Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin neden olduğu başlıca olgulardan biri kadına yönelik şiddettir. Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, “bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen” cinsiyet temelli şiddet olarak tanımlanmaktadır. Kadına yönelik şiddet coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve eğitim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve pek çok kültürde son derece yaygın görülen bir olaydır. Kadına yönelik şiddet sadece kadına fiziksel ve ruhsal anlamda zarar vermekle kalmayıp aynı zamanda sosyal açıdan kendilerini geliştirmelerini de engellemektedir. Dünya çapında erkeklerden fiziksel şiddet gören kadınların tahmini oranının % 25-50 olduğu rapor edilmiştir. Türkiye Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2009 sonuçlarına göre, Türkiye’de kadınların %39’u fiziksel, %15’i cinsel ve %44’ü duygusal şiddete maruz kalmaktadır.
Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suç.
Dünya’da Kadına Yönelik Şiddetin Boyutları
Dünya Sağlık Örgütü’nün 11 ülkede 24.000 kadın üzerinde yaptığı çalışmada, kadınların %13-61’inin fiziksel, %6-59’unun cinsel,%15-71’inin hem fiziksel hem de cinsel, %20- 75’inin ise duygusal şiddete maruz kaldığı belirlenmiştir (WHO, 2005).
Kuzey Hindistan’da yaşayan kadınların %17’sinin fiziksel olarak, %22’sinin cinsel olarak şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır (1999).
Doğu Londra’da kadınların %61’i aile içi şiddet yaşantısının
olduğunu, %87’si cinsel saldırıyla karşılaştıklarını belirtmişlerdir ( 2001).
Nikaragua’da yaşayan kadınların %52’si yaşamlarının bir bölümünde şiddete maruz kalmaktadır ( 2000).
Japonya’da kadınların %67’sinin fiziksel şiddet deneyimleri bulunmaktadır (2001).
Washington’da yapılan araştırmada, kadınların %27’sinin eşleri tarafından fiziksel şiddet gördüklerini ve bu kadınların %24’ünün şiddet sonucunda yaralandıklarını saptamıştır.
İsveç dünyada kadın erkek eşitliğinin nispeten her alanda daha çok sağlandığı bir ülkedir. Buna rağmen İsveç son on yılın en yüksek şiddet
olaylarına tanık olmaktadır.
Yunanistan’da tahminlere göre Yunanlı kadınların %83’ü fiziksel
ve psikolojik şiddete maruz kaldığı sanılmaktadır (2007).
Dünya çapında ise erkeklerden fiziksel şiddet gören kadınların tahmini oranının % 25-50 olduğu rapor edilmiştir. (Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, 2009).
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013 raporuna göre de dünyadaki kadınların %35’i şiddete maruz kalmaktadır. Raporda kadınların Afrika’da % 36.3’ü, Amerika’da %29.8’i, Avrupa’da %25.4’ü, Güneydoğu Asya’da %37.7 ‘si eşleri tarafından şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir (WHO, 2013).
Dünya Sağlık Örgütü’nün hazırladığı raporlara bile baktığımızda kadına yönelik şiddetin yaygınlığını ve vehametini görüyoruz. Erkek egemen sistemin baskısı, şiddeti ve barbarlığa varan şiddeti tüm kıtalarda hüküm sürüyor. Şiddet ise karşımıza çeşitli şekilleriyle çıkıyor.
Kadına yönelik şiddet dendiğinde ilk akla gelen fiziksel şiddet yani dayak, yaralama ve cinayet olsa da şiddetin başka türleri de var. Örneğin kadının ev dışında çalışmasına izin vermemek, gelirine el koymak, ailesi ya da arkadaşlarıyla görüşmesine izin vermemek, hakaret etmek veya istemediği halde cinsel ilişkiye zorlamak da şiddettir. Bugün, fiziksel, duygusal/psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet veya şiddet tehdidi yüzünden her kesimden milyonlarca kadın baskı altında yaşıyor, toplumsal hayata daha az katılıyor, zorla evlendiriliyor, sakat kalıyor veya öldürülüyor.
Fiziksel Şiddet: Bedeninize yönelik her türlü saldırı, fiziksel şiddettir. Tokat, tekme ve yumruk atmak, sarsmak, hırpalamak, boğaz sıkmak, bağlamak, saç çekmek, herhangi bir cisim atmak, kesici ve delici aletler ya da ateşli silahlarla yaralamak, işkence yapmak, sağlıksız koşullarda yaşamaya zorlamak ve öldürmek gibi eylemler fiziksel şiddet tanımına dahildir.
Psikolojik (duygusal) şiddet: Kişinin bedeninden çok ruh sağlığını hedef alan şiddet türü psikolojik şiddettir. Genellikle bir defaya mahsus eylemlerden çok sürekliliği olan eylemler psikolojik şiddet olarak tanımlanır. Sürekli olarak bağırmak, korkutmak, küfür veya hakaret etmek, aileyle, arkadaşlarla, komşularla görüştürmemek, giyim tarzıyla ilgili baskı yapmak, eve hapsetmek, çocuklardan uzaklaştırmak, kıskançlık bahanesiyle sürekli kontrol altında tutmak, başkalarıyla kıyaslamak, sevdiği eşya ve hayvanlara zarar vermek, tehdit etmek, şantaj yapmak, aynı şekilde düşünmeye zorlamak gibi eylemlerle karşı karşıyaysanız psikolojik şiddet görüyorsunuz demektir.
Psikolojik şiddetin etkileri çoğunlukla gözle görülür olmadığı için hafife alınır, ama bu tür şiddet kişide ağır yaralar açabilir. Psikolojik şiddet görenlerde sürekli korku içinde yaşamak, kendini değersiz hissetmek, depresyon, intihar eğilimi, bağımlılık, utanç ve suçluluk duygusu, uyku ve beslenme bozuklukları, sosyal ilişkilerin bozulması gibi duygusal/psikolojik rahatsızlıklar görülebilir.
Ekonomik Şiddet: Ekonomik kaynakların ve paranın düzenli bir şekilde kadın üzerinde bir yaptırım, tehdit ve kontrol aracı olarak kullanılmasıdır. Koşullar elverdiği halde evin masraflarını karşılamamak, para vermemek, kısıtlı para vermek, ailenin gelir ve giderleri konusunda bilgi vermemek, aileyi ilgilendiren maddi konularda fikir almadan tek başına karar vermek, kişinin mallarına ve gelirine el koymak, çalışmasına engel olmak, istemediği işte zorla çalıştırmak gibi davranışlar ekonomik şiddettir. Ekonomik şiddet de genellikle duygusal/psikolojik şiddet gibi tek seferlik eylemlerden çok sürekli bir durumu tarif eder.
Cinsel Şiddet: Kadını rıza göstermediği herhangi bir cinsel davranışa zorlamak cinsel şiddettir. Cinsel şiddet, cinselliğin bir tehdit, sindirme ve kontrol etme aracı olarak kullanılmasını da içerir. Çocukların cinsel istismarı, evlilik içi ya da evlilik dışı tecavüz (kişinin istemediği zamanda, istemediği şekilde, istemediği biriyle cinsel ilişkiye zorlanması ya da yabancı cisimlerle cinsel organa saldırı), cinsel saldırı (tecavüze varmayan her türlü istenmeyen cinsel temas; elle sarkıntılık gibi), cinsel taciz (sözlü ya da yazılı cinsel içerikli rahatsızlık verici davranışlar; örneğin rahatsızlık verici cinsel imalar içeren telefon mesajları, mektuplar), cinsel organlara zarar vermek, zorla cinsel içerikli yayın izletmek, cinsel organları rahatsızlık verici şekilde teşhir etmek, çocuk doğurmaya veya doğurmamaya zorlamak, zorla kürtaj yaptırtmak, fuhşa zorlamak, zorla evlendirmek, bekâret kontrolü ve benzeri eylemler, cinsel şiddet olarak tanımlanır.
25 Kasım’ın Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele ve dayanışma günü olarak ilan edilmesinde, 1960’da aynı günde tecavüz edilerek öldürülen Mirabel kardeşleri saygıyla anıyorum. Dominik Cumhuriyeti’nde Turijilo diktatörlüğüne karşı direnişin sembolü haline gelen Mirabel kardeşlerin çığlığı şiddet gören tüm kadınların cığlığı ile büyüyor!
Kadın katliamlarının, cins kırımına vardığı ülkem Türkiye başta olmak üzere tüm dünyada kadına yönelik şiddetin son bulduğu ve kadınların sokaklarında dans edebildiği bir dünya diliyorum.
Kadına yönelik şiddete son de! Görmedim, duymadım, bilmiyorum demekten vazgeç! Farkında ol ve farkındalık yarat! Sessiz kalma! Yılın her günü kadına yönelik şiddete hayır de! Mücadele et! 25 Kasım günü dünyanın neresinde olursan ol sokağa çık ve haykır; Kadına Yönelik Her Türlü Şiddete Son!