102 yıl önce soykırıma uğrayan
Türkiye'deki Ermenileri anmak için Taksim Tünel Meydanı'nda bir araya gelen
yüzlerce kişi bir kez daha Ermeni halkından özür dilenmesi talebinde bulundu.
1915 yılında yaşanan Ermeni soykırmı
için her yıl düzenlenen anmaya bu sene de yüzlerce kişi katıldı. 24 Nisan'ı
Anma Platformu'nun düzenlediği oturma eylemi bu yıl da Taksim Tünel Meydanı'nda
gerçekleşti. Yere katledilen Ermenilerin fotoğraflarını seren yurttaşlar,
meydanı mumlar ve kırmızı karanfiller ile donattı. "1 buçuk milyon ses ve
1 buçuk milyon ruh ile buradayız" yazılı dövizler ve "102 yıl oldu
yüzleşin" yazılı pankartın açıldığı anmaya sanatçı Ferhat Tunç, 2007
yılında katledilen Ermeni gazeteci Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ve HDP İstanbul
Milletvekili Garo Paylan da katıldı.
'GERİ DÖNMEYİ UMUYORLARDI, OLMADI'
Anma oturma eylemi ile başladı. Açıklama
metnini 24 Nisan'ı Anma Platformu üyesi Murat Çelik okudu. Çelik, "Bundan
tam 102 sene önce, 24 Nisan, Ermenilere yönelik büyük bir harekâtın başlangıç
günü olarak seçilmişti. 24 Nisan 1915’te, Osmanlı devleti Dâhiliye Nezareti,
Ermeni toplumunun aydınlarının, kanaat önderlerinin tutuklanması için düğmeye
basmıştı. Devletin derinlerinde örgütlenmiş olan İttihatçılar dışında,
başlangıçta hiç kimse, bu tutuklamaların bir halkın topyekûn katledilmesine
giden yolun başlangıç adımları olduğunu düşünmemişti. Tutuklananların önemli
bir kesimi, bir süre sonra geri dönmeyi umuyordu. Öyle olmadı. 24 Nisan tutuklamaları,
Ermeni kırımının başlangıç adımı oldu" diyerek açıklamaya başladı.
'ANADOLUYU ERMENİSİZLEŞTİRDİLER'
"24 Nisan, bir halkın maruz kaldığı
şiddetin başlangıç günüdür" diyerek sözlerine devam eden Çelik, İki yıl
içinde Anadolu’nun Ermenisizleştirildiğini söyledi. Ermenilerle birlikte
Süryanilerin de aynı şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Çelik o günleri şu
şekilde anlattı: "24 Nisan akşamı, şu anda öldüğü gibi İstanbul’un üzerine
akşam çöker ve Ermeniler işlerinden evlerine dönmüş dinlenirken, polis evleri
teker teker dolaşmaya başladı. Kapıyı çalan bir sivil polis, sakin bir şekilde
ismini söyledikleri kişinin evde olup olmadığını soruyor; aradığı kişi evde
ise, birkaç soruya cevap vermek üzere kısa bir süre için semt karakoluna kadar
davet ediyordu. Semt karakoluna gidenlerin büyük çoğunluğundan bir daha haber
alınamayacaktı. 24 Nisan’da başlayan süreçte, Çankırı ve Ayaş cezaevlerine
götürülen Ermenilerin sayısı 250’yi bulmuştu. Tutuklu Ermenilerin 174’ü hiçbir
yargılama olmaksızın öldürüldü. Temmuz ayının son günlerinden itibaren yapılan
toplu infazlar için, Çankırı veya Ayaş’tan yola çıkarılan Ermeni tutuklu
kafileleri, Ankara’dan yürüyerek birkaç saat uzaklıkta bulunan ıssız vadi ve
ormanlık yerlere götürüldüler. Önce üstlerinde bulunan her şey alınarak
soyuldular. Ardından, genellikle ateşli silahlar kullanılmadan, kesici ve
delici aletlerle öldürüldüler."
'TOPLUMUN TÜM DEĞERLERİ YARALANDI'
24 Nisan 1915’ten beri, Türkiye’de
yaşamın, farkına varılsa da varmasa da çoraklaştığını belirten Çelik, "Bir
halk bütün değerleriyle tasfiye edilirken, toplumun tüm değerleri yaralandı.
Bir halk bütün kültürüyle imha edilirken, bir arada yaşama kültürü şiddetli bir
darbe aldı. Ermeniler gibi, arkalarında bıraktıkları kültürel mirasın izleri de
yok edildi. Binlerce tarihi yapı, kilise ve okul bilinçli olarak harabeye
dönüştürüldü. Sanki Ermeniler gibi onlar da bu topraklarda hiç bulunmamışlar
gibi davranıldı" dedi.
Çelik daha sonra konuşmasını şu şekilde
sürdürdü.
YÜZLEŞME İÇİN CABALAMAK BORCUMUZ'
"1915’le yüzleşme, bu yüzleşmenin
gereklerinin yerine getirilmesine, demokrasinin özünün kalıcı bir norm haline
gelmesine de yardımcı olacak.
Demokrasinin, çatışma kültürü yerine
barış içinde bir arada yaşama dinamiklerinin güçlenmesi, ırkçılığın ve nefret
söyleminin geriletilmesi, içindeki her bir bireye, gruba, çevreye, kimliğe
güven veren bir sosyal dokunun inşa edilmesi, bunların hepsinin başarılması
için, 102 sene önce başlayan ve birkaç sene içinde tamamlanan bu yıkımla
yüzleşmek bir zorunluluk. Bu yüzleşme olmadan HrantDink’i, Sevag Balıkçı’yı,
Marisa Küçük’ü öldürerek 1915’in o korkunç geleneğini sürdüren ve bebeklerden
katil yaratan karanlığın üzerimizdeki ağrılığından kurtulmamız mümkün
olmayacak.
Bu nedenle, 100. yıl anmasında
yaptığımız çağrıyı bir kez daha tekrarlıyoruz: Bu yüzleşmenin gerçekleşmesi
için çabalamak, Hrant Dink’e olan borcumuzdur, Sevag Balıkçı’ya olan
borcumuzdur, Marisa Küçük’e olan borcumuzdur, dünyanın dört bir yanına dağılan,
topraklarından uzakta yaşamak zorunda kalan kardeşlerimize olan borcumuzdur.
‘ŞİMDİ SIRA SİZDE'
Kendi vicdanımıza karşı olan
borcumuzdur. Bizler bu acı hepimizin dedik. Bazı yaralar zamanla iyileşmez
dedik, özür diledik; özür diliyoruz. Hesaplaşıyoruz, hesaplaşmaya devam
ediyoruz ve devam edeceğiz. Hiç ara vermeyeceğiz. Şimdi sıra sizde, karşılıklı
acılardan söz eden taziyeler değil, özür bekliyoruz. 102 yıl oldu. 103 yıl
olmasını beklemeyin. Özür dileyin!
Sözlerime son verirken, herkesi 1915
yılında kaybettiğimiz tüm kardeşlerimizin anısı önünde saygıyla eğilmeye davet
ediyorum."
Açıklamanın ardından 1915'de sürgün
edilerek ölüme yollanan 224 aydının isimleri okunması ile eylem sonlandırıldı.