25 Ekim 2017 Çarşamba

‘Aydınlık’ paçavrası, Alevi katliamlarına ortam hazırlamaktadır..!

Aydınlık denen paçavra, emniyetin üst düzey yetkililerine dayandırdığı bir haber yayınladı. Aynı haberi yeminli halk düşmanı Perinçek, Cem TV adlı ‘düşkünler borazanı’ kanaldan, daha ayrıntılı olarak işledi. Haberin ne olduğunu ve ne amaçla bu haberin yapıldığını şu cümleler açıklamaktadır.
‘Bölgede giderek sıkışan ABD, üzerindeki baskıyı azaltmak, bölgesel ittifakı dağıtmak ve Türkiye’yi iç kargaşalıkla baş başa bırakmak üzere kanlı planlarını yeniden gündeme aldı. ‘ABD, Türkiye’de Aleviler üzerinden bir iç karışıklık yaratmayı planlıyor. Kitleleri sokağa
dökmek ve iç çatışma çıkarmak için önümüzdeki dönemde cem evlerinin bombalanabileceği yönünde istihbaratlar alınıyor. Emniyet yetkilileri, bu tertiplerde kullanılacak örgütleri ve terör ekiplerini de saptayıp, izlemeye almış durumda.’
Yıllanmış MİT ajanı Perinçek, emniyet üst düzey yetkililerden aldığı bu habere dayanarak veya bizzat kendisi bu haberi üreterek, Alevilere korku salmaya, gözdağı vermeye veya yapılacak katliam için ortam hazırlamaya çalışmaktadır. D. Periçek haini, bu tür düzmece
haberlerle, dün devrimcileri ihbar ediyordu. Bugün Alevilerin katliamı için ferman düzenlemeye çalışmaktadır.
Alevilerle ilgili konuya geçmeden, iki önemli noktanın altının çizilmesi gerekir. Birinci nokta, haberin metninde geçen bir ibareye dairdir. Haber metninde ‘Emniyet yetkilileri saldırganları izlemeye almış’ denmektedir. Madem emniyet katilleri tanıyor ve izliyor, o
halde, neden gereği yapılmıyor, neden söz konusu katiller hakkında soruşturmalar açılarak yakalanmıyorlar? Nuriye ile Semih, sadece işlerine dönebilmek amacıyla açlık grevine yattıkları için tutuklanırken, böylesine bir katliamın faili olmakla görevlendirilmiş
olan ve emniyetin de izlediği bu katiller, neden yakalanmıyorlar. Bu katiller için neden önleyici bir tedbir uygulanmıyor?
Anlaşılan bu katillerin, katliamları gerçekleştirilmeleri beklenmektedir. Bir önceki başbakan A. Davutoğlu, İŞİD canlı bombaları için ne demişti hatırlayalım. ‘Biz onları biliyor, izliyoruz. Ama eylem yapmadan tutuklayamayız.’ Yani dönemin başbakanı, katillerin yakalanması için, görevleri olan katliamları gerçekleştirmelerinin bekleneceğini söylemekteydi. Tam bir ‘merdi kiptı şecaatın arz ederken sirkatın söyler’ darbı meselinde olduğu gibi bir durum var ortada. Yani yiğitliğinden söz ederken hırsızlığını itiraf etmektedir Türk devleti. Bu kadar korkunç katliamların işlenmesi için sesini çıkartmayan, katliamcıları, katliamlarını yapmaları için serbest tutan ve koruyan bir devlet mantığı söz konusu.
İkinci nokta ABD’nin Alevilere yönelik katliamları gerçekleştirmek istediğine dairdir. ABD’nin bütün dünyanın ezilenlerine ve Alevilere karşı katliamlar yaptığından, hiç kimsenin zerrece kuşkusu yok. Aynı ABD’nin bugünde, geçmişte yaptığı gibi, Alevilere ve tüm ezilenlere karşı katliam yapması, elbette mümkündür. Ne ABD’nin katliam
yapmayacağından söz etmek, ne de ABD’nin yaptığı katliamları unutmak mümkün değildir.
Ancak ABD’nin veya başka bir emperyalist devletin, halklara yönelik bütün katliamları yerel işbirlikçilerle birlikte yaptıklarını da unutmamak gerekir. Dışarıdan gelen hiçbir katliamcı güç, yerel devletler olmadan, yerel devletlerin sunacağı ilişki, imkân ve ortam
olmadan, katliam yapamaz.
Bu gerçek yakın dönemde yaşanan Alevi katliamlarından da görülmüştür. Alevilere karşı yapılan bütün katliamlarda ABD veya başka bir dış gücün katkısı olmuştur, ama esas katliamları gerçekleştiren Türk devleti olmuştur. Aleviler ve bütün demokratik kamuoyu, bu gerçeği çok iyi bilmektedirler. 1978 Maraş, Sivas, Malatya ve 1980 Çorum
katliamları bu kanlı, karanlık iş birliği sonucunda yapılmıştır. ABD ve emperyalizm karşıtlığı, faşist Türk devletinin zorbalıklarına göz yummanın gerekçesi veya bu zorbalıkları gizlemenin örtüsü yapılamaz.
Bu önemli iki noktanın altını çizdikten sonra, güncel durumda Alevilere yönelik olarak hazırlandığı/planlandığı veya düşünüldüğü anlaşılan katliamlara dönebiliriz. Türk devleti, ne zaman beka sorunu yaşasa, Aleviler, hem suçlanırlar, hem de başlarına binbir türlü belalar gelir.
Bugün yaşanan dönemden de aynı durum söz konusu. Türk devletinin geleceği tehlike altında ve devleti yöneten Erdoğan da bunun farkında. Bu nedenle Alevilere yönelik sayısız baskının, ötekileştirmenin yanında, birde katliam yapılacağı tehdidi yapılmaktadır. 1980’de bir dizi katliam yaşamış olan Alevilere bu katliam tehditlerini yapma görevini, o yıllarda, MHP, Ülkü Ocakları ve onların yayınları yapardı. Bugün bu işi aynı ihanet şebekesinin içinde yer alan, halkların düşmanı Doğu Perinçek yapmaktadır.
Faşist Türk devletinin bekasını korumayı görev edinmiş olan Doğu Perinçek ve yandaşlarının bu konuda söylediklerini, muteber biri olduğu için değil, devletin içindeki kanlı karanlık çetelerden alacağı ‘bir kırıntıya yüz takla’ atacak zavallı bir piyon olduğu için dikkate almak gerekir.
D. Perincek ve şürekası, devletin kanlı/karanlık aparatlarının bir parçasıdırlar. Söylediklerinin ve yazdıklarının hepsi devleti yöneten çetelerden alınan bilgilere dayanmaktadır. Yani doğru Perinçek gibi bir çete reisinin, Alevileri katliamlarla tehdit eden haberler yayması, basite alınacak, görmezden gelecek veya yabana atılacak bir durum değildir. Doğru Perinçek bu bilgiyi veya görevi devletin karanlık dehlizlerinden almıştır. Anlaşılan o ki Türk devleti, D. Perinçek hanine, bu haberler vasıtasıyla, yapılmasını planladığı katliamlar için ortam hazırlama görevi vermiştir. Veya Doğu Perinçek,
daha ileri giderek, durumdan vazife çıkartmakta, Türk devletini Alevilere katliam yapması için teşvik etmektedir.
Peki neden Alevilere yönelik katliamlar planlanmaktadır?
Türk devleti Alevileri hiç ama hiç sevmedi. Asimile olmayan, Türkleşmeyen
ve Sünnileşmeyen her toplumsal grup, Türk devletinin hedefi olageldi.
1980 öncesinden Türk devletinin bekaa/gelecek sorunu vardı. Bugün de Türk devleti aynı sorunun kıvrandırıcı sancısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu devlet Ermeni ve gayri Müslimlerin kanıyla temellerini attı. 1920 Koçgiri’de akıttığı Kürt kanıyla, var olma
koşullarını güçlendirdi. 1923’te resmi varlığını ilan eden Türk devleti, o günden sonra her gelecek korkusuna düştüğünde, Alevi ve Kürt kanıyla tekrar ayağa kalkmayı denedi. 1920’lerden bugüne kadar her katliamdan ömrünü uzatarak çıktı. Bu acı gerçek, Türk devletinin katliamcılığı, stratejik bir politika olarak benimsemesine ve sürekli olarak uygulamasına yol açmıştır.
Ayrıca hem Kemalist devlet, hem de Erdoğan devletinin Alevilere düşmanlığının en önemli nedeni, Alevilerin bu baskıcı ve gerici rejime karşı direnmeleri ve karşı koymalarıdır. Alevilerin başeğmez özellikleri, onlara karşı asimilasyon ve yok etme planlarının sürekli
olarak gündemde olmasına yol açmıştır. Alevilere yönelik bu yok etme planları, bugün yani Erdoğan döneminden, daha da fazlalaşmıştır.
Dolayısıyla, bugün içinde bulunduğu mevcut çıkmazda, Türk devletinin, Alevilere yönelik yeni katliamlara yönelmesi, büyük bir ihtimaldir. Zaten verili koşullarda, katliamcı yöntem, ısrarla ve aralıksız olarak Kürtlere karşı kullanılmaktadır. Ancak Kürt özgürlük hareketini
bastıramayan Türk devleti, istemediği toplumsal kesimleri dinsel arındırma politikalarıyla yok etmek ve toplumun kalan kesimlerini ise korku ile esir almak için Alevilere yönelik katliamlar planlayabilir, gerçekleştirmek isteyebilir.
Görünen o ki Erdoğan’ın saltanatını devam ettirebilmesi için Alevilere karşı katliamlar yapmasına, yani kan içmesine ihtiyacı var. Mevcut baskı sistemi katliamlar yapılmadan yürütülemez hale gelmiştir. Erdoğan’ın, OHAL’le elde ettiği saltanatı, nasıl bir sahtekarlıkla
kurduğu bilinmektedir. Hayatını bağladığı bu baskı ve zorbalık düzeninden vazgeçememektedir. Bu sistemi devam ettirebilmesi için yeni katliamlar yapmak zorundadır ki toplumu baskıcı sistemin devamına razı edebilsin. O nedenle Perinçek haini aracılığıyla haberleştirdikleri gibi Alevi katliamları planladıkları ve bunun için zemin yaratmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Ancak Aleviler, Türk devletinin kendilerine karşı yapmayı tasarladığı bu katliamlara karşı, elleri kolları bağlı, katledilmeyi beklemeyeceklerdir. Alevi halkının ve tüm demokratik kurumların, bu katliam planlarını boşa çıkartacak gücü ve imkânı olduğu bilinmelidir.
Alevi toplumu bu tür katliamlara ve katliam girişimlerine karşı sessiz kalmayacak, bu alçakça provokasyonu, basit bir haber olarak geçiştirmeyecektir.
Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve Avrupa’nın dört bir yanında bulunan Alevi toplumu ve Alevi kurumları, bu katliamcı yaklaşıma karşı büyük bir duyarlılık geliştirecektir. Bu amaçla Alevi halkı, uygun yol ve yöntemleri arayacak, bulacak ve tepkisini en uygun şekilde ortaya
koyacaktır. Doğu Perinçek ve onun efendisi Türk devleti bundan emin olmalıdır.
Aleviler, Alevi kurumları hiçbir biçimde bu katliam propagandasına karşı sessiz kalmayacak gereken tepkiyi mutlaka ortaya koyacaklardır.Bu saatten sonra, en başta Doğu Perinçek çetesine karşı bir duyarlılık yaratılarak, bu çetenin Aleviler içinde varsa
kırıntıları sökülüp atılacaktır. Devamında bütün Alevi kurumlarının bu konuyu gündemlerine alarak buna uygun bir dizi etkinlik yapması mümkündür. Bunların yanında bütün demokratik kurumlarla birlikte Doğu Perinçek haininin bu haber/açıklaması merkezinde daha kapsamlı, yaygın ve güçlü eylemler planlanıp gerçekleştirilebilinir.
Doğu Perinçek haininin ortam hazırlamaya çalıştığı ve Türk devletinin yapmayı planladığı Alevi katliam planları, Alevi halkı ve kurumlarının mücadelesiyle işlemez hale getirilecektir. Aleviler, bu tür katliamcı saldırıları engelleyecek güç, birikim ve olanağa sahiptirler. Yeter ki ortak düşmana karşı ezilenlerin birlikte mücadele etmesinin hayatiyeti ve zorunluluğu doğru anlaşılabilsin ve ezilen güçlerin demokratik birliği sağlansın. Bugün Alevilerin,
Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin kaderi ortaklaşmıştır, mücadeleleri de ortaklaşacaktır. Zafer de ortak mücadeleyle kazanılacaktır. Bilelim ki son sözü, birliğin ve örgütlülüğün gücüyle direnenler söyleyecek. Alevi katliamları planlayanlar kaybedecek, özgürlük kazanacaktır