Nerede olursa olsun ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesinin
zaferi bir çok uygun ortama aynı kulvarda buluşmasına bağlıdır. Haliyle bu
objektif ve sübjektif koşullar oluşmadan, gerek ulus ve gerekse de toplumsal
kurtuluş mücadelesi başarıya taşınamaz. Ulusal
ve sosyal kurtuluş savaşımının başarısında ö devrimci önderlik ve emekçi
halkların birleşik bir direniş hattında buluşması tayin edici bir rol
oynar. Devrimlerin zaferinde politik
önderlik başat rol oynar. Bununla bağlı olarak işçi ve emekçi yığınların
birleşik bir hatta buluşturulması zaferin yegane güvencesidir. Üçüncü
olarak objektif koşullar, Yani karşı devrimin içinde bulunduğu durum ve güç
dengesi.
Hayati önem arz eden, sübjektif koşullar
diye tarif ettiğimiz gereklerin varlığıdır.
Peki mevcut halde dört parçada Kürt
ulusal hareketinin durumu nedir? Dörde
bölünmüş işgal ve ardından ilhak edilmiş ve
dört devletin boyunduruğu altına alınmış olan Kürtlerin
geleceği üzerinde söz ve etki etki sahibi olan üç politik güç mevcuttur.
Bunlar, PKK/PYD, KDP ve YNK’dir. KDP ve
YNK’nin fiziki etkisi esas olarak Güney Kürdistan’la sınırlıdır. Bu partilerin
Rojava ve diğer parçalarda politika üzerinde- Bazı ülkelerde KDP’nin etkisi
olmuş olsa da örneğin Türkiye ve Suriye, İran Kürdistan’ında KDP’ye yakın oluşumlar var- üzerinde bir
etkileri yoktur.
PKK’nin ise Kürdistan’ın bütün
parçalarında gücü ve politika üzerinde
önemli etkisi mevcuttur.
Kürdistan dörde bölünmüş olsa da,
Kürdistan’ın herhangi bir parçasındaki gelişme mevcut halde Kürdistan’ın bütün
parçalarında etki yapmaktadır. Çünkü Kürt sorunu yerel olmaktan evrensel hale gelmiştir.
Aynı şekilde Kürdistan’ın bir parçasında
ilhakçı ve işgalci devletin tuttuğu
zemini kaybetmesi, diğer parçalardaki işgalci ve ilhakçı devletleri de etkilemekte ve harekete
geçirmektedir. Bunu en son referandumda bir kez daha gördük ve yaşadık.
Yazık olan şudur ki, Kürdistan’ın bir
mahallesinin bile özgürleşmesi karşısında emperyalist ve bölge geriici
devletleri devletler yekvücut olurken,
Kürtlerin refleksi ise tersi yöndedir. İlhakçı ve ilhakçı devletler safları sıklaştırırken, Kürtler kendileri
aralarında daha çok bölünmektedir.
Ulusal kurtuluş açısından hayati önem
sahip olan ulusal birlik ve Kürtlerin ortak geleceğini ifade eden politik önderlik henüz mevcut değildir.
Peki, bu nasıl gerçekleştirilebilir?
Elbette bu, KDP, PKK/PDY, YNK arasında
yapılacak masa başı anlaşmalarla başarılamaz. Bu üç parti arasında ulusal birlik
sağlanabilmesi için, evvela bu üç partinin ortak stratejik hedefe sahip olması
gerekir. Ve aynı hatta buluşması gerekiyor. Örneğin KDP, kısmen de YNK, er ya da geç
bağımsız Kürt devletinden yana bir eğilime sahipken, PKK/PYD, dört parçada da
mevcut devletlerin demokratikleştirilmesinden yanadır. Yani ilkesel olarak ulus
devleti reddetmektedir. PKK, anti işgalci bir tutuma sahiptir ama ulus
devletten, ulusal bağımsızlıktan (zaten bunların ikisi aynı şeydir) yana
değildir. Bundan dolayıdır ki Güney Kürdistan’a yönelik saldırılar karşısında
Güney Kürdistan’ı savunmakta tereddüt etmezken, Güney’de ulus devletin
kurulmasını aynı kararlılıkla savunmamaktadır.
Kürdistan’daki partilerin stratejik
olarak farklı amaçlara sahip olmaları dolayısıyladır ki, politik anlamda ulusal
birlik sağlanamaz. Tabii ki başka faktörlerde mevcuttur ama bunlar şimdi
girmiyoruz.
Bu partiler arasında birlik, ancak
koşulların, iç ve dış dinamiklerin zorlamasıyla olabilir. İç dinamikten kastım,
Kürt ulusunun aşağıdan baskısı sonucu olarak bu partiler arasında bir birlik
sağlanabilir. Bu çok mümkün gözükmüyor, zira tabandaki bölünme de yukarıdaki
bölünmeye paralel gelişmektedir ve daha agresif, daha yok edicidir. Bunu en son
referandum ve Kerkük’ün işgalinde bir kez daha gördük.
Lakin buna rağmen taban bunu aşıp,
siyasal liderlikleri birliğe zorlayabilme potansiyeline sahiptir.
Bunu Kobane kuşatması döneminde tecrübe
etmiş bulunuyoruz. Evet, bu mümkündür ve bu, sağlanacak birliğin teminatı
olabilir.
Kürtler arası ulusal ve stratejik birliğin
yolunu açabilecek dış etken ise, düşmanların topyekûn saldırısıdır. Bu durum
Kürt siyasetini er ya da geç aynı safta buluşturacak, bunun karşında duran
siyasi güç teşhir olarak saf dışı kalacaktır.
Artık herkesin şunu bilmesi gerekiyor,
Kerkük’teki, Afrin’deki, Amed’deki ve Mahabad’ta’ki Kürdün kaderi bir ve
aynıdır.
Aksini düşünmek eşyanın tabiatına
aykırıdır. Erdoğan’ın, Esad’ın Abadi’nin, Hamaney’in bildiğini, Kürtlerin
çoktan bilmiş olması gerekir.
Nasıl ki Kürdistan’da işgal ve ilhaka
sıkılan her kurşun dört imhacı ve işgalci devleti bir araya getiriyorsa, aynı şekilde
Kürdistan’ın hangi bir parçasında olursa olsun, Kürtlere sıkılan her kurşun
bütün Kürtlere sıkılmış demektir .Kürtler bunu böyle hissetmeli ve kurşun
sıkılan yanını sarıp sarmalamalıdır.
Zaten ulusal birlik tam da burada
ifadesini buluyor: Önce amaç ve duyguda birlik
yakalanmalıdır