Haziran 2013’ten beri Erdoğan’ın tek gündemi iktidarda
alabilmek için içte ve dışta savaş ve gerginlik politikası izlemektir..
Kimlerle savaşmadı ki? Örneğin ‘Taksim Gezi Parkı yerinde kalsın,yeşil alan
yeni bir betonlaşmaya kurban gitmesin’ diyenler önce çapulcu, sonra terörist
oldu. Erdoğan ilk meydan savaşını gezi direnişine katılan kitleyle yaptı.
‘Yüzde elliyi zor tutuyorum’ dedi. Akşamında Taksim’in arka sokaklarında
göstericileri döner bıçağı ve palalarla kovalayan bir güruh çıktı
karşımıza. Ona göre Gezi Parkı olayları
kılıftı, birileri onu iktidardan indirmek istiyordu. Onun için iktidarda kalmak
için gezzi direnişi ezilmeliydi.
Nitekim kimse
Erdoğan’ı gezi direnişini ezme ve
faşist terörü artırmayı durduramadı. Saldırılar sonucu 8 kişi katledildi, 12
kişi gözleri kör edildi ve binlercesi yaralandı, tutuklandı .
17-25 Aralık’ta ortaya çıkan
Yolsuzluk ve Rüşvet skandalının ardında zehir saçtı adeta Erdoğan. Bir
dönmeler koç başı kullandığı FETOculara savaş açtı.
Korku dağları sarması nedeniyle Erdoğan ve şürekasınca
Cumhuriyet gazetesinden, HDPden, CHP’ye, AKP’nin kurucularından, MHP’nin
içinden çıkan İyi Partiye herkes vatan
haini, düşman.
Erdoğan’ın ötekileştirme dili AKP yandaşı olmayan herkesi hainlikle
itham etmeye kadar uzandı. Şimdi cami cemaati parçalanıyor, tutuklanıyor hatta.
Düşünsenize, Diyanet’in geçen hafta Cuma günü hutbe konusu Afrin. Diyarbakır’da
cemaatten’ bu siyaseti buraya getirmeyin’ diye tepki gösterenler gözaltına alındı.
Daha iki hafta önce 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e; partiyi birlikte kurduğu
isme, ‘kardeşim’ diye cumhurbaşkanlığını açıkladığı kişiye ‘bozguncu’
dedi. Sosyal medyada linç ettirip
yuhalattı, ‘yazıklar olsun’ diye haykırdı.
Dahası Erdoğan Çorum’daki
parti mitinginde bir yanda Afrin’de işgali ballandıra ballandıra anlatırken
öte yandan halkata 2019 için oy
istedi. Savaşa hayır diyen h170 akademisyen ve aydına ‘adiler, hainler,
alçaklar’ diye seslendi. Yarın birgün haklarında yakalama, gözaltı kararları
çıkarsa şaşırmamak gerekiyor. Erdoğan’ın ‘alçak hain, dediği aydınlar ne diyor
peki?
“Savaş öldürür, Savaş sakat bırakır, Savaş göç ettirir,
Savaş çocukları, kadınları, LGBTİ+ bireyleri öncelikle etkiler, Savaş işkence
başta olmak üzere ağır insan hakları ihlallerinin kaynağıdır. Savaş toplumların
ruhsal dünyalarında gelecek nesillere de aktarılan derin örselenmelere yol
açar, Savaş ekolojik yıkımdır, Savaş ekonomik kaynakları yok eder.”
Bu sözlere kim ne diyebilir? Haksızlar mı? İnsanlık tarihi bunun
şahidi değil mi?
Başka ne demişler peki bu aydınlar?
“BM güvenlik konseyi kararlarında yer almayan örgütlerin
gerekçe gösterilerek bir başka ülke topraklarına askeri saldırıda bulunmanın
kamuoyu ve BM nezdinde geçerliliği bulunmamaktadır. Kaldı ki Suriye Afrin
bölgesinden Türkiye’ye yönelik tehdit ve saldırıların somut olarak ortaya
konması gerekmektedir.”
Yani savaş ilan edilen coğrafyadan hangi saldırı gelmiştir,
diye soruyorlar. Uluslararası hukuku çiğnediniz diyorlar. Başka?
“TBMM, hükümet devre dışıdır. Sivillere zara verilmeyeceği
bildirilmesine karşın sivil ölümler vardır” diyorlar.
Evet var. Daha ilk günden itibaren üstelik.Uzağa bakmayalım
dahası var. Medya raporlarına göre, IŞİD’i Musul’dan çıkartmak için yürütülen
savaşta (Ekim 2016-Temmuz 2017) 11 bin sivil hayatını kaybetmiş. Ne koalisyon,
ne Irak hükümeti ne IŞİD bu ölümleri üstlendi. Ama insanlar öldü.
Bu hain (!) profesör ve aydınlar ne diyor başka?
“Türkiye’deki siyasal iktidarın baskıcı ve otoriter
karakterini devam ettirebilmek ve OHAL’i sürdürebilmek için böylesi ağır
acılara yol açabilecek bir savaş eylemini başlattığı izlenimi edinilmektedir.”
Haksızlar mı? Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimini bahane
edip çıkarttığı ve 6. kez uzattığı OHAL ve KHK’lar ile ülkeyi yönetmiyor mu?
Şimdi ‘savaşla yönetmek istiyor’ diyor bu aydınlar. Bunun neresi yanlış?
Başka ne diyorlar peki? “Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürt
ve Arap’ın soydaşı olan Suriye Rojavası’ndaki Kürt ve Arapların diğer halklarla
birlikte oluşturduğu yönetim biçimlerini tehdit olarak değerlendirmek demokrasi
ve insan haklarına aykırıdır. Bu durum Türkiye’de bir arada barış içinde
yaşamak isteyen halklar arasında derin kırılmalara sebep olabilecek ve Türkiye
iç barışını büyük bir tehlikeye atabilecektir.”
Kürt meselesini çözmek için çözüm süreci başlatılmıştı.
Talimatı bizzat kendisinin verdiğini defalarca kamuoyu ile paylaşmıştı Erdoğan.
Şimdi PKK-PYD bahanesiyle bütün Kürt halkı düşman ilan edilmiş adeta. Savaş
diyorlar başka bir şey bilmiyorlar.
Aydınlar ise Erdoğan’ın 3 yıl önceki ajandasına gönderme
yapıyorlar: “Siyasal iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Türkiye içinde ve
dışında çatışmaya ve savaşa dayalı politikalardan vazgeçiniz. Demokratik
kurallar çerçevesinde bütün halklar ve inançlarla bir arada yaşama imkanı
vardır. Yeter ki bu sorunlar hakkında barışçıl ve demokratik yollarla çözüm
konusunda irade gösterilebilsin. Dünyada çok sayıda örnekleri olduğu gibi
Türkiye’nin de Kürt sorununun çözümü için sahici bir çatışma çözümüne ihtiyacı
vardır.”
Erdoğan da ‘Kürt sorunu benim sorunumdur’ (2005), ‘Ben bir
Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim’
(2010), ‘Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır’ (2011) demiyor muydu?
Neki bu açaıklmaların tümünün yalan olduğu ,2015’te Erdoğan, ‘Ne Kürt sorunu
kardeşim ya?’ diyerek aydınların anlamadığı noktaya savruluşuyla bugünkü halini
izhar etmişti. ‘Ben bu işleri savaşarak çözeceğim’ demişti. Anlamamışız,
anlayamamışız Erdoğan’ı. Aldatılmışız bütün bir halk olarak. Kürt, Türk,
Çerkez, Arap…
Savaşı, ölümü
çılgınca savunan sahibinin sesi hükümete de muhalefete de diyecek bir şey yok.
MHP zaten Saray’ın esiri. Ama HDP hedefe oturtularak sesi boğulurken, zindanlara
doldurulurken, CHP ile İYİ Partide
Erdoğan savaş tamtamlarına omuz vererek Erdoğan'ın savaş politikalarına suç
ortaklığı yapıyorlar. Bir kez korku
duymadan işgalci ve gerici savaşa hayır
diyerek Erdoğan'ın savaş politikalarının karşısında durmalıyız. Mücadele
dışında başka bir yolda Erdoğan iktidarının içte ve dışta savaşla sonuç alma
politikasına dur demek güç olacaktır.