15 Ağustos darbe girişimi sonrası ilan
ettiği OHAL ile sivil darbe sürecine yasal kılıf uyduran ve darbe sonrası ABD
ve AB başta olmak üzere emperyalistlerden destek alamaması üzerine “derin
yalnızlığını” gidermek ve gücünü tahkim etmek için “demokrasi şölenleri”
etrafında “milli mutabakat” görüntüsü oluşturan Erdoğan önderliğindeki AKP
iktidarı için bugün 7 Ağustos Yeni Kapıda miting gerçekleştirildi. Aslında bu
miting onlar açısından oldukça önemliydi. özel önem taşıyor.
Darbe girişimi sonrası Erdoğan’ın bizzat
katılacağı bu ilk büyük kitle gösterisine Bahçeli ilk anda gönüllü yazılırken
Kılıçdaroğlu ise “gelen yoğun talep” üzerine mitinge iki gün kala katılım
kararı açıklamıştı. Miting bugün saat 17.00’da İstanbul Yenikapı’da “Demokrasi
ve şehitler mitingi” adı altında gerçekleşecek.
Kuvvet komutanları da mitingte
Erdoğan’ın HDP’yi davet etmediği, CHP ve
MHP’yi ise arkasında yedekleyerek kendisine meşruiyet kazandırdığı bu mitinge
Başbakan Binali Yıldırım, Meclis Başkanı İsmail Kahraman 11. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün yanında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’la birlikte
bütün kuvvet ve bazı ordu komutanları da katılacak.
Miting için 15 bini polis olmak üzere 30
bin güvenlik görevlisi ve katılımı arttırmak için tüm devlet olanakları
seferber edilmiş durumda. Mitinge, İstanbul’un tüm ilçelerden de otobüslerle
insan taşınacak, deniz ulaşımı ve diğer tüm toplu ulaşım araçları mitinge
gidenler için ücretsiz olacak. Miting, Türkiye’nin tüm illerine ve bazı
ülkelere kurulacak ekranlardan yayınlanacak.
Mutabakatın krizi: TSK dönüşümü
Erdoğan, darbe girişimi ile birlikte
kendi kitlesinin sokaktaki varlılığını süreklileştirmek için “tehlike sürüyor”
söylemine sarılmış, 15 Temmuz’dan itibaren tüm illerde tüm belediye ve diğer
kamu kurumlarının olanakları seferber edilerek “demokrasi nöbetleri”
başlatılmıştı.
Saray iktidarına meşruluk yaratmak üzere
“milli mutabakat” söylemi üzerinden stratejisini kuran Erdoğan, HDP hariç
meclisteki diğer muhalefet partilerinin liderlerini Saray’a çağırmış, adına
açılmış hakaret davalarını geri çekmişti. Mutabakatın kanıtı olarak sunulan bir
diğer gelişme ise cemaatçi kadroların “temizlendiği” TSK’da Ergenekon ve Balyoz
davası sanıklarının terfi ettirilmesi ve kritik kademelerde görev verilmesi
olmuştu.
Bu mutabakat görüntüsü ise Saray
iktidarının, 31 Temmuz kararnamesi ile TSK yapısında köklü değişiklikler yapan
ve emir-komuta eksenini dağıtan adımı ile ilk darbeyi aldı.
“FETÖ’ye karşı mücadele” söylemi ile
“vatan cephesi” propagandası yapan Aydınlık çevresi ve Doğu Perinçek “TSK’yı
bitirme operasyonu” olarak bu adıma karşı çıktı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker
Başbuğ “Emir-komuta birliğinin bozulması orduyu perişan eder. Ordunun gücü
dağıtılmaya çalışılıyor ama bu tehlikeli. TSK’yı daha da güçlendirmeniz lazım”
ifadeleri ile eleştirdi. MHP lideri Bahçeli “TSK’da yeniden yapılanma geniş
mutabakatla olmalı” diyerek KHK ile atılan adımı “acele” olarak nitelendirirken
CHP lideri Kılıçdaroğlu ise AKP’yi devlet yönetmeyi bilmemekle suçladı.
Mitinge katılmama gerekçesi değişmedi,
Kılıçdaroğlu tutum değiştirdi
KHK’lar yolu ile yapılan dönüşümleri ve
TSK’nın yapısının değiştirilmesini “muhalefetin görüşü alınmadan oldubitti
yapıyorlar” diyerek eleştiren Kılıçdaroğlu, ordunun iktidar partisi çizgisinde
siyasileşmesine yol açılabileceğini söylemiş ve Binali Yıldırım’a da OHAL’de
çıkarılan KHK’lar ile ilgili uyarı mektubu yollamıştı.
Kılıçdaroğlu mektubunda olağanüstü hal
KHK’lerine ilişkin “Sizlerin de takdir edeceği üzere, demokrasilerde devletin
temel kurumlarının yapılandırılması, ortak akıl ve parlamento iradesi ile
gerçekleştirilmektedir. Bu düzenlemelerin olağanüstü hal psikolojisiyle
yapılmasının ilerde daha büyük sorunlara yol açtığı malumunuzdur” ifadesini
kullandı. Kılıçdaroğlu, atılan adımların devlette kırılmalar yaratacağını
belirtirken Anayasa Mahkemesi içtihadına göre, olağanüstü halin yürürlük
süresini aşan düzenlemelerin, olağanüstü KHK ile yapılamayacağı savundu ve
TSK’ya dair düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtirken tavsiyede
bulundu: Eğer düzenlemenin niteliği zorunlu olarak bu süreyi aşıyorsa o zaman
konu KHK ile değil, kanunla düzenlenmelidir.”
Kılıçdaroğlu bizzat Erdoğan ve Binali
Yıldırım tarafından çağrıldığı 7 Ağustos mitingi hakkında ise ilk açıklamasında
mitinge katılmama gerekçesi olarak Erdoğan’ın dışarıda azalan şahsi itibarını
muhalefet liderleri üzerinden yükseltmeye çalışmasını ve OHAL ve Kanun Hükmünde
Kararnameler konusundaki eleştiri ve önerilerinin dikkate alınmamasını
gösterdi. CHP heyetinin katılacağını belirtti. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın kürsüden
ve ekranlardan yaptığı çağrı, Binali Yıldırım’ın, Abdullah Gül’ün, AKP
bakanlarının ısrarla tekrarlanan çağrıları, Doğan Medya dahil olmak üzere tüm
AKP medyasında yer alan katılımına yönelik çağrılar sonrasında Kılıçdaroğlu’nun
başkanlığında toplanan CHP MYK toplantısından mitinge katılma kararı çıktı.
Parti adına açıklama yapan Selin Sayın
Böke: ” Darbe gecesi hangi gerekçeyle Meclis’te olduysak Pazar günü de o
gerekçeyle parti olarak Yenikapı’da olacaktık. Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu da Yenikapı’daki mitingde olacaktır” ifadelerini kullanarak kararı
açıkladı.
Saray mutabakatı
OHAL ve KHK’lar yolu ile sivil darbe
sürecini kendi iktidarını tahkim edecek ve gücü elinde toplayacak biçimde
ilerleten ve bu esnada kitle seferberliği yaratmaya çalışan Erdoğan’ın başta
ABD olmak üzere AB ülkeleri de dahil emperyalist merkezlerden destek alamaması
dışarıya içeride bir “mutabakat” olduğu görüntüsünün bir süre daha
sürdürülmesini zorunlu kılıyor. TSK yapısında dönüşüm adımlarından sonra
sarsılan mutabakat görüntüsünü toparlamak ve yoluna devam etmek üzere güç
kazanmak üzere kullanacağı 7 Ağustos mitingi ise bu yolda bir gövde gösterisi.
Asıl olarak Saray iktidarı etrafında kurulan bir mutabakatın simgesi haline
dönüştürülmüş durumda.