11 Ağustos 2016 Perşembe

Sabotaj yalan sömürü gerçek..!

Soma Davası adım adım sona yaklaşırken 9 Ağustos’ta görülen 9. duruşmada, sanıklar ve sanık avukatlarının katliamın sebebini, “FETÖ’cülerin yaptığı sabotaj”a bağlamaya çalışması, “Bu kadar da olmaz” dedirtti. 23 Ağustos’a ertelenen Soma Davası’nın son duruşmasını ve gelinen süreci Avukat Sercan Aran’la konuştuk.
Aran, sanık ve sanık avukatlarının sabotaj iddiasını bundan önce sadece ilk duruşmada gündeme getirdiklerini onun da üstünkörü geçtiğini hatırlattı. Daha sonra teknik işlere boğan bir savunma kurgusu geliştirdiklerini belirten Aran, “Onlara göre madende her şey güzeldi, hoştu. Ağırlıklı bant yangını üzerine kurgulanıyordu kazanın sebebi. Her duruşmada savunma stratejilerini değiştirdiler, her duruşmaya farklı bir tezle geldiler. Son duruşmaya da yeniden sabotaj iddiası ile geldiler” dedi.
Katliamın bir sabotaj değil, sermaye sahipleri ve AKP iktidarının, onun suç ortaklarının el birliği ile gerçekleştirdiği bir olay olduğunu vurgulayan Aran, “Sabotaj gibi ucuz iddialarla mahkemenin seyrini değiştirmeye çalışıyorlar. Mahkeme heyetini de zan altında bırakmaya çalışıyorlar. Bunlara inanmıyoruz. Mahkeme heyetinin de bunlara prim vereceğini düşünmüyoruz” dedi.
KATLİAMIN NEDENLERİ ORTADA
Aran havalandırmadaki sorunların, sıcaklıktaki muazzam artışın, dayıbaşı ile işçilerin “hadi hadi” denilerek sürekli üretime zorlanmasının, soluklanmak için dahi olsa dinlenmelerine izin verilmemesinin, dayak, maaşlardan kesinti, farklı disiplin cezaları gibi uygulamaların, işçilere hiçbir eğitim verilmemesinin, eğitim adı altında yer altına sokulup çalıştırılmalarının, gaz maskelerinin çalışmıyor olmasının, madenin denetlenmemesinin, denetlendiği zaman sorunların gözden uzak tutulmasının katliamın gerçek sebepleri olduğunu belirtti.
Sanık avukatlarının ve sanıkların savcılık aşamasında alınmış ve raporları iddianameye dayanak oluşturan bilirkişileri itibarsızlaştırma, küçük düşürme ya da rapordaki durumları çürütmeye yönelik savunma yaptıklarını ve sürekli bilirkişilerin olay yerine gitmediğini söylediklerini belirten Aran, “Oysa neden gitmedikleri tutanak altına alınmıştı. Bilirkişiler olay yerine gidiyor, su basılmış olduğu için 1. bölüme giremiyorlar. CO miktarı yüksek, önden tahlisiye ekibi gidiyor ve gidilemez diye rapor veriyor. Orada yangının devam ettiğine dair çok net bir deneyleri var. Yeryüzündeki çatlaklardan hava geldiği ve ocak sürekli hava aldığı için kızışmanın mütemadiyen devam ettiğini sensör verileri de ispatlamış durumda. Bu kişiler üretim ve kâr hırsı uğruna bunu göz ardı ediyor. Sabotaj iddiaları ile çürütemeyecekleri bariz bir durum var” dedi.
‘BİLİRKİŞİ RAPORU ÇOK ÖNEMLİ’
23 Ağustos’a madende yapılan son bilirkişi incelemesi raporun yetişmesi ve uzun ve ayrıntılı bir raporun gelmesini beklediklerini ifade eden Aran, “Mahkeme ek rapor isteyebilir, istemeyebilir de, hem bize, hem sanık avukatlarına son savunmalar için süre verir ve duruşmayı bitirir diye düşünüyoruz” dedi.
Yeni raporu çok önemli bulduklarını belirten Aran, bu rapordan sonra büyük olasılıkla davanın biteceğini belirtti.
Aran, “Ne darbe ne diktatörlük diyenler olarak gerçek demokrasiyi yaşatmak istiyorsak davalarımıza sahip çıkmalıyız. Soma da önemli davalardan birisi. Tüm kamuoyunu 23 Ağustos’ta ve devamında Akhisar’da olmaya davet ediyorum” dedi.
KAMUDAKİ SORUMLULARLA İLGİLİ SON DURUM
Katliamın kamudaki sorumlularına ilişki son durumu sorduğumuz Aran şunları söyledi: “Daha önce savcılık Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TKİ yetkililerinin yargılanması ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Bu karar Anayasa Mahkemesine taşınmıştı. Bundan ayrı olarak hem Çalışma, hem de Enerji Bakanlığı, hem de TKİ kendi görevlilerinin yargılanmasına izin vermemişti. Buna hem savcılık hem biz itiraz etmiştik. Danıştay 1. Dairesi geçtiğimiz yıl, “Bu kişilerin sorumluluğu var, soruşturulması gerekir” diyerek bozmuştu, kararı ilgili kuruluşlara göndermişti. Bundan sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu olaya el atarak, ‘bundan sonra ben yürüteceğim soruşturmayı’ demişti. Başbakanlık Teftiş Kurulu mahkeme kararına rağmen soruşturma izni verilmemesine karar verdi. 5-6 ay önce Danıştay 1. Dairesine bununla ilgili itirazda bulunduk, bu işlerle orası ilgileniyor. 13 Temmuz’da cevap geldi ve bu sefer isteğimiz reddedildi. Yani 1 yıl önce, ‘bu kişiler sorumludur’ diyen Danıştay 1. Dairesi, 1 yıl sonra ‘Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan rapor geldi’ diyerek soruşturma izni verilmemesine karar verdi. Önümüzdeki günlerde ilgili kurumlara yeniden itirazlarımızı yapacağız.”