1 Eylül 1939, faşist Almanya'nın Polonya’yı işgaliyle başlayan ve 2. Paylaşım Savaşı'na yol açan tarihtir. 1950 Dünya Barış Konseyinin aldığı bir kararla 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak ilan edildi ve O günden bu yana 1 Eylül dünyada barış günü olarak kitlesel eylemlerle kutlana geldi.
Barışın bilince çıkartıldığı ama, geçen yıllara rağmen savaşın yok edilemediği bir gündür 1 Eylül barış günü. ABD’nin egemenliğinde tek kutuplu bir dünyanın ortasında kimyasal silahlar, roketler, füzeler yani 'modern' kan dökme konsepti Suriye de, Irakta, Libya da Afganistan da,Ukrayna da dahası dünyanın dört bir yanında sürüyor.
1945'den bugüne yaşanan 300'e yakın irili ufaklı çatışmada 30 milyonu aşkın insan öldü. Son savaşlarda ölenlerin %90'ı sivil. Savaşlar sonucunda 6 milyon insan şu anda mülteci. 15 yaşından küçük 250 bin çocuk savaşın içinde. Savaş dönemleri, kadınlara tacizin ve tecavüzün arttığı dönemler. Irakta, Suriye de kadınlar pazarda alınıp satılıyor, tecavüz ediliyor, köle haline getiriliyor. Türkiye’de 15 yıla yakın bir süre yaşanan ve hala süren savaşta TC’nin Kürt sorununda inkar,imha ve asimilasyona dayanan faşist politikası üzerinde yükseliyordu. 300 milyar dolarlık bir ekonomik kayıp, boşaltılan 4 bin köy, yaşamını yitiren 50 bini aşkın insan, kelle kulak avcılığı, faili meçhul cinayetler, büyük boyutlardaki kirli para trafiği, rüşvet, yolsuzluk, metropollere akmak zorunda kalan kitlesel Kürt göçü, artan işsizlik vb. son yirmi yılı belirleyen gerçeklerdi. Kürt özgürlük hareketini ezmek için kirli savaşa harcanan devasa miktarlardaki paranın emekçiler için kullanıldığında ne kadar önemli işlevler göreceği ise açık bir gerçekti. Toplumsal hayatın bütün düzeylerini etkisi altına alan yozlaşmanın ve fuhuşun kirli savaştan beslendiği bir diğer olgudur.
TC devleti, Osmanlı'dan devraldığı otoriter ve merkeziyetçi devlet yapısını esas olarak komünist, Ermeni-Rum- Kürtlerin inkar ve imha politikasına dayandırıyordu. TC devletinin ilanından bu yana geçen 76. yıllık süreç aynı zamanda faşist baskı ve terör politikasıyla işçileri,emekçileri ve tüm muhalifleri de yıldırmanın tarihi oldu. Katliamlar bir birini kovaladı. Maraş’tan Sivas'a, Gaziden Roboski'ye Suruçtan Ankara Gaz rına, Surdan Cizreye katliamlar bir birini kovaladı. Taksim gezi direnişiyle ayağa kalkan işçi ve emekçilere AKP faşizmi azgınca saldırarak 8 kişiyi katletti ve yüzlercesini yakalayıp, yüzlercesini zindana atarak halka yönelik faşist gerici devlet terörünü sürdürdü.
Bu yılda darbe girişimi gerekçe yapılarak AKP’nin faşizmi emekçi yığınlara yönelik faşist dinci baskı ve terörün yoğunlaştığı ve onurlu barış isteminin polis-jandarma terörü, zulüm, işkence ve zindanla karşılandığı, içte ve dışta halkalara yönelik savaş tamtamlarının çalındığı gözdağı-tehdit ve keyfi uygulama ve yasakların sınır tanımadan sürdüğü koşullarda, 1 Eylül barış günü Türkiye’de kutlanıyor. Bugün faşist-dinci baskı, saldırı ve şovenizm dalgasına karşı mücadele daha bir anlam taşıyorsa, işçi ve emekçi yığınlara hakları için mücadele eden Kürt-Alevi ve diğer emekçilere yönelik inkar, imha ve asimilasyon politikası demokratik hak ve özgürlük mücadelesinin gelişiminin önündeki en büyük engeli teşkil ediyorsa; sosyalizmin işçi sınıfı ve emekçiler için bir umut olarak görülebilmesini sağlamak, işçi sınıfını ve emekçi yığınları sosyalizmden ve demokrasiden uzaklaştıran faşist ırkçı, ayrımcı ve şovenizmle yapılan mücadeleyle mümkün olabilir. Barış ve demokrasi mücadelesi bu bağlamda değerlendirilmelidir. Demokrasi ve özgürlük istemleri halklarımız için çözüm bekleyen başat sorunu olmayı sürdürüyor. Bu bakımdan " Barış Hemen Şimdi " sloganını faşist dinci AKP iktidarına karşı yükselterek demokrasi ve özgürlük mücadelesini geliştirip ileriye taşımalıyız. Biliyoruz ki ne Türkiye'ye ve nede dünyaya barış kendiliğinden gelmeyecektir.
Barış, savaşın kaynağı olan emperyalist kapitalist sistemi yıkıp devrim ve sosyalizm savaşımını zafere taşımakla mümkün olacaktır.
Biliyoruz ki ne barış ve nede politik özgürlükler ve demokrasi ithal edilemeyecek, uzun soluklu örgütlü bir devrimci mücadeleyle kazanılacaktır. Bütün özgürlük ve demokrasi kazanımları devrim ve sosyalizm mücadelesinin güçlendirilmesi için seferber etmek demokrasi sorununda tutarlı hatta sahip olmakla mümkündür. 1 Eylül'e düşmanca yaklaşım içinde olarak, yasakların sürmesi, içte faşist baskı-yasak-zulmü sürdüren ve Ortadoğu da Ceraplusta görüldüğü ibi savaş kışkırtıcısı olan AKP yönetimindeki TC devletinin barış düşmanı tutumunun göstergesidir. Şunun altı bir kez daha çizilmelidir ki, barış istemi sadece belli kesimlerin istemi değildir. Barışı, demokrasiyi kazanma ve özgürleşme mücadelesinin bir olanağı olarak görmek ve emekçi halklara gerçek kurtuluşun ne olduğunu göstermek, yaratılan olanakların iyi kullanılmasıyla mümkündür.
1 Eylül Dünya Barış günü bu bağlamda ele alınmalıdır . Özgürlük ve demokrasi mücadelesinin öneminin emperyalizme ve faşizme karşı mücadeleden geçtiği ve halkların mücadele birliğinin bu temelde oluşacağından hareketle:
Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü..!
Yaşasın Halkların Eşitliği,Özgürlüğü ve Kardeşliği…!
Barış Mücadeleyle Kazanılacak ve Korunacaktır..!
EMPERYALİST KAPİTALİZME ÖLÜM YAŞASIN BARIŞ…
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm Mücadelemiz…!
1 Eylül-2016
Halkın Birliği