İşbirlikçi tekelci sermaye devleti ve onun yönetim erki Erdoğan'ın
önderliğinde AKP iktidarı eliyle, organize edilen referandum darbesiyle faşist
rejim ve devletin şeflik biçiminde pekiştirilmesi oldu bittiye getirmeye
çalışırken, bir yanda da işçi sınıfına yönelik uzun zamandır dört gözle
bekledikleri yeni neoliberal kapitalist saldırganlık programını dayatmaya
hazırlanıyor.
Kıdem tazminatı hakkının fona devredilerek tasfiyesi,
Memurların işgüvencesinin kaldırılarak “performans ve sözleşmeliğe” dayalı
neoliberal despotik çalışma rejiminin getirilmesi,“Taşerona kadro” adı altında
gerçekte kadroluların da taşeronlaştırılması ve kiralık işçiliğin
yaygınlaştırılması,
Sosyal Güvenlik’ten geriye ne kaldıysa özelleştirilmesinin hızlandırılması,
Organize sanayi bölgelerinde sermayeye yatırım ve karların kolaylaştırılması,
sermayeye devlet denetiminin son kalıntılarının kaldırılması, Üniversite ve
teknik liselerin yönetiminin daha dolaysız biçimde sermayeye bırakılması,
Teknik eğitimin fabrikalaşması ve sermayeyle daha dolaysız kaynaştırılması,
Sermayenin istemlerinin bürokrasi ve yargı süreçlerinin üstünde sayılması,
Bürokrasi ve yargının sermaye için kolaylaştırılması ve hızlandırılması…
Türkiyede sermayenin hileli referandumda “evet”ten ilk elde beklediği,
emek, insan ve doğa yıkıcısı saldırı düzenlemeleri arasında yer alıyor. Bu
saldırıların çoğunun burjuva-faşist devlet iktidarı tarafından yürütülen
hazırlıkları son aşamalarına gelmiş ve bunu uygulamaya sokmak için tüm
iplerinde elinde toplamış olan Hitler taslağı şeflik rejimi bekleniyordu..
İşçi,emekçi ve Kürt-Alevi yani eşitlik ve özgürlük isteyen tüm güçlerin
referandum darbesine karşı mücadeleyi, sermayenin işçi sınıfına karşı yeni
vahşi saldırı dalgasına karşı mücadeleyle birleştirmesi gerekiyor. Orta sınıf
ve beyaz yaka ağırlıklı semtlerde başlayan referandum gaspına karşı protesto
eylemlerinin, işyerlerine, fabrika, hizmet, ofis bölgelerine, işçi semtlerine
doğru genişletmenin bir dinamiği de buradan, bu yeni saldırı dalgasını işçilere
anlatıp mücadeleye hazırlamaktan geçiyor.
Morgan Stanley, HSBC, Deutch Bank gibi emperyalist kapitalist mali sermaye
karar ve strateji organlarından, TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD’a kadar “evet” dayatması
ve desteğinin önemli bir yönünü Türkiye’de uzun süredir beklemede olan bu yeni
neoliberal despotik vahşi saldırı ve düzenlemelerin önünün açılması
oluşturuyordu.
Dünya çapında, dinci, gerici-muhafazakar veya faşist iktidarlarının
yükselişinin önemli bir yönünü, dünya çapında neoliberal kapitalizme karşı
artan başkaldırı ve direnişlerin, grev dalgalarının bastırılarak, toplumsal
sınırlarına dayanmış neoliberal emperyalist kapitalizmin vites büyüterek, daha
fazla faşist baskı, gericilik ve zorla sürdürülmesi oluşturmaktadır.
Bu yüzden neoliberal kapitalizmin yeni dalga yeniden yapılanması ile
işbirlikçi tekelci sermayenin egemenlik ve devlet iktidarının yeniden
yapılandırılması birbirinden ayrılamaz.
Öyleyse, neoliberal kapitalizme karşı mücadele, onun gerici-faşist
iktidarlarına karşı mücadeleden ayrılamaz.
Bu iç bağıntının kavranması, sokaklara inmeye başlayan referandum
emrivakisine karşı mücadelede işçi ve emekçi yığınların ortak mücadelesini
geliştirmek açısından da kritik önemdedir.