Cumartesi Anneleri, 629. haftasına giren eylemlerinde “Kayıplarımız için, adalet için, hakikat için ve insanlık onuru için HAYIR!” diyerek referandum tutumlarını açıkladılar. Saat 12.00'de Galatasaray Meydanı'nda başlayan eylemde kayıp yakınları konuştu.
“Diktaya anayasal kılıf takılıyor”
1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun “22 yıldır burada otururken sesimizi duymadılar” dedi. Tosun, yeni anayasada da kendilerine yer verilmediğini söyleyerek 'Hayır' diyeceklerini belirtti.
12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren ise yaşamlarının hep sivil veya askeri darbeler altında geçtiğini belirterek gözaltında kayıpların da bu dönemlerde gerçekleştiğini belirtti. Referandum dayatmasıyla dikta rejimine anayasal kılıf giydirilmek istendiğine dikkat çeken Eren, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgür basın için 'Hayır' diyeceklerini söyledi.
“22 yıldır gelmeyen adalet için 'Hayır'”
1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız ise “'Hayır' dememiz için o kadar çok neden var ki” diyerek başladığı konuşmasında, “Biz herkes için adalet istedik, coplandık, gözaltına alındık. O zaman bu adalet size de lazım olur dedik. Bugün oldu da” dedi. Referandumda 'Evet' diyecekler için de 'Hayır' diyeceklerini söyleyen Yıldız “22 yıldır gelmeyen adalet için 'Hayır' diyoruz. Öldürülen kadınlar için 'Hayır' diyoruz. Gezi, Roboski, Suruç için 'Hayır' diyoruz. Sadece kendimiz için değil herkes için 'Hayır' diyoruz” diye konuştu.
1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak da “Adalet beklentimizi bir kişinin insafına bırakmamak için 'Hayır' diyoruz” diyerek başladığı konuşmasında “Ötekileştiren, ayrıştıran, taleplerimizi görmeyen, suçluları koruyan zihniyete 'Hayır' diyoruz” dedi.
“Çocukların vebali için 'Hayır' deyin”
12 Eylül kayıplarından Cemil Kırbayır'ın abisi Mikail Kırbayır da değişen hükümet dönemleri boyunca değişmeyen adalet taleplerini karşılayamadıklarına dikkat çekti. Mevcut anayasanın halihazırda demokratik olmadığına dikkat çeken Kırbayır iktidarın “köprü yaptık, yol yaptık” demagojilerini teşhir ederek, “İnsan hakları için ne yaptın” diye sordu. Yeni anayasada insan hak ve özgürlüklerine dair hiçbir şey olmadığı için 'Hayır' diyeceklerini vurgulayan Kırbayır 'Evet' diyeceklere de çağrı yaparak “Çocukların vebali omuzlarınızdadır. Ona göre karar verin” dedi.
“Kayıplarımız için, adalet için, hakikat için ve insanlık onuru için HAYIR!”
Kayıp yakınlarının konuşmalarından sonra Rezzan Karaman tarafından okunan açıklamada gözaltında kaybetme suçlarının cezalandırılmasının anayasal güvenceye alınmasını istedikleri belirtildi. Açıklamanın devamında 629 haftadır sürdürülen mücadeleye ilişkin şunlar söylendi: “Gözaltında kaybetme ve insanlığa karşı işlenen suçlar karşısında ‘Bir daha asla!’ kararlılığı yaratma çağrısıdır. Yargının işlevini bağımsız mahkemeler ile güvenceli hakimler tarafından yerine getirerek, adalete hizmet etmesi çağrısıdır. Bizim Galatasaray’da oluşumuz, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanan demokratik bir Türkiye çağrısıdır. Bizim Galatasaray’da oluşumuz; hakikat, adalet, barış ve demokrasi çağrısıdır. Bunun gerçekleşmesinin bir adımı olarak, insan haklarına dayanan, temel hak ve özgürlüklere aykırı hiçbir önermeyi içermeyen yeni bir anayasa çağrısıdır.”
Yeni anayasanın hazırlanış yöntemi ve içeriği bakımından bu taleplerin hiçbirini karşılamadığına dikkat çekilen açıklamada, bunun aksine tüm yetkilerin tek kişide toplandığı vurgulandı. Devlet otoritesini hukuk kurallarıyla sınırlamayan metinlerin gerçek anlamda anayasa sayılamayacağı belirtilen açıklama şu ifadelerle sona erdi: “Demokrasinin, hukukun, adaletin ve barışın önüne barikat kurmayı hedefleyen bu anayasa teklifine ‘Hayır’ demek insanlık görevidir. Kayıplarımız için, adalet için, hakikat için ve insanlık onuru için ‘Hayır!’”
Açıklamanın okunmasının ardından Cizre ve Yüksekova'da kayıp yakınlarının hala eylem yapamadığına dikkat çekilerek, kayıpların avukatı Tahir Elçi'nin katledilmesinin 72. haftası olduğu hatırlatıldı. Aynı zamanda 60. güne giren hapishanelerdeki açlık grevlerinin kritik aşamaya geldiği söylenerek müzakerelerin başlatılması istendi.