28 Ocak 2018 Pazar

‘Üst akıl’ ve İslamcılığın ‘soykütüğü’


David Motadel’ın kitabı ‘İslam ve Naziler’i -maalesef- yeni gördüm. Hayır, eskiden hep olduğu gibi Beşiktaş Alkım’da -‘kapandı’ diyorlar, ama bilmiyorum- ya da İstiklal’deki Mefisto’da -hâlâ açık mı, onu da bilmiyorum- değil. Burggase-Stadthalle’deki Viyana Milli Kütüphanesi’nde yer alan az sayıdaki Türkçe kitap arasında.
Kitabın başlığı –Islam and Nazi Germany’s War– genel okuyucu kitlesi için cazip. Ama konunun ilgilileri için ‘fazla tanıdık’ gelebilir. Balkanlarda ya da ünlü Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni aracılığı ile Arap-islam dünyasında Nazi sempatisi, Hitler hayranlığı hakkında geniş bir literatür var çünkü. Nazi askerleriyle omuz omuza savaşan Müslüman Hançer Tugayları hakkında da…
Neyse ki Motadel’in kitabı sadece bunlardan söz etmiyor. Türkiye’de de epeyce konuşulmuş… Ama çoğunlukla Hitler Almanyası’nın 2. Dünya Savaşı’nda İslam’ı ‘araçsallaştırması’ üzerinden. Sanıyorum, hem kitap hem de konunun kendisi bundan daha karmaşık ve daha farklı bir dikkati, kavramsal bakışı hak ediyor.
Çünkü ‘araçsallaştırma’ kavramı Nazilerin İslam’a ilgisini anlatmak için yeterli olmaktan uzak. Bir inancın üyelerinin dinlerini, sözgelimi politik bir fayda için kullanmaları ‘araçsallaştırma’ olarak nitelenebilir. Ama Nazi devlet aygıtının İslamcı gruplar ve hareketleri ’emperyal güçler’ İngiltere, Fransa, Rusya’ya karşı siyasi ve askeri bir müttefik olarak kurgulaması ve konumlandırması sadece ‘araçsallaştırma’ kavramıyla açıklanamaz.
Kitabı Türkiyeli okuyucuya da cazip gelen İslam-Nazizm işbirliği üzerinden okumak da eksik ve hatalı. Zaten yazar da kitapta ayrıntılı olarak Nazizm öncesi, 19. asır sonu Almanyası’nın İslam’a olan ilgisinden, ünlü şarkbilimci diplomat Max von Oppenheim’dan, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı başkentinde çıkarılan cihad fetvalarından, hatta Şii ulemanın verdiği destek fetvalarından -ve bu fetvalar için ödenen hatırı sayılır meblağlardan- ayrıntılarıyla söz ediyor.
Bu önemli. Çünkü henüz ortada Naziler ve Hitler yok ama Berlin, harıl harıl Orta Asya, Afrika, Ortadoğu, Hint kıtasındaki İslam topraklarında, yani sömürgelerde, İngiltere, Rusya ve Fransa’ya karşı silahlı ve devrimci bir mücadele oluşturmanın hesaplarını yapıyor. Hatta yazara göre İslam topraklarının Nazilerin ilgi alanına girmesi bile ideolojik değil savaşın seyrine göre ortaya çıkan statejik bir gerekliliğin sonucu. Hitler Almanyası II. Dünya Savaşı’nda İslam’a dost olduğu için değil Müttefiklere karşı yeni cepheler açmak için Müslüman topluluklara ilgi duyuyor ve sonrasında Müslüman Birlikler kuruyor.
Peki bu durum özellikle II. Dünya Savaşı’nda Müslüman toplulukların Nazi saflarında yer aldıkları gerçeğini değiştirir mi? Şüphesiz ki hayır. Ama ortada vahim ve daha karmaşık bir tablo var.
Naziler Müslüman halkları, İslami grupları ’emperyal güçlere’ karşı ayaklandırmaya çalışırken İtilaf Devletleri ve sonrasında Müttefikler de yine ‘İslam’ın koruyucusu’ retoriği ile kendine yakın İslamcı grupları örgütlemek için mesai ve hatırı sayılır meblağlar harcıyor.
Dönemin Osmanlı, Arap hatta Hint kıtasından Müslüman düşünürleri -Emir Abdülkadir, Abdürreşid İbrahim, Sunusi Hareketi, Reşid Rıza… Hitler Almanyası ya da -daha az kısmı- İttifak Devletleri safında İslami bir uyanış ve direniş oluşturmaya çalışıyor ‘İslam adına’… Cihan Harbi’nde Almanya’nın da katkılarıyla İtilaf Devletlerine karşı ilan edilen cihad fetvaları… İlki kadar etkili olmasa da İngiltere’nin Mısır’dan Hindistan’a hazırlattığı karşı fetvalar… Hitler’in yakın çevresinde etkin olmaya çalışan İslami gruplar arası rekabet… Ayrıntısını merak eden kitaba müracaat edebilir. Ya da doğrudan kitapta verilen kaynaklara…
Evet, İslam ve Naziler kitabında II. Dünya Savaşı döneminde Hitler Almanyası’nın İslam politikalarına dair çok dikkat çekici belge ve bilgiler var. Ama daha önemlisi Afrika, Arap dünyası, Balkanlar, Orta Asya ve Hint kıtasındaki İslamcı hareketlerin Müttefikler ya da Mihver devletler tarafından -en hafif ifadeyle- yönetildiği ve yönlendirildiğini ortaya koyuyor. Bir nevi İslamcı hareketlerin hariciye ve istihbarat arşivleri üzerinden soykütüğünü çıkarıyor. Hem de başından bu yana…
Belki de bu nedenle ‘üst akıl’ kavramı çok tanıdık geliyor siyasal İslamcılara ve bütün bölgesel ve küresel konuları onunla açıklamak istiyorlar. Kim bilir…
DOĞAN ERTUĞRUL
Kronosnew