Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen
Semih Özakça’nın Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra
Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsanlık Anıtı önünde başlattığı ve sonrasında
destekçileri tarafından sürdürülen “İşimizi geri istiyoruz” eylemi 502’nci gününe
girdi.
Eylemin 500’üncü günü nedeniyle
düzenlenen etkinlik kapsamında gerçekleşen, “Direniş Nereden Nereye “ adlı
söyleşiye, başlattığı oturma eyleminden sonra açlık grevine giren ve açlık
grevinin 324’üncü gününde eylemine son veren Nuriye Gülmen ile Yüksel
eylemcilerinden Alev Şahin ve Mehmet Dersulu konuşmacı olarak katıldı.
‘NE MUTLU BİZE Kİ DİRENDİK’
Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde
düzenlenen söyleşide, ilk sözü Düzce’de ihraç edilen mimar Alev Şahin aldı.
Şahin “Tarih bana, ‘Direnecek misin yoksa teslim mi olacaksın?’ diye sordu. Ben
direnme kararı aldım. Ve ne mutlu bana ki direnmişim” sözleriyle konuşmasına
başladı. Olağanüstü Hal’i (OHAL) “yasal sopa” olarak nitelendiren Şahin, şöyle
devam etti: “Bir gece birileri çıkıp ‘sana artık ekmek yok’ ya da iktidarın
deyimiyle ‘Ağaç kökü yiyin’ dediler bizlere. Bizi bununla sınamaya çalıştılar.
Ben direnmeyi seçtim ve direnme kararlılığı noktasında Yüksel direnişi vardı.
Bu direniş önümde bir gelenek olarak duruyordu. OHAL ile kamu emekçilerini
ihraç ettiler. Ama şu an peyder pey devam etti bu süreç. Bugün de Boğaziçi
Üniversitesi öğrencilerini hedef gösteriyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. İşsizliğin
sebebi, katliamların, ölümlerin sebebi ben ya da bizler değiliz. Ben görevimi
kötüye kullanmadığım için ihraç edildim. Ama işten atılmış olmamız öfkemizi
biledi. Ne mutlu bize ki direndik ne mutlu ki tekrar insan onurunu taşımayı
öğretenlere.”
‘FAŞİZM DEVAM ETTİKÇE DİRENECEĞİZ’
Yüksel eylemcilerinden Mehmet Dersulu da
Yüksel eyleminin aralıksız 502 gündür devam ettiğini belirterek, “Açlık grevi
bitti niye devam ettiriyorsunuz eyleminizi?’ diye soruyorlar bize. İşten atılan
herkes halk için çalışan insanlardı. İşten atılmadan önce de bu ülkede faşizm
vardı ve işten atılmadan önce de bu faşizme karşı direniyorduk. Eğer bir ülkede
faşizm, adaletsizlik varsa buna karşılık yapılacak şey ya direnmek ya teslim
olmaktır. OHAL ile birlikte halkların bütün kesimine karşı saldırılar arttı. Biz
buna bir karşılık vermek zorundaydık ve insan onurunu korumayı tercih ettik.
Devam ediyoruz, çünkü işimize hala dönmedik, çünkü faşizm hala devam ediyor.
Direnmek için çok sebebimiz var” diye konuştu.
‘AÇLIK GREVİ SONLANDI AMA DİRENİŞ DEVAM
EDİYOR’
Açlık grevini bitirdikten sonra ilk defa
açıklama yaptığını dile getiren Nuriye Gülmen ise konuşması sırasında
duygulandı. Gülmen, açlık grevi eylemleri sırasında kendilerine yönelik
tutumları değerlendirdi. Gülmen, “Bir bizim yaşamamızı isteyen bir de yaşamamamızı
isteyen tutumlar vardı. Yaşamamızı isteyen insanlar açlık grevini bırakmamızı
istiyorlardı. ‘Yeter ki yaşayın’ diyorlardı. Bizi çok sevdikleri için bunu
diyorlardı; ama bu doğru değildi. Bir de direnişimizi küçümseyen bir tutum
vardı. Açlık grevi direnişimiz sonlandı; ama direniş devam ediyor. Belki
işimizi hiç alamayacağız, belki başka durumlarla karşılaşacağız. Ama
belirleyici olan teslimiyetçi politikalara karşı direnmeye devam ediyor
olmamız” şeklinde konuştu.
GÜLMEN: SADECE İŞE GERİ DÖNMEK İÇİN DEĞİL
Açlık grevi eylemlerini sadece işlerine
geri dönmek için değil, iktidarın politikalarına karşı da bir eylem olduğunu
dile getiren Gülmen, “Biz evet işimizi geri istiyoruz; ama sadece bunun için
değildi. Çünkü meseleye şuradan bakıyoruz. Tarihin sorduğu ‘Direnecek misiniz
yoksa teslim mi olacaksınız?’ sorusuna nasıl bir cevap vereceğiz noktasından
bakıyoruz. OHAL koşullarında sokağa çıkıp ‘işimi geri istiyorum’ diyorsun ve
gözaltına alınıyorsun veya işkenceye uğruyorsun. İnsan sadece 3 bin lira maaşlı
işe geri dönmek için bu kadar şeyi göze almaz. Bir şekilde karnımızı
doyurabiliriz. Mesele; bizi bir şeyle sınıyor olmaları, mesele insanlığımızı
sınıyor olmaları. Bu bir politika. Türkiye’de her gün yüzlerce insan bununla
karşılaşıyor. Bize adaletsizlik karşısında susun denmek istendi. İnsan kalmak
için yaptığımız şey; bu adaletsizliği asla kanıksamamak. Bu herkesin yapması
gereken bir şey” ifadelerini kullandı.
‘DİRENİŞİMİZİN SOMUT VE SİYASİ
KAZANIMLARI VAR’
İnsanların işlerine geri dönmedikleri
için açlık grevi eylemini “sonuçsuz” olarak gördüğüne dikkat çeken Gülmen,
eylemlerinin somut ve siyasi kazanımları olduğunun altını çizdi. Bu kazanımları
açıklayan Gülmen, şunları söyledi: “Bu açlık grevinin en büyük kazanımı
değerlerimizi unutmamak ve unutturmamak. Eğer unutursak içten içe çürümeye
başlarız. Somut kazanımımız; iktidar bir OHAL komisyonu kurmak zorunda kaldı.
Bizi öncelikli değerlendirmek zorunda kaldı ve yargı yolu açıldı. Biz bunları
çok büyük kazanımlar olarak görmüyoruz; ama bu kazanımlar için bile çok büyük
bedeller ödendi. Siyasi olarak kazanımlar elde ettik. Örneğin; OHAL karanlığını
yardık. Beyinlerimizi teslim almak için tesis edilmişti OHAL. Direnmeyi aklının
ucundan kimse geçiremesin diye tesis edildi OHAL. Oysa faşizm OHAL’den önce de
vardı. Kürt illerinde bodrumlarda yüzlerce insan yaktı bu iktidar.
Direnişimizin bir diğer sonucu da AİHM’i teşhir etmekti. Halklara umut oldu
direnişimiz. Tekrar bir araya gelebileceğimizi gördü Türkiye halkları. AKP
faşizminin ne kadar aciz olduğunu gösterdi direnişimiz. Sevdanın kavga içinde
nasıl güçlendiğini gösterdi Semih ve Esra nezdinde. Yoldaşlığın gücünü
gösterdi. Geleceğe bir direniş geleneği bırakmak gerekiyordu. Eylemimiz
tarihsel bir roldü ve bu rolü yerine getirdiğimiz için onur duyuyoruz. Direnmeye
devam edeceğiz.” (Ankara/MA)