22 Ağustos 2016 Pazartesi

Kötülüğün açtığı savaşta, iyiliği dileyen çocuklar..!

Nusaybin’de kısmi olarak 162 gündür devam eden ‘sokağa çıkma yasakları’ ile devlet, çocukların zihninde hep ‘ölümü’ ve ‘kötülüğü’ işaret etse de, kötünün açtığı savaşta dilekleri hep ‘iyilik’ üzerine oluyor. Aylar süren katliamların ve yıkımların canlı tanığı çocuklar, iyi ve kötünün savaşının sürdüğü Kürdistan topraklarında “İyilik, kötülüğü yenecektir” diyerek özgürlüğü ve barışı istiyor.
Devlet güçlerinin Kürdistan’a yönelmesinin ardından başlayan direnişler, bugün toprağını terk etmeyerek çadırlarda yaşayan halkın direnişiyle devam ediyor. Yönelimin her yönüyle kirli bir şekilde geliştirildiği, direnişin ise bunu aşarak sürdüğü Nusaybin’de yaklaşık 5 ay süren “sokağa çıkma yasağı” karşısında Nusaybin’in Bahçebaşı (Bawernê) köyünde çadır kuran 13 ailenin çocuklarına mikrofonumuzu uzatarak, “Sokağa çıkma yasağı nedir?” diye sorduk.
Yaşamın olduğu her alana seslerini, gülüşlerini ve oyunlarını katan çocuklar Kevser, Kader, Evîn, Evîndar, Emine, Mehmet ve Delal, devleti ve gerçekleştirdiklerini “kötü” olarak görerek, “iyi” cevaplarına karşılık gelen özgürlüğü ve barışı istiyorlar.
‘Oyun oynamak için dışarı çıkamıyorsun’
“Sokağa çıkma yasağı, ‘ölüm’ demek. Güzel bir şey değil” diyen 12 yaşındaki Kevser, şöyle devam ediyor: “İnsanlar hastalanıyor ama hastaneye gidemiyor. Oyun oynamak için dışarı çıkamıyorsun. Yasak olduğunda polisler eve giriyor. Çocukları öldürüyorlar. Nusaybin üzerinde sokağa çıkma yasağı uygulansın istemiyoruz.”
Nusaybin’in çok güzel olduğunu ancak topraklarından çıkarıldıklarını dile getiren Kevser, “Bu çadırlara geldik, sıcaklardan boğuluyoruz. Biz küçüktük, annemiz bizi orada büyüttü. Nusaybin’den uzağa gitmek istemiyoruz, içinde ölelim” diyor. “Devlet” nedir sorusuna ise Kevser, “İyi değil. Anne ve babaları, insanları öldürüyor. Çocuklar kalıyor, onları da öldürüyor. Evleri yıkıyor. Nusaybin halkını Nusaybin’den uzaklaştırıyor” diye yanıt veriyor.
‘Bu tel örgüleri istemiyoruz’
Özgürlüğün güzel olduğunu söyleyen Kevser, şöyle devam ediyor: “Özgürlük insanları öldürmez, yaralamaz. Onları uzaklaştırmaz. Öldürmek güzel değil, toprağın altına giriyorsun. Sonra annen, baban senin için ağlıyor. İnsanları öldürmelerini istemiyorum. Barış güzeldir, barış olsun istiyorum. Bu telleri istemiyoruz. Evimize, Nusaybin’e dönmeyelim diye tel örgüler çekmişler. Teller kalksın evimize dönelim istiyorum. Nusaybin’i, evimi ve yatağımı özlüyorum.”
‘Devlet, ‘Bunların evini yıkın’ diyor’
“Barış olsun, evimize gidelim” diyen 11 yaşındaki Emine ise, sokaklarına dönmek, özgür olmak ve oynamak istediğini söylüyor. Evlerini ve Nusaybin’i yıkmalarını istemediğini dile getiren Emine, “Evime dönmek istiyorum. Çocuklar ölmesin. Annemiz, babamız ölmesin. Başka bir şey istemiyorum. Sokağa çıkma yasağında evimizde kaldık. Evimize top attılar, ninemin ayağı sakatlandı. Sokağa çıkma yasağı, ‘ölüm’ demek. Devlet, polislere para veriyor ve ‘Bunların evini yıkın’ diyor. Erdoğan bizim için, ‘Evleri yıkılırsa yeni evler yaparız’ diyor. Bence hepsi yalan. Sokağa çıkma yasağı kalksın ve bütün çocuklar özgür olup, eskisi gibi oynasınlar istiyorum” diye vurguluyor.
‘Özyönetim, barış demek’
Özyönetimin “barış” demek olduğunu dile getiren Emine, “Nusaybin benim için çok güzel. Burada özgürüz. Eğer barış olursa, her yerde savaş olmaz. Evimi, okulumu, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi özledim. Evlerimize silah sıkıp, havan topu atıyorlardı. Evimize dönmeyelim, sokaklarımızda oynamayalım diye tellerle çevirdiler. Diyorlar, gidin. Bir anne ve kızı geçmişti tellerden, her ikisi de ölmüşlerdi” şeklinde aktarıyor.
‘Çocukluğumuzu, elimizden aldılar’
Nusaybin’de sokağa çıkma yasağında evlerinin bodrumunda kaldıklarını söyleyen Kader de, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Daralıp dışarı çıktık. Havan topu attılar. Bütün çocuklar korkup ağlayarak evlerine kaçtı. Yasakta ninemin ayağı yaralandı. Dayımın oğlu yaşamını yitirdi. Devlet, polis evlerimizi yıktı. Her şeyi yıktılar. Yaşama ve savunma hakkımızı elimizden aldılar. Çocukluğumuzu elimizden aldılar. Bu çadırlara geldik sonra su ve elektrik yoktu.”
‘Bütün çocuklar, özgür olsun’
“El ele verip evimizi yeniden inşa edelim istiyorum” diyen Kader, sokaklarının güzel olduğunu, orada büyüdüklerini ve arkadaşlarının, her şeylerinin orada kaldığının altını çiziyor. Savaşın kötü olduğunu vurgulayan Kader, “Çünkü insanlar ölüyor. Anneler, babalar ölüyor. Korkuyorsun. Savaşlar bitsin, evimize dönelim. Devlet, evlerimizi yıkmasın artık. Erdoğan artık bu savaşı durdursun. Çocuklarımız ölmesin, özgür olsun ve evlerinin önünde oynayabilsinler. Büyüyene kadar böyle yaşamak istiyoruz. Bir olalım, el ele verelim ki savaş, tutuklamalar olmasın, kimse zarar görmesin” diyor.
‘Evimizi yıkanlara, polis denir’
Barış ve özgürlük istediğini söyleyen Evindar ise, “Telleri kaldırsınlar, evime dönmek istiyorum. Arkadaşlarımızla oynayalım. Okula dönüp, okumayı öğrenelim. Mutlu olmak istiyorum” diye konuşuyor.
Nusaybin’de uygulanan sokağa çıkma yasağını kaldırılmasını isteyen 9 yaşındaki Evin de, şunları söylüyor: “Çadırlardan çıkıp evimize, okulumuza, mahallemize dönmek; oynamak istiyoruz. Barış olsun istiyoruz. Sokağa çıkma yasağı Erdoğan demek, polis demek. Bomba atıp evimizi yıktıkları için evimize gidemiyoruz. Bodrumlarda, çadırlarda kalmak zorunda kalıyoruz. Devlet onlara söylüyor, polis de gelip evimizi yıkıyor. Evimizi yıkanlara, polis denir. Devlet, savaş çıkarıyor. Barış olmasını istiyorum.”
‘Herkes bizimle o telleri kaldırsın’
12 yaşındaki Mehmet, “Devlet evini yıkan, insanları öldürendir. Yasak kötü bir şey, ‘ölümdür’. Toprağın altına giriyor insanlar. Çocuklar öldürülüyor. Anneler ölen çocukları için ağlıyor sonra kalbim onlarla kalıyor. Nusaybin’e dönelim, yeniden yaşam olsun orada. Evlerimize dönemeyelim diye tel örgülerle çevirdiler. Herkes gelsin bizimle gidip o telleri kaldıralım. Eskisi gibi oynayalım sokaklarımızda” diye konuşuyor.
‘Polisleri ve panzerleri ölene kadar görmeyelim’
“Özgürlük, benim için yaşamdır. Şimdi ne yaparsak yapalım, evimize de dönsek özgür değiliz” diyen Mehmet, özgür olduklarında serbest olacaklarını ve oyunlar oynayacaklarını söylüyor. Özgürlüğü ve yaşamı dileyen Mehmet, “Nusaybin’de büyüdük, oraya alıştık. Dönelim ve bir daha çıkmayalım. Panzerleri, polisleri görmeyi hiç istemiyorum. Onları görünce korkuyoruz” diyor.
‘Ninemi beyaz bayraklarla götürdük’
Sokağa çıkma yasağının kötü olduğunu, yasaklarda herkesin öldüğünü ve evlerinin avlusuna çıkamadıklarını dile getiren 14 yaşındaki Delal ise, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Devlet kötüdür, Erdoğan’dır. Yasak uyguluyor, anneleri, çocukları ve herkesi öldürüyorlar. Ninem yasakta öldü ama mezarlığa götüremedik. Elimize beyaz bayraklar alıp zorlukla morga götürdük. Bir gün orada kaldı, yasak kalktıktan sonra mezarlığa götürebildik. Yasağın kalkmasını ve barış olmasını istiyorum.”
‘Doğduğumuz yere dönmek istiyoruz’
“Kimse Nusaybin’i bırakmadı” diyen Delal, insanların “Çadırda da olsa iyidir, Nusaybin’e yakınız” dediğinin aktarıyor. Nusaybin’den uzak olmanın güzel olmadığının altını çizen Delal, şöyle devam ediyor: “İçimiz Nusaybin’de rahat ve toprağımızda nefes alabiliyoruz. Burada doğduk. Doğduğumuz yere dönmek istiyoruz. Özgürlük güzeldir benim için barış demektir. Özgür olunca rahatız demektir, Türk yok, Erdoğan yok, yasak yok demektir. Evimize dönmek, evimiz yıkılmışsa bile çadır kurup orada yaşamak istiyoruz” diyor.
(ekip/sy)
JİNHA