27 Nisan 2017 Perşembe

1 Mayısın Taksimde Kutlanmasında Neden Israrlı Olunmalı ..!

Bir avuç egemenlerin değil, milyonlarca emekçilerin; güçlülerin değil, “zayıf”ların; zenginlerin değil, yoksulların; iktidarın değil, hep muhalif olanların; patronların değil, işçinin; sistemin değil, sistemin dışladığı “öteki”lerin bayram günüdür 1 Mayıs birlik,mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs.
Peki neden 1 Mayıs Taksimde kutlanmalıdır?
1 Mayıs 1977’den beri canıyla ruhuyla Taksim meydanına zaten yerleşmiştir. Ne devlet-ne vali söküp atabilir onu oradan, ne de tomalar-panzerler!
1 Mayıs’ta işçilerin ve emekçilerin Taksim’e çıkma talebinin haklı olduğuna kuşku yoktur ve olmamalıdır da! Ülkeyi, dünyayı ayakta tutan, emeğin kenti İstanbulda yüreğinde boy verdiği gündür çünkü o. Her işçi kentinin, tam yüreğinde, kendini tüm görkemiyle açığa çıkartır emek 1 Mayıs’ta…
Evet, 1 Mayıs, işçinin ve emekçinin bayramıdır. Ama sadece bu kadar değil. Ne der 1 Mayıs marşı’nda; “devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı”dır aynı zaman da.
Yani emeğe önem veren, mevcut dünya emperyalist kapitalist düzeninde emeğin konduğu yeri görebilen, şu dünyanın işleyişine bakıp “Bir yerlere bir terslik var,” diyebilen herkesin bayramıdır.
1 Mayıs, devletin istediği gibi, boynunu büküp ekmeğinin peşinden koşanların değil, başkaldıranların bayramıdır.
Bu yüzden “provokasyonlardan uzak...” diye başlar devletin 1 Mayıs mesajları. 1 Mayıs’ı ruhundan uzaklaştırıp, kuru kuruya “emekçilerimiz bizim canımızdır,” seviyesine çekmek ister devlet.
1 Mayıs, devleti rahatsız eden bir ruhtur.
Nihayetinde şunun, bunu değil, -mavi veya beyaz yakalı fark etmez- emeğin, işçi sınıfının yani ürettiği balı yiyemeyen arının bayramıdır.
Haramilerin saltanatına korku yaşatıp, tarihsel direnişi aydınlatarak Enternasyonal’in söylenmesi gereken gündür
İşçi ölümlerinin tavan yaptığı, patronun ve sermaye sahiplerinin yüceltildiği, bankaların, patronların ve ticarethanelerin daha çok rant için insanları ve emeklerini sömürdükleri yerkürede alayına isyandır!
Sürdürülemez kapitalizm dünyasında, “yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde/gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider,” diye haykıran 1 Mayıs muktediri korkutan başkaldırıdır.
Bir kez daha belirtelim; “kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette” diyerek zalimin zulmüne direnişin gününde, olağanüstü hale; sokağa çıkma yasağına karşı yine ve yeniden Taksim’e gideceğiz 2016’da da…
Zorbalıklarından asla korkmuyoruz. Biz kimsenin emeğiyle, hakkıyla, canıyla oynamadık. Biz kimseden bunların yapılmamasından daha fazla bir talepte de bulunmadık. Bugün korkmayanların günü, biz korkmuyoruz. Biz; zaten bizim olan bu günü, zaten bizim olan sokaklarda, meydanlarda, zamanında bizlere onurlu bir gelecek bırakmaktan başka derdi olmayanların kanlarını döktükleri yerde, bir neslin sesini çıkarırsa neler olabileceğini gördüğü, bir neslin dayanışma içerisinde olursa neler olabileceğini gösterdiği yerde, bir ulusun direnişinin simgesi olan yerde, Taksim’de “kutlamaya” gidiyoruz. Korkmuyoruz. Kutlamalar yapılmaz, sloganlar atılmaz, halaylar çekilmez de canlar yakılırsa eğer, kanlar dökülürse; korkanlardan bilin...
İşbirlikçi tekelci sermaye ve hükümetleri 1 Mayıs’tan korkarlar. Baskı, şiddet ve yasaklarla bastırmak isterler. Korkularından ötürü 1 Mayıs’ta Taksimi işçi ve emekçilere kapatırlar. Onlar gerçekten emekçilerin isyanından korkuyorlar.
Unutmayın: O korkak zalimler, o çirkin TOMA’ları ve gazlarıyla gideceklerdir; zalimin zulmü yanına kalmayacaktır...
Yine, yeniden ve umutla, 2017’de de yaşasın Taksim’de 1 Mayıs/ Bijî Yek Gûlan!
Nâzım Hikmet’cesinden, “düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selam!/ paranın padişahlığını,/ karanlığını yobazın/ ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam!”
Özetin özeti: 1 Mayıs, üreten ve yaratanların, emeğin bayramı, bir yanıyla sömürü sistemini ve egemenlerini yeniden sorgulamanın zamanıdır. İnsanlık tarihinin, üretenlerin yüz yıllar boyu sürdürdükleri mücadelenin kazanımıdır.
Çünkü tarihte büyük günler, büyük mücadeleler sonucu doğmuştur. Bu, 1 Mayıs için de böyledir. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak 1 Mayıs onun burjuvaziye karşı yürüttüğü kararlı savaşım sonucunda doğmuş ve dünya işçi sınıfının mücadele tarihinde kayda geçmiştir.
“Bir günlük isyan-daha azı değil.” diyordu 1885’te yayınlanan; AFL-Emek Federasyonu’nun bildirisi.”... Emeğin dünyasını egemenlik altında tutan kurumların sefil sözcülerinin denetimi dışında bir gün. Emeğin kendi yasalarını yaptığı ve bunları uygulamaya koyma gücünü elde ettiği bir gün. Emekçi ordusunun birliğinin yarattığı muhteşem gücün, dünyanın tüm halklarının kaderlerini ellerinde tutanlara karşı çevrildiği bir gün.”
Büyük bedeller ödenerek bugüne gelindi. Bu zamanı ve onların mücadelelerini anmak yükselmek adına 1 Mayıs birlik, dayanışma ve emeğin mücadele günü haline gelmiştir. Tüm dünyada 1886 yılından beri onların takipçileri olan emekçiler mücadelenin, emeğin bayramı olarak kutlamaya devam ettirmekteler.
Türkiye’de 1 Mayıs’lar hep olaylı oldu. Yaşananlar zihnimizin derinliklerinden çıkıp, gözümüzün önüne yansıyor. 1977 yılında, Taksim’de yapılan 1 Mayıs kutlamaları kanlı sonuçlanmıştı. O tarihten itibaren Taksim Meydanı 1 Mayıs’lara kapatıldı.
Bugün Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu en önemli şey demokratikleşmedir. Bu Türkiye emekçileri için de acil bir durum ve görevdir. Bugünün içerdiği anlam; yalnızca ‘bayram’ olmakla sınırlı değil. Bunun yanında, bilginin, üretimin, barışın, paylaşımın, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün anlamı ve değeri de bir arada, bir bütün olarak vardır.
Evet. Gün birbirimizle sürtüşmenin, çekişmenin ve üstünlük taslamanın günü değildir. Gün farklılıklarımızı birbirimizin önüne set olarak çekme günü de değildir. Gün farklılıklarımızı kendi renkliliklerimiz olarak algılayıp evrensel emeğin bayramı, birleşme ve tek güç, tek yürek olarak bütünleşme günüdür.
1 Mayıs, birlik, mücadele, dayanışma ruhu olarak tüm kesimleri kapsayan bir gün... Bugün Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu en önemli şey demokratikleşmedir. Bu Türkiye emekçileri için de acil bir durum ve görevdir. Bugünün içerdiği anlam; yalnızca ‘bayram’ olmakla sınırlı değil... Bunun yanında, bilginin, üretimin, barışın, paylaşımın, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün anlamı ve değeri de bir arada, bir bütün olarak vardır.
1 Mayıs, OHAL ve KHK yasaklar düzeninin derinleşerek devam ettiği ve tek kişilik şeflik yönetimiyle faşist diktatörlüğün pekiştirilmeye çalışıldığı böyle bir iklimde kutlanması, her türlü faşist saldırıı, baskı, sınırsız sömür ve dinci-şoven milliyetçi kamplaşma ve etnik düşmanlıklara karşı tüm Türkiye halklarının mücadelesinin ifadesini de içeriyor. Eşitlik,özgürlük ve mücadele ve örgütlenme ister. 1 Mayıs ancak bu bilinçle gerçek anlamına ve sınıfsal özüne kavuşturulabilir, sömürü ve zulüm çarkının bezirganlarının korkulu rüyası haline gelebilir ve halkların gerçek birliği bu sayede sağlanabilir.
Tüm haklılığına, meşruluğuna, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarına rağmen 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması bir kez daha yasaklanmak isteniyor.
Tüm engellemelere rağmen Taksim 1 Mayıs Meydanı’dır ve yasaklanamaz. Tüm işçi,emekçi ve devrimcileri geleneğimize sahip çıkmak ve faşist kuşatmayı yarmak için 1 Mayısı 1 Mayıs Alanı Takismde kutlamaya çağırıyoruz..!
Taksime Yasak Konamaz Taksim Emekçilerindir..!
Yaşasın 1 Mayıs Biji Yek Gulan..!

Taksim Yasağını Parçalamak İçin 1 Mayısta Taksimde Olalım..!