Aydınlık denen paçavra, emniyetin üst
düzey yetkililerine dayandırdığı bir haber yayınladı. Aynı haberi yeminli halk
düşmanı Perinçek, Cem TV adlı ‘düşkünler borazanı’ kanaldan, daha ayrıntılı
olarak işledi. Haberin ne olduğunu ve ne amaçla bu haberin yapıldığını şu
cümleler açıklamaktadır.
‘Bölgede giderek sıkışan ABD, üzerindeki
baskıyı azaltmak, bölgesel ittifakı dağıtmak ve Türkiye’yi iç kargaşalıkla baş
başa bırakmak üzere kanlı planlarını yeniden gündeme aldı. ‘ABD, Türkiye’de
Aleviler üzerinden bir iç karışıklık yaratmayı planlıyor. Kitleleri sokağa
dökmek ve iç çatışma çıkarmak için
önümüzdeki dönemde cem evlerinin bombalanabileceği yönünde istihbaratlar
alınıyor. Emniyet yetkilileri, bu tertiplerde kullanılacak örgütleri ve terör
ekiplerini de saptayıp, izlemeye almış durumda.’
Yıllanmış MİT ajanı Perinçek, emniyet
üst düzey yetkililerden aldığı bu habere dayanarak veya bizzat kendisi bu
haberi üreterek, Alevilere korku salmaya, gözdağı vermeye veya yapılacak
katliam için ortam hazırlamaya çalışmaktadır. D. Periçek haini, bu tür düzmece
haberlerle, dün devrimcileri ihbar
ediyordu. Bugün Alevilerin katliamı için ferman düzenlemeye çalışmaktadır.
Alevilerle ilgili konuya geçmeden, iki
önemli noktanın altının çizilmesi gerekir. Birinci nokta, haberin metninde
geçen bir ibareye dairdir. Haber metninde ‘Emniyet yetkilileri saldırganları
izlemeye almış’ denmektedir. Madem emniyet katilleri tanıyor ve izliyor, o
halde, neden gereği yapılmıyor, neden
söz konusu katiller hakkında soruşturmalar açılarak yakalanmıyorlar? Nuriye ile
Semih, sadece işlerine dönebilmek amacıyla açlık grevine yattıkları için
tutuklanırken, böylesine bir katliamın faili olmakla görevlendirilmiş
olan ve emniyetin de izlediği bu
katiller, neden yakalanmıyorlar. Bu katiller için neden önleyici bir tedbir
uygulanmıyor?
Anlaşılan bu katillerin, katliamları
gerçekleştirilmeleri beklenmektedir. Bir önceki başbakan A. Davutoğlu, İŞİD
canlı bombaları için ne demişti hatırlayalım. ‘Biz onları biliyor, izliyoruz.
Ama eylem yapmadan tutuklayamayız.’ Yani dönemin başbakanı, katillerin
yakalanması için, görevleri olan katliamları gerçekleştirmelerinin
bekleneceğini söylemekteydi. Tam bir ‘merdi kiptı şecaatın arz ederken sirkatın
söyler’ darbı meselinde olduğu gibi bir durum var ortada. Yani yiğitliğinden
söz ederken hırsızlığını itiraf etmektedir Türk devleti. Bu kadar korkunç
katliamların işlenmesi için sesini çıkartmayan, katliamcıları, katliamlarını
yapmaları için serbest tutan ve koruyan bir devlet mantığı söz konusu.
İkinci nokta ABD’nin Alevilere yönelik
katliamları gerçekleştirmek istediğine dairdir. ABD’nin bütün dünyanın
ezilenlerine ve Alevilere karşı katliamlar yaptığından, hiç kimsenin zerrece
kuşkusu yok. Aynı ABD’nin bugünde, geçmişte yaptığı gibi, Alevilere ve tüm
ezilenlere karşı katliam yapması, elbette mümkündür. Ne ABD’nin katliam
yapmayacağından söz etmek, ne de ABD’nin
yaptığı katliamları unutmak mümkün değildir.
Ancak ABD’nin veya başka bir emperyalist
devletin, halklara yönelik bütün katliamları yerel işbirlikçilerle birlikte
yaptıklarını da unutmamak gerekir. Dışarıdan gelen hiçbir katliamcı güç, yerel
devletler olmadan, yerel devletlerin sunacağı ilişki, imkân ve ortam
olmadan, katliam yapamaz.
Bu gerçek yakın dönemde yaşanan Alevi
katliamlarından da görülmüştür. Alevilere karşı yapılan bütün katliamlarda ABD
veya başka bir dış gücün katkısı olmuştur, ama esas katliamları gerçekleştiren
Türk devleti olmuştur. Aleviler ve bütün demokratik kamuoyu, bu gerçeği çok iyi
bilmektedirler. 1978 Maraş, Sivas, Malatya ve 1980 Çorum
katliamları bu kanlı, karanlık iş
birliği sonucunda yapılmıştır. ABD ve emperyalizm karşıtlığı, faşist Türk
devletinin zorbalıklarına göz yummanın gerekçesi veya bu zorbalıkları
gizlemenin örtüsü yapılamaz.
Bu önemli iki noktanın altını çizdikten
sonra, güncel durumda Alevilere yönelik olarak hazırlandığı/planlandığı veya
düşünüldüğü anlaşılan katliamlara dönebiliriz. Türk devleti, ne zaman beka
sorunu yaşasa, Aleviler, hem suçlanırlar, hem de başlarına binbir türlü belalar
gelir.
Bugün yaşanan dönemden de aynı durum söz
konusu. Türk devletinin geleceği tehlike altında ve devleti yöneten Erdoğan da
bunun farkında. Bu nedenle Alevilere yönelik sayısız baskının, ötekileştirmenin
yanında, birde katliam yapılacağı tehdidi yapılmaktadır. 1980’de bir dizi katliam
yaşamış olan Alevilere bu katliam tehditlerini yapma görevini, o yıllarda, MHP,
Ülkü Ocakları ve onların yayınları yapardı. Bugün bu işi aynı ihanet
şebekesinin içinde yer alan, halkların düşmanı Doğu Perinçek yapmaktadır.
Faşist Türk devletinin bekasını korumayı
görev edinmiş olan Doğu Perinçek ve yandaşlarının bu konuda söylediklerini,
muteber biri olduğu için değil, devletin içindeki kanlı karanlık çetelerden
alacağı ‘bir kırıntıya yüz takla’ atacak zavallı bir piyon olduğu için dikkate
almak gerekir.
D. Perincek ve şürekası, devletin
kanlı/karanlık aparatlarının bir parçasıdırlar. Söylediklerinin ve
yazdıklarının hepsi devleti yöneten çetelerden alınan bilgilere dayanmaktadır.
Yani doğru Perinçek gibi bir çete reisinin, Alevileri katliamlarla tehdit eden
haberler yayması, basite alınacak, görmezden gelecek veya yabana atılacak bir
durum değildir. Doğru Perinçek bu bilgiyi veya görevi devletin karanlık
dehlizlerinden almıştır. Anlaşılan o ki Türk devleti, D. Perinçek hanine, bu
haberler vasıtasıyla, yapılmasını planladığı katliamlar için ortam hazırlama
görevi vermiştir. Veya Doğu Perinçek,
daha ileri giderek, durumdan vazife
çıkartmakta, Türk devletini Alevilere katliam yapması için teşvik etmektedir.
Peki neden Alevilere yönelik katliamlar
planlanmaktadır?
Türk devleti Alevileri hiç ama hiç
sevmedi. Asimile olmayan, Türkleşmeyen
ve Sünnileşmeyen her toplumsal grup,
Türk devletinin hedefi olageldi.
1980 öncesinden Türk devletinin
bekaa/gelecek sorunu vardı. Bugün de Türk devleti aynı sorunun kıvrandırıcı
sancısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu devlet Ermeni ve gayri Müslimlerin
kanıyla temellerini attı. 1920 Koçgiri’de akıttığı Kürt kanıyla, var olma
koşullarını güçlendirdi. 1923’te resmi
varlığını ilan eden Türk devleti, o günden sonra her gelecek korkusuna
düştüğünde, Alevi ve Kürt kanıyla tekrar ayağa kalkmayı denedi. 1920’lerden
bugüne kadar her katliamdan ömrünü uzatarak çıktı. Bu acı gerçek, Türk
devletinin katliamcılığı, stratejik bir politika olarak benimsemesine ve
sürekli olarak uygulamasına yol açmıştır.
Ayrıca hem Kemalist devlet, hem de
Erdoğan devletinin Alevilere düşmanlığının en önemli nedeni, Alevilerin bu
baskıcı ve gerici rejime karşı direnmeleri ve karşı koymalarıdır. Alevilerin
başeğmez özellikleri, onlara karşı asimilasyon ve yok etme planlarının sürekli
olarak gündemde olmasına yol açmıştır.
Alevilere yönelik bu yok etme planları, bugün yani Erdoğan döneminden, daha da
fazlalaşmıştır.
Dolayısıyla, bugün içinde bulunduğu
mevcut çıkmazda, Türk devletinin, Alevilere yönelik yeni katliamlara yönelmesi,
büyük bir ihtimaldir. Zaten verili koşullarda, katliamcı yöntem, ısrarla ve
aralıksız olarak Kürtlere karşı kullanılmaktadır. Ancak Kürt özgürlük
hareketini
bastıramayan Türk devleti, istemediği
toplumsal kesimleri dinsel arındırma politikalarıyla yok etmek ve toplumun
kalan kesimlerini ise korku ile esir almak için Alevilere yönelik katliamlar
planlayabilir, gerçekleştirmek isteyebilir.
Görünen o ki Erdoğan’ın saltanatını
devam ettirebilmesi için Alevilere karşı katliamlar yapmasına, yani kan
içmesine ihtiyacı var. Mevcut baskı sistemi katliamlar yapılmadan yürütülemez
hale gelmiştir. Erdoğan’ın, OHAL’le elde ettiği saltanatı, nasıl bir
sahtekarlıkla
kurduğu bilinmektedir. Hayatını
bağladığı bu baskı ve zorbalık düzeninden vazgeçememektedir. Bu sistemi devam
ettirebilmesi için yeni katliamlar yapmak zorundadır ki toplumu baskıcı
sistemin devamına razı edebilsin. O nedenle Perinçek haini aracılığıyla
haberleştirdikleri gibi Alevi katliamları planladıkları ve bunun için zemin
yaratmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Ancak Aleviler, Türk devletinin
kendilerine karşı yapmayı tasarladığı bu katliamlara karşı, elleri kolları
bağlı, katledilmeyi beklemeyeceklerdir. Alevi halkının ve tüm demokratik
kurumların, bu katliam planlarını boşa çıkartacak gücü ve imkânı olduğu
bilinmelidir.
Alevi toplumu bu tür katliamlara ve
katliam girişimlerine karşı sessiz kalmayacak, bu alçakça provokasyonu, basit
bir haber olarak geçiştirmeyecektir.
Türkiye’nin, Kürdistan’ın ve Avrupa’nın
dört bir yanında bulunan Alevi toplumu ve Alevi kurumları, bu katliamcı
yaklaşıma karşı büyük bir duyarlılık geliştirecektir. Bu amaçla Alevi halkı,
uygun yol ve yöntemleri arayacak, bulacak ve tepkisini en uygun şekilde ortaya
koyacaktır. Doğu Perinçek ve onun
efendisi Türk devleti bundan emin olmalıdır.
Aleviler, Alevi kurumları hiçbir biçimde
bu katliam propagandasına karşı sessiz kalmayacak gereken tepkiyi mutlaka
ortaya koyacaklardır.Bu saatten sonra, en başta Doğu Perinçek çetesine karşı
bir duyarlılık yaratılarak, bu çetenin Aleviler içinde varsa
kırıntıları sökülüp atılacaktır.
Devamında bütün Alevi kurumlarının bu konuyu gündemlerine alarak buna uygun bir
dizi etkinlik yapması mümkündür. Bunların yanında bütün demokratik kurumlarla
birlikte Doğu Perinçek haininin bu haber/açıklaması merkezinde daha kapsamlı,
yaygın ve güçlü eylemler planlanıp gerçekleştirilebilinir.
Doğu Perinçek haininin ortam hazırlamaya
çalıştığı ve Türk devletinin yapmayı planladığı Alevi katliam planları, Alevi
halkı ve kurumlarının mücadelesiyle işlemez hale getirilecektir. Aleviler, bu
tür katliamcı saldırıları engelleyecek güç, birikim ve olanağa sahiptirler.
Yeter ki ortak düşmana karşı ezilenlerin birlikte mücadele etmesinin hayatiyeti
ve zorunluluğu doğru anlaşılabilsin ve ezilen güçlerin demokratik birliği
sağlansın. Bugün Alevilerin,
Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin kaderi ortaklaşmıştır, mücadeleleri de
ortaklaşacaktır. Zafer de ortak mücadeleyle kazanılacaktır. Bilelim ki son
sözü, birliğin ve örgütlülüğün gücüyle direnenler söyleyecek. Alevi katliamları
planlayanlar kaybedecek, özgürlük kazanacaktır