Her üç kişiden biri çok fazla nitelik
gerektirmeyen mesleklerde iş buldu.
CHP işsizlik ve yoksulluk bülteni
hazırladı. MYK’ya sunulan CHP’nin raporuna göre Türkiye, kadınların işgücüne
katılımı ve istihdamında OECD ülkeleri arasında sonuncu oldu. Kadın istihdamını
OECD ortalaması seviyesine çıkaramamanın ülkeye faturası, sadece 2017 yılı için
282 milyar dolar.
Türkiye’nin 60 milyon 223 bin kişiye
ulaşan çalışma çağındaki nüfusu, dünya üzerindeki 169 ülkenin nüfusundan fazla.
Buna karşın, Türkiye bu göreceli üstünlüğünü yeterince kullanamıyor. OECD
verilerine göre de Türkiye, OECD içinde işgücüne katılım oranı en düşük olan
ülke. Bunun ardında özellikle kadınların iş yaşamına düşük katılımı yatıyor.
Nitekim Türkiye, OECD içinde kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranının
da en düşük olduğu ülke.
KADINLARA İŞ BULAMAMANIN FATURASI: 282
MİLYAR DOLAR
Bültende yer alan, OECD ile Türkiye’nin
işgücü ve istihdam verilerinin karşılaştırıldığı tabloya göre Türkiye’de
kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 33,8 iken OECD’de aynı oran yüzde 63,6
seviyesinde bulunuyor. Kadınları, OECD ülkelerindeki kadar işle
buluşturamamanın Türkiye’ye ciddi bir faturası var. Türkiye 2017 yılında,
kadınlara OECD ülkelerindeki kadar istihdam sağlayabilseydi milli geliri 282
milyar dolar artarak 1,1 trilyon dolar seviyesinde olacaktı. Bu durumda kişi
başına gelir de 10 bin 693 dolardan 14 bin 217 dolara çıkacaktı. Kadınları,
OECD ülkeleri kadar, istihdamla buluşturamamanın kişi başına maliyeti 3 bin 524
dolar.
İSTİHDAM ARTIŞINDA KALİTE YOK
İstihdamın meslek grupları itibariyle
dağılımının da incelendiği bültene göre son bir yılda işe alınan her üç kişiden
biri çok fazla nitelik gerektirmeyen, ücreti de nispeten düşük olan mesleklerde
iş bulabildi. İstihdamla ilgili göze çarpan bir diğer husus da kayıt dışı
istihdamdaki artış. Buna göre son bir yılda istihdam edilen 1 milyon 448 bin
kişiden 561 bini, yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna
kayıt olmadan çalıştı. Yani son bir yılda istihdam edilenlerin yüzde 39’u kayıt
dışında kaldı.
TÜİK, BAŞBAKAN’I YALANLIYOR
CHP’nin bülteninde Başbakan Binali
Yıldırım’ın, istihdamdaki artışın stajyer ve kursiyer sayısındaki artışla
ilgisi olmadığı yönündeki açıklamasına karşın Başbakan’ın, bizzat TÜİK
tarafından yalanlandığı ifade ediliyor. TÜİK, hane halkı işgücü anketinde
stajyerlerin istihdamda sayıldığını açıkça belirtiyor. Bu nedenle 2017 Kasım
ayı ile 2016’nın aynı ayı arasında stajyer ve kursiyerlerin sayısında 843 bin
kişilik olağanüstü artış göz önüne alındığında, bunun istihdamdaki artışa çok
büyük katkısı bulunuyor.
SİGORTALANAN HER İKİ KİŞİDEN BİRİ
STAJYER VE KURSİYER
CHP’nin bülteninde son bir yılda aktif
olarak sigortalanan ve sigorta sistemine prim ödeyen neredeyse her 2 kişiden
1’inin “stajyer ve kursiyerlerden” oluştuğuna dikkat çekiliyor. Bunların
ücretleri ise büyük ölçüde devlet tarafından karşılanıyor. Bültende, stajyer ve
kursiyer tanımını genişleten ve bunlara verilen ücretlerin belirli bir kısmını
devlet desteğiyle ödemeye dönük düzenlemelerin, aktif sigortalı sayısını suni
olarak şişirdiği ifade ediliyor.
HÜKÜMETİN ANLATTIĞI İLE VATANDAŞIN
YAŞADIĞI ARASINDA UÇURUM VAR
Bültende TÜİK’in 2017 Yaşam Memnuniyeti
Araştırması’yla ilgili de önemli tespitler de bulunuyor. Buna göre Türkiye’de
2017’de vatandaşların genel mutluluk algısında ve geleceğe umutla bakanların
oranında azalış söz konusu. Bültende, ekonominin yüzde 7 büyüdüğünün söylendiği
bir yılda vatandaşların mutluluk algısının ve umudunun azalmış olmasının izaha
muhtaç bir husus olduğu ifade ediliyor. Bununla birlikte, TÜİK’in Yaşam
Memnuniyeti Araştırması’nda dikkat çeken önemli bir diğer husus ise araştırma
kapsamında daha önce yayımlanan “son bir yılda ekonomik gelişmelerin bireyler
üzerindeki etkisi” verisinin artık yayımlanmaması. Bültende bu verilerin
yayınlanmaması “resmi karartma” olarak nitelenirken, verilerin açıklanmamasının
“Hükümetin söylemleri ile vatandaşın yaşadıkları arasındaki uçurumun
kapanamayacak kadar büyük olduğunu gösterdiği” ifade ediliyor.Özet:
· Türkiye’de 2017’nin son üç ayında çalışma çağındaki nüfus, 2016’nın aynı
dönemine göre, 1 milyon 154 bin kişi artarak 60 milyon 223 bin kişiye
ulaşmıştır. Ekonomik olarak aktif olabilecek çalışma çağındaki nüfusumuz, dünya
üzerindeki 169 ülkenin
nüfusundan fazladır.
· 2017’nin son üç ayında işgücüne katılan vatandaşlarımızın sayısı ise, bir
önceki yılın
aynı dönemine göre, 1 milyon 9 bin kişi
artarak 31 milyon 790 bin kişiye ulaşmıştır.
Aynı dönemde çalışma çağındaki nüfusun
işgücüne katılım oranı 0,7 puan artarak yüzde 52,8’e çıkmıştır. OECD ülkeleri
içinde en düşük işgücüne katılım oranı ülkemizdedir. Bunun gerisinde özellikle
kadınlarımızın iş yaşamına düşük katılımı bulunmaktadır. Nitekim, OECD ülkeleri
içinde en düşük kadın işgücüne katılım ve istihdam oranı ülkemizdedir.
· Kadınları, OECD ülkelerindeki kadar, işle buluşturamamanın Türkiye’ye
maliyeti,
sadece 2017’de, 282 milyar dolardır.
Diğer bir ifadeyle kadınlara OECD ülkelerindeki
kadar istihdam sağlayamamanın bedeli,
kişi başına 3 bin 524 dolardır.
· 2017’nin son üç ayında, önceki yılın aynı dönemine göre, istihdam artışı 1
milyon 448 bindir.
· İstihdamın meslek grupları itibariyle dağılımına bakıldığında ise son bir
yılda işe alınan her 100 kişiden 21’ini (304 bin kişi) “tesis ve makine
operatörü veya montajcılar”;
16’sını (228 bin kişi) “hizmet ve satış
elamanları”, 13’ünü (195 bin kişi) “nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar”
oluşturmaktadır. Netice itibariyle, son bir yılda yaratılan her üç istihdamdan
birisi çok fazla nitelik gerektirmeyen ve bununla paralel olarak ücreti de
nispeten düşük olan mesleklerde ortaya çıkmıştır.
· Son bir yılda istihdam edilen 1 milyon 448 bin kişiden 561 bini, yaptığı
işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıt olmadan çalışmıştır.
Yani son bir yılda istihdam edilen her 100 kişiden 39’u kayıt dışıdır. Bu da
son bir yılda yaratılan
istihdamın zayıf niteliğine dönük bir
başka işarettir.
· Sayın Başbakan, istihdamdaki artışın “stajyer ve kursiyer” sayısındaki
artışa bağlanamayacağını iddia etmesine karşın; bizzat TÜİK Sayın Başbakanı
yalanlamaktadır. TÜİK, hanehalkı işgücü anketinde stajyerlerin istihdamda
sayıldığını açıkça belirtmektedir. Bu durumda son bir yılda yaratılan
istihdamda
ii “stajyer ve kursiyerlerin” çok büyük
katkısının bulunduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.
· 2017’nin son üç ayında, önceki yılın aynı dönemine göre, istihdamın iş
gücünden daha hızlı artması neticesinde işsiz sayısı 440 bin azalmış ve 3
milyon 275 bine inmiştir.
2017’nin son üç ayında işsizlik oranı,
2016’nın aynı dönemine göre, 1,8 puan gerileyerek yüzde 10,3 olmuştur. Aynı
dönemde tarım dışı işsizlik oranı ise 2,1 puan gerileyerek yüzde 12,2 olmuştur.
· Buna karşın, Türkiye’de iş gücü piyasasıyla çeşitli nedenlerle bağı
zayıflamış kişileri de dikkate aldığımızda, 2017’nin son üç ayında işsiz sayısı
3 milyon 275 binden, 5 milyon 494 bine çıkmakta; işsizlik oranı ise aynı
dönemde yüzde 10,3’den yüzde 16,2’ye tırmanmaktadır.
· 2017’nin son üç ayı itibariyle ülkemizdeki 15-29 yaş arasındaki her 100
gençten 26’sı
ne eğitimdedir ne de istihdamdadır. Bu
şekilde aylak gezen gençlerimizin toplam sayısı 4 milyon 743 bindir.
· Son bir yılda aktif olarak sigortalanan ve sigorta sistemine prim ödeyen
neredeyse her 2 kişiden 1’i “stajyer ve kursiyerlerden” oluşmaktadır. Bunların
ücretleri ise büyük ölçüde devlet tarafından karşılanmaktadır.
· Stajyer ve kursiyer tanımını genişleten ve bunlara verilen ücretlerin
belirli bir kısmını devlet desteğiyle ödemeye dönük düzenlemeler, aktif
sigortalı sayısını suni olarak şişirmektedir. Bu, aynı zamanda sosyal sigorta
sisteminin sürdürülebilirliği açısından önemli bir gösterge olan ve sigorta
sistemine para ödeyenler ile sigorta sisteminden kaynak çekenler arasındaki
orana işaret eden “aktif/pasif (bakan/bakılan) oranına” da
suni bir katkı yapmaktadır.
· Açılan kredi musluklarına ve yüzde 7 büyüdüğü söylenen bir ekonomide özel
kesimin istihdam yaratma iştahı devletin desteklerine bağımlı hale gelmiştir.
Verilen tüm bu
desteklere rağmen yaratılan istihdamın
niteliği ise zayıftır.
· TÜİK, 2017 yılına ait “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” sonuçlarını
açıklamıştır.
2017’de vatandaşlarımızın genel mutluluk
algısı düşmüştür. 2016’da mutluyum diyenlerin oranı yüzde 61,3 iken; aynı oran
2017’de 3,3 puan gerileyerek yüzde 58’e inmiştir.
iii· 2017’de vatandaşın kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyi, ayrımsız tüm
hizmet grupları için, düşmüştür. En sert düşüş “eğitim” hizmetlerindedir.
Eğitim hizmetlerinden memnuniyet düzeyi 2017’de, 10,4 puan gerileyerek, yüzde
54,6 ’ya inmiştir. Bu, eğitim hizmetlerinde 2005’den bu yana gerçekleşen en
düşük memnuniyet oranıdır.
· 2017’de vatandaşlarımızın umudu da azalmıştır. 2017’de gelecek için
umutluyum diyenlerin oranı 3,4 puan gerilemiş ve yüzde 73,4 ’e inmiştir. Bu,
2010’dan bu yana en düşük düzeydir. Ekonominin yüzde 7 büyüdüğü söylenen bir
yılda vatandaşlarımızın umudunun azalması izaha muhtaçtır.
· İzah edilmesi gereken bir diğer husus, TÜİK ’in yaşam memnuniyeti
araştırması çerçevesinde daha önce yayımladığı “son bir yılda ekonomik
gelişmelerin bireyler üzerindeki etkisi” tablosunu neden yayımlamadığıdır. · 2017’de
ekonomik gelişmelerin etkisini ölçmeye dönük sorular ilgili araştırmada
sorulmuş mudur, sorulduysa cevaplar raporlanıp neden kamuoyuyla
paylaşılmamıştır? Bunun TÜİK tarafından kamuoyuna açıklanması gerekmektedir.
· Hükümet ekonomide işlerin iyi gittiğine dönük sürekli algı yönetimi
yaparken, vatandaşın ekonomik gelişmeler konusunda algısını ölçmeye dönük
yanıtların yayımlanmaması düşündürücüdür. Rakamlara dönük bu resmi karartma
ekonomide hükümetin söylemleri ile vatandaşın yaşadıkları arasındaki uçurumun
kapanamayacak kadar büyük olduğunu göstermektedir.