24 Ekim 2017 Salı

KAN PARTİ’ NİN SAKLI SIRRI..!



polis panzeri1978 senesinde Kars’ta jandarma olarak askerlik yapan Konya’lı bir genç yıllar sonra internette şu anısını paylaşmıştı:
“İşkenceci bir yüzbaşımız vardı, insanlara öldüresiye işkence yapıyordu. Çevrede herkes ondan Azrail’den korkar gibi korkarken, o da …. adlı avukattan korkuyordu.
Avukat işkencelere karşı çok hassas bir gençti; karakolda birine bir fiske atılsa dünyayı ayağa kaldırıyordu. Yüzbaşı işkence ettiği zavallı insanları askerler arasında adliyeye gönderirken, “Karakolu, o… çocuğu avukata şikâyet ederseniz, sizi doğduğunuza bin pişman ederim,” diye tehdit ediyordu.
Birçok insan o avukatın sayesinde işkenceden kurtuldu veya az işkence gördü.
Ben, o avukatı görebilmek ve mahkemelerde yaptığı savunmaları dinleyebilmek için, ne yapıp edip kendimi adliye nöbetine yazdırıyordum. Ona hayranlık duyuyordum. ”
Bu anıdan söz edişimin nedenini aşağıda açıklayacağım.  
Geçenlerde Siirt'te Emniyet Müdürlüğü'ne ait zırhlı bir araç altı yaşındaki Felek Batur adındaki bir kız çocuğunu öldürdü.
Geçtiğimiz Mayıs ayında da ehliyeti olmayan bir polisin sürdüğü zırhlı bir araç Silopi’de yedi yaşındaki Muhammed ile altı yaşındaki Furkan Yıldırım adlı kardeşlerin ölümüne neden olmuştu.
Devletin zulmü sınır tanımıyor.
Samsun’ da sokak ortasında polisler tarafından meydan dayağı çekilen iki kadının yakarışlarını çoğunuz televizyonlardan dinlemişsinizdir. Dayanılır gibi değildi.
Ters kelepçe takılarak yerde tekmelenen kadınlar, "Tamam sesim bile çıkmayacak, söz!" diyerek polislere acı acı yalvarırken, polisler yerde çırpınan kadınlara tadını çıkara çıkara işkence etmeye devam ediyorlardı. 
Muğla’da çırılçıplak soyundurulup asfalta yatırılan insanların görüntüleri ise tam bir felaketti.
KAN PARTİ’ nin sevk ve idaresinde olan devlet..
Cezaevlerinde ve sokakta her gün benzer onlarca insanlık suçu işliyor.
Hepsi de yanına kâr kalıyor.
Devlet biliyor ki, bir iki cılız sesten başka bir tepki gelmeyecek. Yoksa kendisine çeki düzen verirdi.
Devletin zincirlerinden boşalmış bu zulmü tüm hızıyla sürerken, düşüncelerim beni alıp sık sık 1978 Kars’ına götürüyor.
O avukatın işkenceci yüzbaşının içine düşürdüğü korkuyu biz neden KAN PARTİ’ nin içine düşüremiyoruz sorusu kafamın içinde zonklayıp duruyor.
Şu hale bakın!
Bu zorba düzen sürsün diye bir de bizim cebimizden askeri, polisi ve istihbaratı ile bir milyonluk silahlı bir güç besleniyor.
Nerede bu toprakların siyasetçileri ve aydınları, neden dünyayı ayağa kaldırmıyorlar diye, asi bir ses tırmalıyor içimi.
Kendi hesabıma söylüyorum:
Benim yaşadığım topraklarda kim olursa olsun insanlar işkence görüyor ve devlet tarafından öldürülüyorlarsa, bu benim utancımdır, bana yapılan ağır bir küfürdür, zulümdür ve benim için ölümdür.  
Biz böyle suskun kaldığımız içindir ki çocuklar öldürülüyor, insanlar sokakta güpegündüz işkencelerden geçiriliyor.
KAN PARTİ’ nin gücünün sırrı bizim baş eğişimizde saklıdır.
Yoksa böyle keyfi davranamazdı.  
Her kim yapmışsa, çobansız bir sürüye dönüştürmüşler