Türkiye’de özellikle politik nitelikli
davalarda hukuk burjuva hukuku bile hep eğilip büktü, hele özel dönemlerde
ortadan kaldırıldı. Tam da bu nedenle üzerinden yıllar geçse de, o dönemlerin
kritik politik davalarını yakından takip etmeyenler, bir dönem topluca
tutuklanıp, o dönem değişince topluca bırakılanlara dair sağlıklı bir bilgi
edinemezler.
Durum böyle olunca çoğu kesim kendi aklı
ve vicdanında kurduğu mahkemede o yargılamaların kendince sağlamasına yapar ve
birilerini mahkum ederken, başka birilerini de beraat ettirir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi
‘aldatıldık’ diye açıklayarak elini yıkamaya çalıştığı Cemaat ile ortaklık
döneminde cemaatçi olarak adı çıkan bir özel yetkili savcı bir çok gazete için
dosya açmıştı.
46 gazetecinin yargılandığı ve 32’sinin
tutuklandığı KCK Basın Davası, ‘düşman ceza hukuku’ anlayışı ile masa başında
delil icat edip gazetecilerin mağdur edildiği bir davaydı. KCK davasının farklı
sektörlerdeki başlıkları için de bu geçerliydi. Aynı şekilde Ergenekon,
Balyoz,ODA-TV,, Devrimci Karargah vb davalarda uydurma delillerle, hiç ilgisi
olmayanlar aynı torbaya atılarak yargılandılar.
Özel Yetkili Savcılardan Zekeriya Öz,
Fikret Seçen, Ercan Şafak ve Cihan Kansız Akkaş, hatırlanacağı gibi, insanların
yaşamından olduğu, gözünü kaybettiği, gazetecilerin yaralandığı Gezi eylemleri
sürecinde polisin ‘orantılı güç kullandığı’nı öne süren iddianamenin altında
imzası olan savcıydı.
Ve ardından hakkında Cemaat ile
bağlantılara dair pek çok şey çıktı. Bu arada şunu da özellikle vurgulamak
gerekiyor ki, Erdoğan’ın liderliğindeki siyasal iktidar ile Muammer Akkaş’ın
temsil ettiği kesim o dönem ortak hareket ettiler. Tam da bu nedenle,
Erdoğan’ın ya da Hükümet yetkililerinin o ortaklık için af dileyerek ellerini
yıkayabileceklerini düşünmek saflık olur.
Öz, Seçen ve Şafak, Ergenekon, Balyoz,
ODA TV, KCK gibi davalarda bütün gözaltı kararlarına imza atan, iddianameleri
hazırlayan savcılardı. Güngör de bu soruşturmalarda görev almıştı. Kansız, Şike
operasyonu ile gündeme gelmişti. Böylece, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’n da,
2007’den bu yana yaşanan döneme damga vuran isimleri göreve AKP getirmiş ve
Erdoğan bu özel yetkili savcıların en aktif destekçisi konumundaydı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından
başlatılan yargılamalarda öncekilerden farklı olmayacaktır . Darbe suçuna
iştirak etmiş olduğuna dair hakkında somut delil olanların yargılanıp
cezalandırılmalarına sonuna kadar evet, ama hakkında somut delil olmadan daha
önce başka örgütler üzerinden söylenmiş olan resmi ideolojik düsturun devamı
olarak bugün de ‘FETÖ size göre bir terör örgütü mü?’ diye sorarak suç icat
etme çabasına hayır!
İktidar geçmişte Ergenekon, KCK gibi
kritik siyasi davlarda yan yana durduğu gazete ve televizyonları bugün kapatıp,
o kurumlarda çalışan gazetecileri yargılarken, onlarla ortaklık yaptığı dönemin
hedefindekilerden de destek bekliyor.
Geçmişte Cemaat ile bu ortaklığı yapan
ve bir dizi hukuksuzluğa, suça birlikte imza atanların bugün ellerini gülen
Cemaatinin sabunu’ ile yıkarken onlara su tutan, havlu veren konumda olmak
onlara suç ortaklığı yapmak anlamına gelecektir.