politik harcı bunlar olmuştur. Ancak darbe bir sonuçtur; esas önemli olan, bu darbeyi yaratan etkenleri tespit edip sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmaktır. Darbelere karşı olmak ve darbelerin kökünü kurutmak ancak böyle gerçekleşir" denildi.

KCK deklarasyonunda, Kürt sorununda çözüm için adım atması ve sorunu çözüme kavuşturması gerekenin Türk devleti olduğunu savundu.

Açıklamada "Türk devleti ve AKP Hükümetinin bir çözüm politikası geliştirmesi halinde, Kürt sorunu bir ay gibi kısa bir sürede çözülür ve Türkiye'ye barış gelir. Özgürlük Hareketi olarak, tercihimiz demokratik siyasal çözümden yanadır. Bu konuda her türlü fedakarlığı göstereceğimiz de açıktır" denildi.

KCK Deklarasyonunda, sorunun çözümü için acilen atılması gereken adımlar şu şekilde özetlendi:

"AKP iktidarının Kürt sorununun çözümü konusunda gerekli iradeye sahip olduğunu ortaya koyması ve çözüm için adım atacağını Türkiye halklarına taahhüt etmesi, HDP’nin de içinde olduğu bir Meclis Heyetinin Önderliğimizle görüşerek çözüm müzakerelerini hemen başlatma kararını alması ve Önder APO'nun bu süreçte kendi örgütü dahil, parlamento içi ve dışındaki tüm siyasi partiler, Aleviler başta olmak üzere demokratikleşme ve kendi sorunlarının çözümü konusunda görüşü olan topluluklar, sivil toplum örgütleri ve aydınlarla görüşmesine imkan yaratacağını ortaya koyması halinde, Özgürlük Hareketi olarak biz de atılacak adımlar ve karşılıklı taahhütler çerçevesinde üzerimize düşen sorumlulukları her bakımdan yerine getirmeye hazırız."

15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının Türkiye için büyük bir şans olduğunu ifade eden KCK, ancak AKP hükümetinin bunu bir fırsat bilerek darbe mekaniğini harekete geçirdiğini savundu:

"Darbeciler her zaman Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve bunun doğrudan sonucu olan demokrasi eksikliğinden beslendikleri için, bunların izlediği politikalar da her zaman Kürt sorununun çözümsüz kalmasına neden olan antidemokratik rejimler ortaya çıkarmaktadır. Özellikle Kürt halkının özgürlük talebini ileri sürdüğü, ancak Kürt sorununun çözümsüz bırakıldığı dönemlerde gerçekleşen, tamamen bu olmaktadır. Bu nedenle darbelere her zaman karşı çıkanlar Kürtler ve demokrasi güçleri olmuştur. 1980 askeri faşist darbesi ve 1990’lı yıllarda askerin bizzat yürüttüğü kirli savaşa karşı Kürtler ve demokrasi güçlerinin tutumu, bu gerçekliğin açık kanıtlarıdır. 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunanların önemli bir bölümünün Kürt şehirlerini yakıp yıkan ve yüzlerce sivili katleden kimseler olduğu dikkate alındığında, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin neden darbe karşıtı olduğu daha iyi anlaşılır.

Zaten Türkiye'de darbe karşıtlığının bir kültür haline gelmesini sağlayan da, Kürt Özgürlük Hareketi ve bir bütün olarak Türkiye'nin devrimci demokrasi güçleridir. Kuşkusuz Türkiye'de yaşanan darbelerden zaman zaman İslam kimlikli siyasi hareketler, toplumsal kesimler ve kişilikler de zarar görmüşlerdir. Ancak askeri darbelerden ve asker etkili hükümet politikalarından en büyük zararı her zaman Kürt halkının ve başta sosyalistler olmak üzere demokrasi güçlerinin gördüğü inkâr edilemez bir gerçekliktir.

Aslında 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız kalması Türkiye halkları için büyük bir şanstı. Darbe girişiminin başarısızlığını fırsat bilerek, darbelere kaynaklık eden ve darbe mekaniğini harekete geçiren Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme yönünde ciddi adımlar atılabilirdi. Kürt ve Türk halkları, öteki halklar ve inanç toplulukları, AKP iktidarına bu şansı altın tepside sunmuşlardır. Ancak darbelerin kökünü kazımak yerine hegemonik iktidar olmayı esas alan AKP iktidarı bu şansı doğru kullanmamış; aksine 7 Haziran seçimleri sonrası kurduğu faşist ittifakı ve Kürt karşıtlığını daha da genişleterek, hegemonik iktidarını kurma politikası doğrultusunda hareket etmiştir.’’

KCK YENİ BİR TUTUM BELİRLEYECEKTİ AMA…

Deklarasyonun devamında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yeni bir durum değerlendirmesi yapmayı düşündüklerini ancak AKP’nin sergilediği tutumun bunu engellediğini savunan KCK şu mesajları verdi:

"Demokrasi söyleminin sakız gibi çiğnendiği darbe girişimi ardından 19-25 Temmuz tarihinde yapılan PKK Merkez Komitesi Toplantısında, hükümetin dillendirdiği söylemlerde azıcık samimiyet varsa ve bu temelde darbelerin zeminini kurutacak bir yaklaşım ortaya koyarsa, bu durumu teşvik etmek için bir açıklama yapılması gerektiği yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz bu bir ateşkes açıklaması olmayacak; buna karşılık ortaya çıkan darbe karşıtlığı ve demokrasi söylemleri ortamında, Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme doğrultusunda adım atıldığında, bunun karşılıksız bırakılmayacağı biçiminde bir yaklaşımı ifade edecekti. Ne var ki şovenist söylemlerin artması, Olağanüstü Hal ilanı, İmralı ile görüşme yaptırılmayacağının açıklanması, HDP'ye yaklaşım ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her şeyi kendi hegemonik iktidarına hizmet edecek biçimde araçsallaştırması karşısında, sadece PKK'nin darbelere karşı tutumunu ve darbelerin kökünün nasıl kazınacağını ortaya koyan ve gerçek demokrasi güçlerini göreve çağıran bir açıklama yapılması yoluna gidilmiştir.

MÜZAKERE ÇAĞRISINDA BULUNAN ÇEVRELERE YANIT

Ancak son günlerde bazı devletler, uluslararası alanda sorunların barış içinde çözülmesi doğrultusunda çalışma yürüten kurumlar, Başurê (Güney) Kurdîstan’daki bazı dost örgütler, Türkiye'de bazı güç odakları, demokrasi güçleri ve HDP’den müzakerelere dönülmesi ve sorunların müzakerelerle çözülmesi yönünde gelen istem ve yapılan açıklamalar, tutumumuzu yeniden kamuoyuna açıklama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Önder APO ve Özgürlük Hareketimiz, 20 Mart 1993’ten bu yana, Kürt sorununun demokratik siyasal yollardan çözümü için yoğun çaba göstermiş, bunun için on’dan fazla tek taraflı ateşkes ilan etmiştir. Hatta 2013 yılında güçlerini Türkiye sınırlarının dışına çıkarma iradesi göstermiş, gerilla güçlerinin yüzde 40’a yakın bölümünü sınır dışına çekmiş, bir o kadarını da sınırların dışına çıkmak üzere harekete geçirmiştir. Önder APO yürüttüğü çabalarla sorunu demokratik müzakerelerle çözüm noktasına getirmek istemiştir. Ancak Kürt sorununda inkar ve zamana yayılmış soykırım politikası terk edilmediği için, bugünkü şiddetli çatışmaları yaratan bir durum ortaya çıkmıştır.

"AKP ATEŞKESLERİ ARAÇSALLARIYOR"

Hemen vurgulamalıyız ki, AKP iktidarı ateşkes ve çatışmasızlık durumunu araçsallaştırdığı için, çatışmasızlığın son bulması sonrasında yaşanan çatışmalar öncesinden çok daha şiddetli hale gelmiştir. Ölümler artmış, yıkımlar bugüne kadar görülmedik boyutlara vardırılmıştır.

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yıllarca çatışmasızlığı kendi iktidarını sürdürmek ve güçlendirmek için bir araç haline getirmiş; Kürt sorununda yarattığı sahte çözüm umudunu iktidarını sürdürmenin aracı olarak kullanmıştır. Kendi parti çıkarları için Türkiye'nin en temel sorunu olan Kürt sorununa sorumsuz bir yaklaşım göstermiştir. Kürt halkı ve demokrasi güçlerini oyalamış, tüm Türkiye halklarını aldatmıştır. Kürt sorununun çözümü için kendisine her türlü imkan ve fırsat sunulduğu halde, bu imkanlar ve fırsatları kendi iktidarını pekiştirme aracı olarak ele almıştır. Çatışmasızlık ve Kürt sorunuyla ilgili konuları bu biçimde araçsallaştırdığı ve çıkarları temelinde kullandığı için, diğer siyasi güçler de bu süreçlere kuşkuyla yaklaşmışlar ve gereken desteği vermemişlerdir.

"ADIM ATMASI GEREKEN TÜRK DEVLETİDİR"

Kürt sorununda çözüm için adım atması ve sorunu çözüme kavuşturması gereken Türk devletidir. İktidarlar Kürt sorununu çözmediği takdirde, Kürt halkı kendi örgütlü gücüyle kendi çözümünü kendisi yaratmaya çalışacak; özgür ve demokratik yaşamını sağlayana kadar, bedeli ne olursa olsun, mücadelesini sürdürecektir. Kürt sorununun çözümsüzlüğü ortamında hiç kimse Kürt halkından ve Özgürlük Hareketi’nden farklı bir tutum takınmasını beklememelidir. Ancak Türk devleti ne bizzat çözüm için adım atmakta, ne de Kürt’ün kendi çözümünü sağlamasına tahammül göstermektedir. Kürt karşıtı ittifaklar temelinde halkın özgürlük özlemini ezme politikası bırakılıp Kürtlerle ittifaka dayalı bir politika benimsenmediği müddetçe Türk devletinin bu kısırdöngüden çıkması mümkün değildir. 

ÖCALAN’IN SAĞLIK VE GÜVENLİĞİ

Kürt Özgürlük Hareketi olarak, Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle zorunlu olarak savaşa başvurduğumuz bilinmektedir. Tarih de kanıtlamıştır ki, Türkiye'de barış Kürt sorununun çözümü, ancak bu çözümün sağlanmasında önemli rol oynayacak Kürt Halk Önderi’nin özgürleşmesiyle gerçekleşebilecektir. Önder APO, Türkiye halklarıyla Kürt halkı arasındaki en temel köprüdür. Önder APO Kürt sorununun çözümü konusunda en makul yaklaşımları göstermiş, ancak bu yaklaşımları karşılık bulmamış, aksine Önder APO ağır tecrit altına alınmıştır.

İmralı’daki değerlendirmeleri nedeniyle darbecilerin Önder APO'ya oldukça öfkeli olduğu bilinmesine rağmen, halkımızın Önder APO'nun sağlığı ve güvenliği konusunda en doğal hakkı olan ailesi ve avukatlarıyla görüşme talebi dahi yerine getirilmemiştir. Bu acil talebin karşılanmaması, varlığı inkar edilen halkımıza karşı bir tutum olduğu gibi, Kürt sorununun demokratik siyasal yollardan çözümü konusunda hala bir zihniyet ve politikaya sahip olunmadığının da kanıtı olmaktadır. Demokratik siyasal çözümden yana olanların en başta Önder APO’ya başvurmaları gerekirken, Önder APO üzerindeki bu ağır tecrit esas olarak da demokratik siyasal çözüm üzerindeki tecrittir.

"TÜRK DEVLETİ ADIM ATARSA SORUN BİR AYDA ÇÖZÜLÜR"

Türk devleti ve AKP Hükümetinin bir çözüm politikası geliştirmesi halinde, Kürt sorunu bir ay gibi kısa bir sürede çözülür ve Türkiye'ye barış gelir. Özgürlük Hareketi olarak, tercihimiz demokratik siyasal çözümden yanadır. Bu konuda her türlü fedakarlığı göstereceğimiz de açıktır. Ancak bunun için ateşkesler ve çatışmasızlıkları araçsallaştırılmayacağını ortaya koyan bir devlet ve hükümet tutumu gerekmektedir. Artık hiç kimse Kürt sorunu, ateşkes, çatışmasızlık ve görüşmeler araçsallaştırılmaktan çıkarılmadığı takdirde, Kürt Özgürlük Hareketi’nden ateşkes ve çatışmasızlık beklememelidir.
Mevcut durumda AKP iktidarı Kürt sorununun çözümü konusunda gerekli iradeye sahip olduğunu ve çözüm için adım atacağını Türkiye halklarına taahhüt etmeden, Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme konusunda beklentilere girmek, halklarımızı aldatmaktan başka anlama gelmeyecektir.

"ATILMASI GEREKEN ADIMLAR"

AKP iktidarının Kürt sorununun çözümü konusunda gerekli iradeye sahip olduğunu ortaya koyması ve çözüm için adım atacağını Türkiye halklarına taahhüt etmesi, HDP’nin de içinde olduğu bir Meclis Heyetinin Önderliğimizle görüşerek çözüm müzakerelerini hemen başlatma kararını alması ve Önder APO'nun bu süreçte kendi örgütü dahil, parlamento içi ve dışındaki tüm siyasi partiler, Aleviler başta olmak üzere demokratikleşme ve kendi sorunlarının çözümü konusunda görüşü olan topluluklar, sivil toplum örgütleri ve aydınlarla görüşmesine imkan yaratacağını ortaya koyması halinde, Özgürlük Hareketi olarak biz de atılacak adımlar ve karşılıklı taahhütler çerçevesinde üzerimize düşen sorumlulukları her bakımdan yerine getirmeye hazırız.

Bunlar ne dayatma ne de koşul ileri sürmedir; şimdiye kadar Kürt sorununun çözümüyle ilgili konuları araçsallaştırma politikasının halklarımıza verdirdiği büyük kayıplar ve acılar karşısında, bir kez daha bu duruma düşmemek için bu tür sorunların çözümünde atılması gereken adımlardır.

"ÇÖZÜMÜ KOLAYLAŞTIRACAĞIZ"

Eğer inkarcılıktan ve zamana yayılmış soykırım uygulamalarından vazgeçilerek, Kürt sorununu araçsallaştırma ve oylama konusu olmaktan çıkaracak bir yaklaşım açıkça ortaya konulursa, bizim de Özgürlük Hareketi olarak çözümü kolaylaştıracak adımlarla birlikte, Türkiye halklarıyla kardeşçe yaşanacak bir çözümün en büyük savunucusu ve pratikleştiricisi olacağımız açıktır. Böylece onlarca yıllık mücadelemizin amacı olan Türkiye halklarıyla kardeşlik içinde çözüm özlemi de gerçekleştirilmiş olacaktır." (Kaynak: ANF)