2 Mart 2018 Cuma

YOKSULLAR VE ‘YABANCILAR’..!


Dünyadaki adaletsizliği gözler önüne sermek için kullanılan bir metafor var: “Yoksullar zengin masalarından düşen kırıntıları kapmak için birbirleriyle kavga ediyorlar.”
Bu durum artık Almanya’da metafor değil, gerçeğin ta kendisi.
Almanya’nın Essen şehrinde ücretsiz gıda maddeleri dağıtımı sırasında yabancılarla kavga çıktığı bahanesiyle bundan sonra Almanlara öncelikli davranılacak (şimdiye kadar kaydını yaptırmış göçmen ve mültecilere yardım devam edecek). Hangisinin daha büyük skandal olduğuna karar vermek çok zor: Almanların açlığının yabancıların açlığından daha önemli olduğu saptaması mı, yoksulun da yoksulu olanlar arasında yerli-yabancı ayrımı yapılıp birbiriyle rekabete zorlanması mı, dünyanın en zengin ülkelerinden Almanya’nın Tafellere (yoksul sofralarına) ihtiyaç duyması mı?
23 Şubat’ta ana haber programlarında devlet bütçesiyle ilgili bir haber vardı. Almanya, 36.6 milyar avroluk bütçe fazlalığına sahip olarak rekor kırmıştı. Bunun nedeni, konjonktürün iyi olması, istihdamın aşırı artması ve bunların sonucu yüksek vergi alımı olarak belirtildi. Almanya’nın, arka arkaya dört yıl bütçe fazlalığına sahip olmasından sevindirici olarak söz edildi. Ardından gelen haber; “Essen’de yoksullara ücretsiz gıda maddeleri dağıtılan Tafel’ın şimdilik Alman pasaportlu yoksullara öncelik tanıyacağı, yeni yabancı almayacağı kararının eleştirilere neden olduğu, tepki çektiği” şeklindeydi. Politikacıların yaptığı eleştiriler samimi değil! Tamam, Essen’deki Tafel’in sorumluları yanlış karar aldılar ama karardan utanması gerekenler Angela Merkel ve SPD: Merkel mülteci politikasıyla, SPD ise sosyal politikasıyla iflas etti.
Bu yanlış politikaların sonuçları Essen’deki Tafel’in (yoksul sofrası) şefinin üzerine yıkılıyor. Adamın sarf ettiği sözcükler az buz değil; Suriyeli ve Alman kökenli Rusların sürekli almak isteyen, hep bana hep bana diyen bir gene sahip olduklarını, toplum içinde nasıl davranacaklarını bilmediklerini söylüyor. Bu tür sözler SPD’li geçici sosyal işler bakanı Katarina Barley’in lüks bürolarında öfke yaratıyor ve Tafel yöneticilerine önyargıları kışkırtıp dışlanmayı arttırdıkları suçlaması yapılıyor.
SPD’li politikacıların artan yoksulluk ve bu yoksulların düşürüldüğü durum konusunda konuşma hakları yok. Sosyal demokratlar, dört yıl ara verseler de 20 yıl bu ülkenin hükümetlerinde yer aldılar. Bu süre içinde Tafel sayısı 220’den 934’e yükseldi. Düzenli olarak 1.5 milyon kişiye ücretsiz gıda maddeleri dağıtılıyor. Bunun nedeni devletin işsizlere, yaşlılara, mültecilere ödediği sosyal yardımın çok düşük olması. Onun nedeni ise SPD’nin de ortak olduğu hükümetin çıkardığı Hartz yasaları. İşsizlik parasının süresinin sınırlandırılması, işsizlik yardımının ise insanca yaşamaya olanak vermeyecek düzeye indirilmesi. Bu yasalar çıkarılırken de, sonraki yıllarda da Sosyal İşler Bakanlığı SPD’nin elindeydi. Bu nedenle SPD’li politikacılar çenelerini kapayıp otursunlar.
Merkel’in de susması gerekir ama o zaten çok az konuşuyor. Mülteci politikası felaketti. İnsanların Almanya’ya gelmesine olanak tanıyan kişinin onların yiyecek, giyecek, konut ihtiyaçlarını karşılaması ve uyum ya da en kısa sürede ülkelerine dönebilmelerinin koşullarını yaratması gerekir. İkisi de yapılmadı ve şimdi Berlin’in yanlış politikasının faturası Essen’deki yoksul sofrasının gönüllü çalışanlarına kesildi.
Aslında Sol Parti’den Sahra Wagenknecht’in dediği gibi öfkeler Essen’den Berlin’e uzanmalı: Almanya gibi zengin bir ülkede nasıl olur da insanlar bozulmak üzere olan yiyeceklere ihtiyaç duyar, bunlar için kavga eder hale getirilir?
Jacop AUGSTEIN
Der Spiegel
(Çeviren: Semra Çelik)
Evrensel