Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda 630’uncu kez bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfillerle barışı simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı, “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı. Eyleme, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, sanatçı Ferhat Tunç, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit de destek verdi.
Bu haftaki eylemde, Türkiye’de katledilen çocuklara, 24 Nisan 1915′ teki Ermeni Soykırımı’na ve referandum sonuçlarına dikkat çekildi.
“Oğlum Kürt olmasaydı saraylarda ağırlanır mıydı?”
Eylemde ilk olarak 22 yıl önce Mardin’in Dargeçit ilçesinde kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altınkaya’nın annesinin yolladığı mektup okundu. Mektubunda oğluna gözü önünde yapılan işkenceleri anlatan anne Hayat Altınkaya, “Benim oğlum bu devlete, askere ne yaptı da bunu ona reva gördüler. İkimize de günlerce işkence ettikten sonra beni bıraktılar. Ama oğlum 22 yıldır yok. Oğlumun kemiklerini bir mağaranın kuyusunda buldular. Benim oğlumun tek suçu Kürt olmasıydı. 23 Nisan çocuk bayramı yarın, dünyanın dört bir yanında çocuklar yarın Erdoğan’ın sarayında ağırlanacak. Soruyorum devlete: Benim oğlum Kürt olmasaydı o da yaşar mıydı, saraylarda ağırlanır mıydı” diye sordu.
Batman’da 1996 yılında evinde sıcak sobasının önünde alınıp işkenceyle öldürülen 17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltum’un ablası Naife Çiçek ise, “Yarın çocuk bayramı. Bizim çocuklarımızın bayramı değil mi? Bizim çocuğumuzun kemikleri bile yok. En büyük suçu Kürt olmaları mı? 22 yıldır annem oğlunu soruyor. Mücadelemize devam ediyoruz” diye konuştu.
“Sürgün hikayeleri ile büyüdüm”
Bu hafta Ermeni Soykırımı’na da dikkat çeken Cumartesi İnsanları, katliamı yaşayanların torunları adına sözü Rene Léonian’a verdi. Fransa’da doğup büyüyen Léonian, anne babasının yaşadığı zulmü dileyerek büyüdüğünü anlattı. Cumartesi İnsanları ile kendini çok yakın bulmasına neden olan sebeplerden dolayı ise üzgün olduğunu dile getiren Léonian, “Benim anne babam da 1924’de Ermeni katliamını yaşayıp, sürgün geldiği topraklarda ise acılar çeken insanlar. Kendi topraklarında yaşayan Ermeniler mutlulardı. Bana hikayelerini anlattılar. Sürgünleri, yaşadıkları acıları anlattılar. Ailenin bir kısmının yok olduğunu, telef olduklarını anlattılar. Onlar da sizin gibi yakınlarının kemiklerini nerede bilmiyorlar. Bugün sizlerleyim. Acımız ortak. Ben inançlı bir insan olarak adaletin yerini bulmasını temenni ediyorum. Umarım bu acı artık son bulur” şeklinde konuştu.
“Demokrasi ve hukuka yönelik saldırılar dursun”
Yapılan konuşmaların ardından bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanları’ndan Derya Gazioğlu okudu. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumun hile iddialarıyla lekelenerek sonuçlandığını dile getiren Gazioğlu, “Yine tuz koktu! Seçim güvenliğini ve seçimin yargısal denetimini sağlamakla görevli olan YSK yürürlükte olan yasaları çiğneyerek şeffaf, hesap verilebilir ve meşru bir oylama yapılmasını engelledi. Türkiye, siyasi iradenin ve yargının işbirliğiyle kanuni haksızlıklar devleti olmaktan iktidarı elinde bulunduranın her istediğini yapabileceği ‘Kanunsuzluk devleti’ olmaya doğru yol almaya başladı. Bu nedenle 630. haftamıza insan haklarına, demokrasiye ve hukuka yönelik bu saldırıların durdurulmasını talep ederek başlıyoruz” dedi.
“Onlarca çocuk işkence hanelerde kaybedildi”
23 Nisan’a da dikkat çeken Gazioğlu, 23 Nisan vesilesiyle devleti ve toplumu gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeği ile yüzleşmeye çağırdı. Gazioğlu, devlet eliyle kaybedilen çocuklara ilişkin ise şöyle konuştu:
“Bu topraklarda yaşam hakları devletin güvencesinde olan çocuklar, devletin güvenlik güçlerince gözaltına alındı. Orduya ve emniyete ait binalarda vahşi işkencelerden geçirilen küçük bedenleri kaybedildi. Çocukların gözaltında kaybedilişi savcılık fezlekelerinde, mahkeme tutanaklarında ve AİHM kararlarında detaylı bir biçimde yer alsa da iç hukukta sonuçsuz bırakıldı. Tunceli Mirik Mezrası’nda ailesiyle birlikte kaybedilen 3 yaşındaki Dilek Serin, Mardin Dargeçit’te kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, Şırnak’ta kaybedilen 12 yaşındaki İlyas Diril ve kaybedilen 25 çocuğun akıbetlerinin açıklanması ve adaletin sağlanması talebimiz karşılıksız bırakıldı.”
“Ermeni aydınları unutmadık”
24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı da unutmayan Gazioğlu, “24 Nisan 1915 tarihinde İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey’in emriyle İstanbul’da 250 Ermeni aydın evlerinden gözaltına alındı. Tutuklanacak Ermenilerin listesi aylar öncesinde Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde hazırlandı. Operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey yönetti. Gözaltına alındıkları andan itibaren başlarına geleceklerden hükümetin sorumlu olduğu bu insanların çoğu Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi. Milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı ve siyasetçi olan bu aydınlar Osmanlı toplumunun da en parlak beyinleriydi” diye konuştu.
Gazioğlu, 102 yıldır insanlığın vicdanında kanayan bu yaranın sarılabilmesi için devleti ve toplumu İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedilen Ermeni aydınlar gerçeği ile yüzleşmeye çağırdı. Gazioğlu, “Bugün bir kez daha gözaltında kaybedilen çocuklara ve İstanbullu Ermeni aydınlara sesleniyoruz: Sizi unutmadık, unutmayacağız” diyerek konuşmasını sonlandırdı.