27 Ekim 1995’te Yüksekova’ya bağlı
Ağaçlı köyüne yapılan baskında gözaltına kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim
(Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür
Sarıtaş’ın akıbetini soran Cumartesi Anneleri, “Bir kefenleri ve bir mezarları
olsun istiyoruz” dedi.
Cumartesi Anneleri, kayıplarının
akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 656’ncı kez Galatasaray
Meydan’ında bir araya geldi. Eylemde açılan “Failler belli kayıplar nerede”
pankartının üzerine kırmızı karanfiller ve barışı simgeleyen beyaz tülbent
bırakılarak, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.
Bu hafta 27 Ekim 1995’te Hakkari’nin
Yüksekova ilçesine bağlı Ağaçlı köyüne yapılan baskında gözaltına alındıktan
sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 73 yaşındaki Abdülkerim
(Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın
akıbeti soruldu.
“Dedemizin bir kefeni olsun istiyoruz”
Eylemde ilk olarak Münür Sarıtaş’ın
annesi Mahbut Sarıtaş’ın gönderdiği ses kaydı dinletildi. Anne gönderdiği ses
kaydında 22 yıldır çocuğunu aradığını belirterek, “Kemiklerini yıkayıp mezara
koymak istiyorum. Mezarı başında dua etmek istiyorum. Oğlum daha 13 yaşındaydı.
Oğlumun cenazesini istiyorum” dedi.
Ardından Abdulkadir Yurtseven’in torunu
Berivan Yurtseven konuştu. Dedesi Yurseven’in dosyasındaki hukuksuzluğa dikkat
çeken Yurtseven, “OHAL bahanesi ile yakınlarımız sokak ortasında katlediliyor.
90’lı yıllardaki gibi davaların üstü kapatılıyor. Biz dedemizin bir kefeni, bir
mezarı olsun istiyoruz” diye belirtti. Yurtseven, “Devlet işlediği suçların
hesabını vermekten korkuyor” diyerek, “OHAL ile korku yaratan sisteme karşı
susmayacağız. Dedemizi aramaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“656 haftadır neden buradayız?”
Bu haftaki basın açıklamasını cumartesi
insanlarından Gönül Sonbahar yaptı. Galatasaray Meydanı’ndan devleti
yönetenlere seslenen Sonbahar, “Türkiye’de bizim için hukuk yok! Hukukun nihai
amacı adaletin tesisi, hukuk uygulamalarının amacı adil sonuçlara ulaşmak ise
Türkiye’de bizim için hukuk yok! Biz adalet ve hukuk devleti talep etmekteki
ısrarımızı sürdürürken, bu taleplerimizin muhatabı olan hükümet mensuplarından
AB Bakanı Ömer Çelik ‘Türk yargısının dünyada bulunan en hassas yargı olduğunu’
söylüyor. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de ‘Türkiye bir adalet ülkesidir’ diyor”
dedi. Sonbahar, “Türkiye bir adalet ülkesiyse, Türk yargısı dünyanın en hassas
yargısıysa, o zaman neden 656 haftadır Galatasaray Meydanı’ndayız” diye sordu.
“Köylülere şiddet uyguladı”
22 yıl önce gözaltında kaybedilen
Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, Miktad Özeken ve Münir Sarıtaş davasındaki
hukuksuzluğa dikkat çeken Sonbahar, “Ailelerin ‘22 yıldır hukuki yollara
başvuruyoruz ama her seferinde sanki dilekçelerimizi yazıp çöpe atmış gibiyiz,
hiçbir sonuç alamıyoruz’ diyen sesini bir kez daha yükseltmek için buluştuk”
dedi. 27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova
Komando Taburuna bağlı askerlerin Yüksekova’nın Ağaçlı köyüne baskın yaptığını
dile getiren Sonbahar, baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandığını
kaydetti.
Askerler köyden ayrılırken işkenceden
ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim Yurtseven ile köye odun toplamak için
gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı da gözaltına
alınarak, Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürdüğünü dile getiren Sonbahar,
ailelerin Yüksekova Komando Taburuna başvuru yaptıklarını ve ancak gözaltına
alındıklarının inkar edildiğini ve ailelerin tehdit edildiğini söyledi.
“AKP suçu kabul etti”
Gözaltı işlemini gerçekleştirenler
arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in, anılarını yazdığı kitapta ve
savcıya verdiği ifadesinde olayı itiraf ettiğini dile getiren Sonbahar, olaya
ilgili ayrıntıları anlattı. Sonbahar, “Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir
asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven’in dövülerek, Mikdat
Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul’un talimatıyla itirafçı
Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek
öldürüldüğünü açıkladı” dedi. Bütün bunlara rağmen sorumlular hakkında açılan
davanın 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü
ile sonuçlandığını sözlerine ekleyen Sonbahar, “Ailelerin yaptığı temyiz
başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı
onaylandı. AİHM‘e taşınan dava 2003 yılında sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM’e
yaptığı savunmada suçu kabul ederek, tazminat ödeme yoluna gitti” diye konuştu.
“Türkiye bir adalet ülkesidir demek
istiyoruz”
Yurseven, Özeken ve Sarıtaş’ın
kaybedilerek öldürülmesinde sorumlu olan kişilerin ismini sıralayan Sonbahar,
“Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın akıbeti açıklanmadan,
failleri ve sorumluları yeniden yargılanarak cezalandırılmadan bu dava bizim
için kapanmayacak. Lafta değil, gerçekte ‘Türkiye bir adalet ülkesidir’
diyebilmek istiyoruz” dedi.