Cumartesi Anneleri 671. haftasına giren
eylemlerinde 1995 yılında gözaltında kaybedilen Sağlık-Sen yöneticisi Ayşenur
Şimşek'in katillerinin cezalandırılmasını istedi.
Saat 12.00'de Galatasaray Meydanı'nda
başlayan eylemde kayıp yakınları konuştu. İlk sözü 1995 yılında gözaltında
kaybedilen Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak aldı. 23 yıldır adalet aradıklarını
belirten Ocak, geçmişten bugüne hukuksuzlukların değişmediğine dikkat çekerek
katillerin cezalandırılmasını istedi.
“Ayşenur ilk kez savaşa hayır dediği
için gözaltına alınmıştı”
Ocak’ın ardından konuşan Ayşenur
Şimşek'in kardeşi Ercan Şimşek, kardeşinin ilk gözaltısının savaş karşıtı bir
eylem nedeniyle olduğunu aktararak, savaşa karşı çıkmanın “terör suçu”
sayıldığı şu günlerde bunun daha da anlamlı hale geldiğini belirtti. Kayıp
yakınlarının acılarını kendisinin de paylaştığını ifade eden Şimşek “Onların
düşünceleri onurumuzdur ve biz bu onuru taşıyacağız” dedi. Katillerden hesabın
mutlaka sorulacağını söyleyen Şimşek gözaltında katledilenleri anarak
konuşmasını sonlandırdı.
Eylemin devamında anne Şerife Şimşek’in
mektubu okundu. “Senden sonrası olmadı. Dalından kopan yaprak gibi soldum”
diyen Şerife Şimşek, kızının mücadelesinin haklı olduğunu belirtti. Devletin,
hırsızlık düzenini sürdürmek için cinayet işlediğine dikkat çeken anne Şimşek o
günden bugüne karanlığın daha da koyulaştığını ifade etti.
Konuşmaların ardından Yeter İşler
tarafından okunan basın açıklaması şu ifadelerle başladı: “Türk Tabipleri
Birliği’nin insan haklarını ve barışı destekleyen, halk sağlığına dikkat çeken
görüşünü açıklaması üzerine yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı.
Türkiye’nin saygın hekimleri ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Bu süreç
yaşanırken biz de gözaltında kaybedilen bir sağlık emekçisini, Eczacı Ayşenur
Şimşek’i anıyoruz.”
Savaş karşıtlığının hak olduğu, suç
olanın savaş politikası yapmak olduğu vurgulanan açıklamada, kayıp ailelerinin
barış talep etmeye devam edeceği ifade edildi.
“Şimşek, mücadelesi nedeniyle
katledildi”
Açıklamanın devamında Ankara'da yaşayan
27 yaşındaki sağlık emekçisi Ayşenur Şimşek'in gözaltında kaybedilmesi
anlatıldı. 1991 yılından itibaren sağlık emekçilerinin örgütlenmesi
çalışmalarının içinde yer alan ve Sağlık-Sen Ankara Şubesi Kurucu Başkanı olan
Şimşek'in, bu çalışmaları sırasında iki kez uzun süreli gözaltına alındığı ve
işkence gördüğü belirtilen açıklamada şunlar söylendi: “Ailesini defalarca
telefonla arayan kişiler ‘Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur’ diyerek
tehditlerde bulundu. 1993 yılının Ekim ayında hakkında bir yakalama kararı
çıkartılan Ayşenur Şimşek, polis tarafından arandığı için ailesinin evine
gidemedi ancak haberleşmeleri 24 Ocak 1995 tarihine kadar düzenli olarak devam
etti. Bu tarihten sonra Ayşenur Şimşek’ten haber alınamadı.”
Bunun üzerine polise, savcılığa ve
İçişleri Bakanlığı’na başvuran aileye “Gözaltına alınmamıştır” cevabı verildiği
aktarılan açıklamada, tüm yasal girişimlerin sonuçsuz kaldığı, ailenin 21 Mart
1995'te yaptığı basın açıklaması ile arama kampanyası başlattığı belirtildi.
“Ailenin başvurularına rağmen
kimsesizler mezarlığına defnedildi”
Kampanya devam ederken bir gazetede
yayımlanan haber üzerine savcılığa başvuran ailenin 79 gün sonra Şimşek'in
izine ulaştığı belirtilen açıklama şu ifadelerle devam etti: “Otopsi raporuna
göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek’in bedeninde işkence
izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurulan
Ayşenur Şimşek 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolunda bulunmuştu. Ailesi
devletin tüm kurumlarına başvurmasına rağmen, Ayşenur’un cansız bedeni üç hafta
boyunca morgda bekletildikten sonra ‘kimliği meçhul kişi’ olarak Kırıkkale
kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.”
Şimşek’in katledilmesinden sorumlu
olanlara dair “Ayşegül Şimşek Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Ankara
Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar’ın emrindeki Terörle Mücadele Şubesi ekipleri
tarafından gözaltına alındı, işkence gördü ve kaybedildi. Tansu Çiller’in
Başbakan, Nahit Menteşe’nin İçişleri Bakanı olduğu 50. hükümet, ailenin başvurularına
rağmen Ayşenur Şimşek’in gözaltında kaybedilmesini engelleme yükümlülüğünü
yerine getirmedi” ifadelerinin kullanıldığı açıklama, katillerin
cezalandırılması istenerek sona erdi.
Açıklamanın ardından, kayıp yakınlarının
avukatı Tahir Elçi'nin katledilmesinin üzerinden 112 hafta geçtiği hatırlatıldı
ve Cizre ile Yüksekova'daki kayıp yakınlarının hâlâ eylem yapamadığına dikkat
çekildi.