8 Ağustos 2016 Pazartesi

Erdoğan-AKP Kirli ellerini Gülen Cemaati Sabunuyla Yıkama Çabasına Geçit Vermeyelim..!


Türkiye’de özellikle politik nitelikli davalarda hukuk burjuva hukuku bile hep eğilip büktü, hele özel dönemlerde ortadan kaldırıldı. Tam da bu nedenle üzerinden yıllar geçse de, o dönemlerin kritik politik davalarını yakından takip etmeyenler, bir dönem topluca tutuklanıp, o dönem değişince topluca bırakılanlara dair sağlıklı bir bilgi edinemezler.

Durum böyle olunca çoğu kesim kendi aklı ve vicdanında kurduğu mahkemede o yargılamaların kendince sağlamasına yapar ve birilerini mahkum ederken, başka birilerini de beraat ettirir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi ‘aldatıldık’ diye açıklayarak elini yıkamaya çalıştığı Cemaat ile ortaklık döneminde cemaatçi olarak adı çıkan bir özel yetkili savcı bir çok gazete için dosya açmıştı.

46 gazetecinin yargılandığı ve 32’sinin tutuklandığı KCK Basın Davası, ‘düşman ceza hukuku’ anlayışı ile masa başında delil icat edip gazetecilerin mağdur edildiği bir davaydı. KCK davasının farklı sektörlerdeki başlıkları için de bu geçerliydi. Aynı şekilde Ergenekon, Balyoz,ODA-TV,, Devrimci Karargah vb davalarda uydurma delillerle, hiç ilgisi olmayanlar aynı torbaya atılarak yargılandılar.

Özel Yetkili Savcılardan Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Ercan Şafak ve Cihan Kansız Akkaş, hatırlanacağı gibi, insanların yaşamından olduğu, gözünü kaybettiği, gazetecilerin yaralandığı Gezi eylemleri sürecinde polisin ‘orantılı güç kullandığı’nı öne süren iddianamenin altında imzası olan savcıydı.

Ve ardından hakkında Cemaat ile bağlantılara dair pek çok şey çıktı. Bu arada şunu da özellikle vurgulamak gerekiyor ki, Erdoğan’ın liderliğindeki siyasal iktidar ile Muammer Akkaş’ın temsil ettiği kesim o dönem ortak hareket ettiler. Tam da bu nedenle, Erdoğan’ın ya da Hükümet yetkililerinin o ortaklık için af dileyerek ellerini yıkayabileceklerini düşünmek saflık olur.

Öz, Seçen ve Şafak, Ergenekon, Balyoz, ODA TV, KCK gibi davalarda bütün gözaltı kararlarına imza atan, iddianameleri hazırlayan savcılardı. Güngör de bu soruşturmalarda görev almıştı. Kansız, Şike operasyonu ile gündeme gelmişti. Böylece, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’n da, 2007’den bu yana yaşanan döneme damga vuran isimleri göreve AKP getirmiş ve Erdoğan bu özel yetkili savcıların en aktif destekçisi konumundaydı.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan yargılamalarda öncekilerden farklı olmayacaktır . Darbe suçuna iştirak etmiş olduğuna dair hakkında somut delil olanların yargılanıp cezalandırılmalarına sonuna kadar evet, ama hakkında somut delil olmadan daha önce başka örgütler üzerinden söylenmiş olan resmi ideolojik düsturun devamı olarak bugün de ‘FETÖ size göre bir terör örgütü mü?’ diye sorarak suç icat etme çabasına hayır!

İktidar geçmişte Ergenekon, KCK gibi kritik siyasi davlarda yan yana durduğu gazete ve televizyonları bugün kapatıp, o kurumlarda çalışan gazetecileri yargılarken, onlarla ortaklık yaptığı dönemin hedefindekilerden de destek bekliyor.

Geçmişte Cemaat ile bu ortaklığı yapan ve bir dizi hukuksuzluğa, suça birlikte imza atanların bugün ellerini gülen Cemaatinin sabunu’ ile yıkarken onlara su tutan, havlu veren konumda olmak onlara suç ortaklığı yapmak anlamına gelecektir.