22 Mart 2018 Perşembe

Nerwroz’un Ardından: 'Abi yine de geliyorlar'!


2018 Newrozu’nu hiçbir şey iki polis arasında geçen bu diyalogdan daha iyi anlatamazdı. Mezopotamya Ajansından Gazeteci Ömer Çelik, Diyarbakır Newrozu’yla ilgili izlenimlerinde arama noktasındaki polislerden birinin alana gelen kalabalığı görünce arkadaşına “Abi, yine de geliyorlar” dediğini aktarmıştı. Ömer arkadaşımızın izlenimleri akıllara Ataol Behramoğlu’nun JİTEM’in ’90’lı yıllardaki faili meçhulleri ile özdeşleşen ve çoğumuzun Apê Musa’nın sesinden tanıdığı dörtlüğü getiriyor:
“Cellat uyandı yatağında bir gece
“Tanrım” dedi “Bu ne zor bilmece”:
Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe…”
“Yine de geliyorlar” sözü işte böylesi bir çaresizliğin dışa vurumundan başka bir şey değil.
İktidarın ‘masayı devirmesi’, Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü umutlarını yok etmesinden sonra baskı ve şiddet politikalarıyla “çözüm” için denenmeyen yol kalmadı. “Bu kadarı da olmaz” denilen/denilebilecek ne kadar şey varsa bir bir oldu/yapıldı. Bunları burada uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
Bu süreç boyunca nedenleri ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte Kürt hareketinin ciddi mevziler kaybettiği ve halkın büyük oranda sessizliğe büründüğü bir gerçek. İktidar ve destekçileri her defasında bu sessizliği sanki kendilerinin bir başarısı gibi sunmaya çalıştılar. Bu sessizlikten halkın artık kendilerini desteklemeye başladığı sonucunu çıkardılar. Oysa Kürt halkı, baskı ve şiddet yoluyla demokratik talep ve mücadelesinin bastırılmaya çalışılmasına ilk önemli yanıtı, 16 Nisan referandumunda vermişti. HDP’nin sandıklara görevli vermesinin bile engellendiği koşullarda yapılan referandumda Bingöl, Bitlis, Muş gibi muhafazakar seçmenin yoğunlukta olduğu kentler dışında neredeyse bütün Kürt kentlerinde halk ‘tek adam rejimi’ne ‘hayır’ demişti.
2018 Newrozu’nun hemen öncesinde (18 Mart’ta) Türkiye’nin ÖSO ile birlikte düzenlediği operasyon sonucunda Afrin’in düştüğü biliniyor. Afrin, Suriye’deki üç Kürt kantonundan biriydi ve Afrin’in düşüşü halkta ciddi bir moral bozukluğu yaratmıştı. Denilebilir ki; Afrin, Kürtlerin Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki ‘bağımsızlık referandumu’na yapılan müdahaleden sonra son dönemlerde sınırın ötesindeki ikinci önemli kaybıydı.
İşte böylesi bir havada 2018 Newrozu’nun nasıl geçeceği konusunda ciddi soru işaretleri vardı. Ama nasıl 16 Nisan referandumu içerideki yıkım politikalarına verilmiş bir yanıt olduysa, 2018 Newrozu da iktidarın sınırın ötesine taşıdığı bu politikalarına verilmiş bir yanıt oldu. Başta Diyarbakır olmak üzere ülkenin ve bölgenin birçok kentinde alanlara çıkan yüz binlerce insan, ülkede ya da sınırın ötesinde ne yapılırsa yapılsın demokrasi ve barış mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini kararlıca haykırdılar.
2018 Newrozu Kürt sorununun çözümünün Menbic ya da Şengal’e operasyon peşinde koşmaktan değil, Kürt halkının demokratik talep ve mücadelesine kulak vermekten geçtiğini bir kez daha gösterdi. Afrin’in “fethi”ni tek adam rejiminin inşası için bir dayanak olarak kullanan ve bu temelde MHP ile kader birliği yapan iktidarın bu sese kulak vereceğini pek sanmıyoruz. Ancak 1 Mayıs’a doğru giderken işçi sınıfı ve ülkedeki emek-demokrasi güçlerinin baskı rejimine karşı demokrasi, barış ve insanca yaşam mücadelesinin başarısı için bu sese kulak vermesi gerekiyor.
2018 Newrozunun bir tarafında polisin “Abi, yine de geliyorlar” sözü ve öbür tarafında tarihi kutlamalarından birini daha gerçekleştiren Diyarbakır’da bir gencin Palulu Amca’nın son dönemlerde her şeye uyarlanan sözleriyle yaptığı çekim vardı: “Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz!”
Yusuf KARATAŞ
Evrensel