İster kızsın
İsterse hırsından köpürsün düşmanlarımız
Ve şafak sökerken Çukurova'da
Bizim için hazırladıkları darağaçlarında
Onları sallandıracağız
Onları!"
TKP-M-L Hareketin ilk idam şehidi olan
Ali Aktaş yoldaş, Arap milliyetinden bir komünistti. 1976'dan sonra
İskenderun'da gençlik mücadelesinin öne çıkardığı bir gençlik önderiydi.
1978'den itibaren profesyonel devrimcilik yapan Ali yoldaş, bölgesinde gelişen
tüm eylemlerin örgütlenmesine ve yürütülmesine aktif katıldı. 16 Eylül'de
Erdener yoldaşın şehit düştüğü faşist Türkeş'i İskenderun'a sokmayan emekçi
halk direnişinin de önderiydi. 9 Haziran 1980'de Ali Kaya Yıldız yoldaşın şehit
olduğu faşistlerle girişilen çatışmada da O vardı. Çatışma sonrası Kocatepe'de
kendisini pusuya düşüren faşist saldırganlardan birini öldürüp, bir diğerini de
ağır yaralayarak gereken cezayı vermiştir. O, direnişlerin, çatışmaların,
eylemliklerin hep önündeydi. Korkusuz, kızıl bir kartaldı.
Yiğitliği, cesareti Çukurova'da hala
dilden dile dolaşan Aktaş yoldaş, düşmanın eline geçtiğinde de soylu direniş
geleneğinin sürdürücüsü oldu, sır vermedi; cellatlara hiç bir zaman boyun
eğmedi. Bu büyük direnişi faşist diktatörlüğü korkutuyordu. O'nun için
ellerinde hiç bir kanıt olmamasına rağmen, paşalar ferman buyurdu. Ali yok
edilmeliydi.
23 Ocak 1983'te katledilmeye
götürülürken başı dik özgürlük savaşçılarının gururuyla marş söyleyerek Adana
zindanını inletti. O gün Çukurova titredi, Toroslar sarsıldı bir komünistin baş
eğmezliği, yenilmezliği karşısında.
İdam edilşinin 35. yılında Ali Aktaş yoldaş yine aramızda
yaşıyor, savaşıyorsun…!
Ali Aktas'in yoldaşın zindanda kız kardeşine yazdığı mektubu;
Kimi yalancıktan kimi gerçekten dinler
mavişim... ama kimi aldattım sanar, kendini aldatır.
Ama ya sen aldatma mavişim daima
gerçeğin mihenk taşını görerek ve bilerek adımını at mavişim. Ama aldatmadan...
Belki gün gün susacaksın, gün gün arayış
içinde olacaksın ama belki bulacak belki buklamıyacaksın. Düşün ki insanlara
yardım edesin var ama edemiyorsun ve işte o zaman için için eriyeceksin. İçin
eriyecek sabredeceksin. Kim bilir belki o anda da sana yardım eli uzatmak
isteyenler vardır. Bilemeyeceksin, belki bileceksin sezeceksin. Fakat birşey diyemeyeceksin
Düşün ki mavişim kanayan bir yaran
olacak ama herkesten saklayacaksın. kendine merhem bulmaya çalışacaksın ve
düşünki bulamayacaksın, bulup da saklayacaksın ve işin mukadderatı acısına
katlana katlana kapanmasını bekleyeceksin...
Evet mavişim...acılar içinde düşe kalka
yürümeyi, yaşamayı, yaraları en kötü olanaklar içinde olsa dahi sarmayı ve
acının içinde gülmeyi öğreneceksin... Acının içinde gülmek hem de içten gelerek
gülmek bir başkadır mavişim. Ve tabi ki mavişim biraz neşenin içinde ağlamakta
bir başkadır. Ama fark ettirmeden için için belki tebessümle ağlamak daha bir
başkadır mavişim... ve deniz mavisi gözlerinden öperim, öperim, bir daha
öperim. Mavişim nurayım hadi birde Nuroşum olsun...
Seni sen gibiler olarak seven ben ALİ...
Ali Aktaş yoldaşın İdama giderken, Anne ve babasına bıraktığı son mektup..!
Sevgili anacığım, sevgili babacığım
Bu satırları yazıp bitirdikten sonra
hayata veda etmiş olacağım ve belki bu mektubu yazıp bitirdikten sonra sizlere
ya ulaşır ya ulaşmaz bu hususta da pek bir güvencim de yoktur. Çünkü, yazıp da
size yollayacağım bu veda mektubumun içeriği çok geniş veya kendilerince yasak
olacaktır. Ulaşacaksa dahi yine kendilerince politika icabı olacaktır. Sevgili
babacığım ve anacığım, ben bir inanç uğrunda gidiyorum. Evet doğruluğuna
inandığım bir inanç uğruna fakat bu inancım mevcut düzene karşı olmak sömürü
soygun düzenine karşı olmaktır. Ben bir davadan yakalanmış ve yargılanmış isem
de bu işin yalnızca formalitesidir. Çünkü benim asılmam için koyulması gereken
hukuki bir delil olması gerekir ki durum delil yetersizliğiyle de olmasına
rağmen ve karar kanaat üzerine olmasına rağmen ben idama götürülüyorum.
Evet ben söz konusu adamı öldürdüğüm
için değil, Emperyalizme, Faşizme, Sosyal-Emperyalizme, Sosyal-Faşizme karşı
yılmaz usanmak tavizsiz mücadelemden dolayı asılmaktayım. Evet onlar bizim
nefes alışımızdan dahi korkmaktadırlar.
Oysaki ben maddi olarak yok olsam da
manevi olarak yok olmayacağımı da biliyorlar. Evet ben ve benim gibiler
inandıkları davaları uğrunda madden ölsek de manevi yaşarız yaşayacağız buna
inancım tamdır. Ben ölüme gideceğimi delil yetersizliği olmasa da dahi baştan
beri biliyordum. Çünkü, onlar kendilerinin yaka mahfa götürecekleri halka ve
devrime ihanet etmeyenlerin yüreklerinde derin bir korkudur. Ben
yakalanabilirim ama halkımın mücadelesi hiçbir zaman ölmez öldürülemez. Halk
bağrında nice tohumu, tohumları türetmiş ve türetecektir.
Evet ben ölüme giderken hayata erken
veda etmekte olmama yanmaktayım.
Yoksa öleceğime değil. Her gün her zaman
ölümden korkmadım. Korkmayacağım da. Çünkü, ben anamadan babamdan ben,
halkımdan korkusuzluğu acı içinde ızdırap içinde yokluk ve kıtlık içinde sabrı,
sabretmeyi inançlarımla düşmana .... yaşamayı hem de başı dik ve gururluca
yaşamayı ama bir saat daha bir saniye daha.
Size çok şey yazmak istiyordum zaman
zaman, ama yazamadım. Nice yazacaklarımdan, nice söyleyeceklerimden ancak
söyleyebilip yazabileceklerimden başka bir şey ne söyleyebildim, ne de
yazabildimse de bunu anlarsınız inancındayım. Babacığım benim için çok
uğraştın. Farkındayım. Belki kar etti, belki etmedi ben baştan bilmeme rağmen
yine de seni yanlış düşüncelere kapılmamanız için bir şey demedim. Yine de
uğraşılarının borcunu ödeyemedimse de, en azından şerefimle düşmana teslim
olmaksızın gitmem, hayata veda etmem dahi umarım sizin için yüzü kara olmaktan
da iyidir. Anacığım beni bizi ne sancılar içinde var ettiğini, ama yeniden var
edebilmeminde ne kadar güç olduğunu biliyorum ve senin acının derinliğini
şimdiden anlayamıyor değilim.
Onun için şimdiden acını paylaşmak
istersem de elimden gelen Bir şey yok. Fakat sana birtek şeyim varsa oda
oğlunun senden aldığı senin gibilerden aldığı ilhamı ve kuvvetin inancıyla
halka ihanet etmeyen biri olarak gitmemdir. Ben şuan yazdığım ve yazamadığım nice
dost ve akranlarımın tümünü yüreğimde taşıyarak, bilincimde taşıyarak
gidiyorum. Evet Ganime analar, Hatun analar, Hüsne nineler Zehra nineler Hamit
amcalar. Abbas babalar, Nursel bacılar, Yusuf kardaşlar ve daha bilmem kimler
kimler. Ben sizden gelmiş, ben bağrınızdan türemeş biri olarak sizleri
düşünmeksizin nasıl giderim hiç mümkün mü?
Evet sevgili analarım, babalarım. Ben
gidiyorum. Giderken şerefimle gidiyorum. Ama onlar sömürücüler sömürü soygun
düzeninin sahipleri komprador patron ağa devletinin savunucuları
şerefsizlikleriyle her gün ölecekler. Biz halkımız uğrunda girdiğimiz
mücadelede inanarak elimden gelen mücadeleyi yaptım ben D.H.B. örgütüne mensup
olarak yargılandım ve D.H.B- TKP ML Hareketi örgütü davasına dahil edildim. Ben
hiçbir şey kabul etmedimse de yapmadığımı kabul etmedim.
Ama evet ben bu örgüte inandım ve hala
inanıyorum. Ona her şeyimle, içten inanıyorum. Benim verdiğim mücadele sizce,
halkça takdirini yapacak ve değerini biçeceksiniz. Sizlere bunları dahi
yazdımsa da inanın pek de içten geçerek de yazdırtabilirdim.
Beni bağışlayın sizleri, halkımı
unutmayacak olan ben oğlunuz Ali Aktaş