Bugün Malatya katliamının 39. yılı. 18
Nisan’da başlayan ve üç güm süren katliamda 11 kişi yaşamını yitirmiş ve
yüzlerce devrimci-demokrat,Alevi emekçide yaralanmıştı. Bu katliam, tarihe yine
Alevi katliamı olarak geçti!
Tarihe Malatya katliamı olarak geçti…
Tarihler 18 Nisan 1978’i gösteriyordu. Dönemin Belediye Başkanı MHPli ama
bağımsız aday olan Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren
faşistler, Bilim ve Kültür Derneği adlı kuruluş adı altında Malatya’da
“Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıttı. Tarihte yaşanan diğer katliamlar
gibi, katliam için zemin hazırlanıyordu. Günler geçtikçe gerginlik artıyor ve
Alevilerin bulunduğu evler işaretleniyordu…
18
Nisan günü, Malatya’da saldırı başladığı saatlerde Belediye hoparlöründen Kuran
okumaya başlandı. Kuran’ın okunmasından sonra faşist bir grubun hoparlörden
yaptığı her faşist katliamın başlangıç fişeği olan “Din elden gidiyor. Camilere
de bomba konuluyor..” vb. anonsları aralıksız akşama kadar kara propaganda
sürdü. Böylece halkın dini duyguları kışkırtılarak, katılımın çoğaltılmasına,
saldırıların yaygınlaştırılmasına çalışılmıştı. “Güçlü devlet”in Malatya’daki
temsilcileri ise bu tahriklere seyirci kalmıştı. Faşist Malatya katliam üç gün
aralıksız sürdü, Özcan
Türksever, Sait Hazar, Necati Erguvanli gençler katledilerek Tren raylarinin
üsdünde tünel cikisina birakilmislardı.Bu
gençlerin üçüde devrimci Alevi genciydi. 11 kişi yaşamını yitirirken yüzlerce kişi de yaralandı
ve binlerce Alevi ve devrimci-demokrat Malatyada göç etmek zorunda kaldı.…
İşte Tanıkların anlatımından Malatya
katliamı:
18 Nisan 1978 Salı. Sabahın erken
saatlerinden itibaren kente, komşu il ve ilçelerden, köylerden akın akın insan
gelmeye başlamıştı. Gelenlerin bir bölümü belediyenin önünde, diğer bir bölümü
de Samanpazarı’nda toplandı. Toplananların sayısı kısa sürede on bini aştı.
Çoğu 15-20 yaşlarında gençlerdi. Ellerinde özel hazırlanmış sopalar, zincirler,
nacak gibi saldırı aletleri bulunuyordu. Yüzleri maskeli olan çok sayıda kişi
de toplanan grupların önüne geçtiler. Bir kol, Cezmi Kartay Caddesi’ne yöneldi.
Burada bulunan işyerlerinin çoğunluğu Alevilere aitti. Bir kol, Fuzuli
Caddesi’ne, bir kol Akpınar, Yoğurtpazarı, Mısırlı Çarşısı ve eski Halep
Caddesi’ne; bir kol da Turan Emeksiz Caddesi’ne doğru ‘Kahrolsun Komünizm!’,
‘Katil Ecevit!’, ‘Müslüman Türkiye!’, ‘Dan dan Hamido’ya intikam!’
sloganlarıyla yürüyüşe ve saldırıya geçtiler.
Göstericilerin önünde bulunan
maskeliler, solcu ve Alevilere ait önceden işaretlenmiş işyerlerini göstererek
tahrip ettiriyor, arkasından gaz dökerek yakıyorlardı. Yanan yağların,
mobilyaların, halıların, deterjanların kokusu ve dumanı tüm Malatya’yı sardı.
Siyasi partilerin, demokratik kitle
örgütlerinin (CHP, TÖB-DER, TÜM-DER, Tütüncüler Derneği) merkez binalarıyla,
Gayret, Görüş, Ekspres, Baydağı, Güneş Gazetelerinin matbaa ve idarehaneleri,
Tekel bayileri, gazete bayileri yerle bir edildi. Rakı, şarap ve benzeri
içkilerin satıldığı lokantaların, Tekel bayilerinin ve marketlerin önü kırılmış
şişelerle, masalarla birbirine karışmıştı. Ateşe verilen yerlerden çıkan kokular
insanları sersemletiyordu. Malatya’nın üstüne pis kokulu kara bir duman
çökmüştü. Alçaktan uçan jetlerin sesleri karmaşa havasını artırıyordu.
Yeni katılanlarla göstericilerin sayısı
20 bine yaklaşıyordu. Denetim elden çıkmıştı. Artık kimin ne yaptığı bilinmez
olmuştu. İşaretlenmiş işyerleri ve konutlar tahrip ve yağma edilerek ateşe
veriliyordu.
Katliam Bilançosu
17 Nisan 1978 akşamı başlayan saldırı,
tahrip ve silahlı çatışma; 20 Nisan akşamına kadar sürdü. Bu süre içinde sekiz
kişi ölmüş, yirmisi ağır olmak üzere yüz kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut
tamamen olmak üzere, toplam 960 işyeri ve konut tahrip edilmiştir. Olaylar
sırasında onlarca oto da zarar görmüştür.
Bazı işyerlerinde yangının halen devam
ettiği 20 Nisan günü şehir merkezindeki enkazı kaldırma çalışmaları başlatıldı.
Cadde ve sokaklar ancak iki günde temizlenebildi. Bir yandan enkaz kaldırılıyor
bir yandan da mahkeme kanalıyla hasar tespiti yapılıyordu. Hasarın o dönem
rakamlarıyla 100 Milyon TL olduğu belirlenmiştir.
Yapılan inceleme sonucu bu paketlerdeki
patlayıcıların, daha önce İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin üzerine atılan
bomba ve ADMMA yakınlarında atılarak beş kişinin yaralanmasına neden olan
bombalarda kullanılanla aynı olduğu belirlenmiştir. Bu türden patlayıcıların ancak
Atom Enerjisi Araştırma Merkezi’nde yapılabileceğini belirtmişlerdir. Bunun
üzerine Ankara Nükleer Araştırma Merkezi’nde arama yapılmıştır. Bu merkezde
çalışanların büyük çoğunluğu faşist Ülkü Ocakları üyesiydi. Ülkü Ocakları’nın
eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek de burada çalışmaktadır. Muharrem Şemsek ve
birkaç arkadaşı gözaltına alınır ve Nükleer Araştırma Merkezi de bir süre için
kapatılır. Muharrem Şemsek ve arkadaşları daha sonra mahkemece serbest
bırakılır.
Malatya’da meydana gelen olaylar sırasında
polislerin büyük bölümü müdahale etmemiştir. Saldırganlara engel olmaya,
maskeli öncülerini yakalamaya çalışan POL DER üyesi bazı demokrat polisler ise
diğer bazı polislerin sert ve küfürlü tepkileriyle engellenmişlerdir..
12 Eylül 1980’de gelen faşist cuntadan
sonra, demokrat, devrimci ve Alevilere yönelik faşist baskılar yoğunlaştı.
Neredeyse her gün evleri, işyerleri aramadan geçirilen bu insanlar, uyduruk
gerekçelerle gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyordu. Bunca baskıyla
karşılaşan demokrat, devrimci ve Aleviler, sonunda Malatya’yı terk etmek
zorunda kaldılar. İş sahibi olanlar, işyerlerini günün değerinin çok altında
fiyatlara satarak Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi kentlere göç etmeye
başladılar. Ekonomik gücü olmayanlar da köylerine döndüler. Böylece Malatya’nın
etnik ve kültürel mozaiği, politik yapısı esaslı bir değişime uğratılmış oldu.
39.yılında emekçilerin katledilip göçertildikleri Malatya katliamını
unutmayalım,unutturmayalım.