2018 Newrozu’nu hiçbir şey iki polis
arasında geçen bu diyalogdan daha iyi anlatamazdı. Mezopotamya Ajansından
Gazeteci Ömer Çelik, Diyarbakır Newrozu’yla ilgili izlenimlerinde arama
noktasındaki polislerden birinin alana gelen kalabalığı görünce arkadaşına
“Abi, yine de geliyorlar” dediğini aktarmıştı. Ömer arkadaşımızın izlenimleri
akıllara Ataol Behramoğlu’nun JİTEM’in ’90’lı yıllardaki faili meçhulleri ile
özdeşleşen ve çoğumuzun Apê Musa’nın sesinden tanıdığı dörtlüğü getiriyor:
“Cellat uyandı yatağında bir gece
“Tanrım” dedi “Bu ne zor bilmece”:
Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe…”
“Yine de geliyorlar” sözü işte böylesi
bir çaresizliğin dışa vurumundan başka bir şey değil.
İktidarın ‘masayı devirmesi’, Kürt
sorununun barışçıl yollarla çözümü umutlarını yok etmesinden sonra baskı ve
şiddet politikalarıyla “çözüm” için denenmeyen yol kalmadı. “Bu kadarı da
olmaz” denilen/denilebilecek ne kadar şey varsa bir bir oldu/yapıldı. Bunları
burada uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.
Bu süreç boyunca nedenleri ayrı bir
tartışma konusu olmakla birlikte Kürt hareketinin ciddi mevziler kaybettiği ve
halkın büyük oranda sessizliğe büründüğü bir gerçek. İktidar ve destekçileri
her defasında bu sessizliği sanki kendilerinin bir başarısı gibi sunmaya
çalıştılar. Bu sessizlikten halkın artık kendilerini desteklemeye başladığı
sonucunu çıkardılar. Oysa Kürt halkı, baskı ve şiddet yoluyla demokratik talep
ve mücadelesinin bastırılmaya çalışılmasına ilk önemli yanıtı, 16 Nisan
referandumunda vermişti. HDP’nin sandıklara görevli vermesinin bile
engellendiği koşullarda yapılan referandumda Bingöl, Bitlis, Muş gibi
muhafazakar seçmenin yoğunlukta olduğu kentler dışında neredeyse bütün Kürt
kentlerinde halk ‘tek adam rejimi’ne ‘hayır’ demişti.
2018 Newrozu’nun hemen öncesinde (18
Mart’ta) Türkiye’nin ÖSO ile birlikte düzenlediği operasyon sonucunda Afrin’in
düştüğü biliniyor. Afrin, Suriye’deki üç Kürt kantonundan biriydi ve Afrin’in
düşüşü halkta ciddi bir moral bozukluğu yaratmıştı. Denilebilir ki; Afrin,
Kürtlerin Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki ‘bağımsızlık referandumu’na yapılan
müdahaleden sonra son dönemlerde sınırın ötesindeki ikinci önemli kaybıydı.
İşte böylesi bir havada 2018 Newrozu’nun
nasıl geçeceği konusunda ciddi soru işaretleri vardı. Ama nasıl 16 Nisan
referandumu içerideki yıkım politikalarına verilmiş bir yanıt olduysa, 2018
Newrozu da iktidarın sınırın ötesine taşıdığı bu politikalarına verilmiş bir
yanıt oldu. Başta Diyarbakır olmak üzere ülkenin ve bölgenin birçok kentinde
alanlara çıkan yüz binlerce insan, ülkede ya da sınırın ötesinde ne yapılırsa
yapılsın demokrasi ve barış mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini kararlıca
haykırdılar.
2018 Newrozu Kürt sorununun çözümünün
Menbic ya da Şengal’e operasyon peşinde koşmaktan değil, Kürt halkının
demokratik talep ve mücadelesine kulak vermekten geçtiğini bir kez daha
gösterdi. Afrin’in “fethi”ni tek adam rejiminin inşası için bir dayanak olarak
kullanan ve bu temelde MHP ile kader birliği yapan iktidarın bu sese kulak
vereceğini pek sanmıyoruz. Ancak 1 Mayıs’a doğru giderken işçi sınıfı ve
ülkedeki emek-demokrasi güçlerinin baskı rejimine karşı demokrasi, barış ve
insanca yaşam mücadelesinin başarısı için bu sese kulak vermesi gerekiyor.
2018 Newrozunun bir tarafında polisin
“Abi, yine de geliyorlar” sözü ve öbür tarafında tarihi kutlamalarından birini
daha gerçekleştiren Diyarbakır’da bir gencin Palulu Amca’nın son dönemlerde her
şeye uyarlanan sözleriyle yaptığı çekim vardı: “Anlatmaya gerek yok,
görüyorsunuz!”
Yusuf KARATAŞ
Evrensel