12 Şubat 2018 Pazartesi

HDP, toparlanma molasında, Demirtaş’ı bekliyor…!


Ankara- Halkların Demokratik Partisi (HDP) 3. Olağan Büyük Kongresi’nin yapıldığı Ankara Arena Spor Salonu’na yaklaşık bir saatte girebildik.
Yoğun şekilde oluşturulan kademeli polis barikatları, sivil ve resmi güvenlik görevlilerine kimlik ibrazı, en az iki kez tepeden tırnağa aranma, her seferinde X-Ray cihazlarında cepleri ve cüzdanları boşaltarak kontrol noktalarından geçiş, alınan güvenlik önlemleri arasındaydı.
Bir gün öncesinde Ankara Valiliği yazılı bir açıklama yaparak, kongre salonuna hiçbir şekilde el çantası, kol ve sırt çantası, makyaj çantası alınmayacağını, çantaların kontrol noktalarında alıkonulacağını duyurmuştu.
Türkiye’nin dört bir yanından HDP il ve ilçe yönetimlerinin tuttuğu otobüslerle Ankara’ya gelen ve sabah saatlerinde kent girişinde, otogarda yapılan kontrolleri aşabilenler, bu kez çanta-valiz vb. yolculuk eşyalarını polise teslim etmek zorunda kaldı.
Kontrol noktalarında adeta çanta, valiz, kadın çantası, el ve makyaj çantası yığınları oluştu. Tabii yol yorgunluğu ve dalgınlıkla çantalarda unutulan kimlikler, sonraki kontrol noktalarında ciddi sorunlara yol açtı.
Kongrenin divan başkanlığını üstlenen Sırrı Süreyya Önder sık sık delegeleri, konukları, partilileri kimliklerini alabilmeleri için divan masasına çağırmak zorunda kaldı.
Çeşitli şehirlerden gelen parti otobüslerinin önemli kısmı kent dışında bekletilerek engellendi. Gazetecilere ise adeta “kongreye gelmeyin, izlemeyin, haber yapmayın” dercesine çıkartılan güçlüklere rağmen yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubu kongre salonuna girmek için azimle çabaladı.
Öyle ki basın girişinde gazetecilerin kalemleri bile toplandı. Dizüstü bilgisayar çantaları alıkonulmak istendi. Uzun tartışmalardan sonra nihayet laptoplara izin çıktı ama torbalar dolusu kaleme ve çakmağa polis el koydu.
Bir hafta önce aynı salonda CHP’nin 36. Olağan Büyük Kurultayı’nı izlediğim için kıyaslama yapma olanağına sahibim. CHP Kurultayı’nda da güvenlik yine üst düzeydeydi ancak HDP kongresindeki önlemler, kongrenin yapılmasını, katılımı, izlenmesini olabildiğince güçleştirmek, neredeyse imkânsız hale getirmek üzerine kurgulanmıştı.
Salona giden tüm yollar yüzlerce metre öncesinden demir ve beton bariyerler, polis barikatları, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait iş makineleri, buldozerler, devasa damperli kamyonlar ve nihayet zırhlı polis araçları, tam teçhizatlı TOMA’lar, otomatik silahların monte edildiği Cobra ve Kirpi’lerle kesilmişti. Kısa süre önce Ankara’da faaliyete başlayan Atlı Polis’ler de salon çevresinde ikişerli olarak devriye geziyordu.
Tüm bu engelleri aşarak salona girenleri karşılayan tablo ise olağanüstü bir coşku, tüm engelleri aşarak salonu dolduran, Kürtçe-Türkçe şarkılar eşliğinde halay çekerek tüm salonu peşlerine takan, barış-özgürlük-demokrasi-adalet sloganları atan binlerce kişiydi. Türkçe ve Kürtçe yapılan anonslarla parti yönetiminin belirledikleri dışında slogan atılmaması, pankart açılmaması katılımcılar sık sık uyarıldı.
Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında yapılan ve tüm gözlerin üzerine çevrili olduğu kongrede, Afrin Operasyonu nedeniyle milliyetçilik ve savaşçı ruhu besleyen rüzgârların en üst düzeyde bulunması, HDP yönetimini ve hazırlık komitesini kimsenin eline hiçbir koz vermeme yönünde bir tutuma yöneltti.
Salonda, Divan Kurulu’nun yer aldığı sahneye asılan Türk Bayrağı ve HDP bayrağıyla, katılımcıların ellerinde salladıkları HDP bayrakları dışında bir şeye izin verilmedi.
Salonun duvarlarında ise ne tutuklu eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın ne de bir başkasının posteri yer almadı. Bina dışına asılmak istenen ‘Savaşa Hayır’ pankartı, polisin talebiyle indirildi.
Adalet ve demokrasi talebi, kadınlara özgürlük ve şiddetin önlenmesi, çocuk istismarlarının engellenmesi, eşitlik vb. içeren pankartların asıldığı salonda yer alan ışıklı panolarda ise “Dirençliyiz, umutluyuz, kararlıyız” dışında bir ifadeye yer verilmedi.
HDP’nin 3. Olağan Kongresi’nin ana teması, ‘Güçlüyüz’ sözcüğüyle dillendirildi. Kongre Divan Başkanlığı’nı üstlenen Sırrı Süreyya Önder’in Türkçe, Meral Danış Beştaş’ın Kürtçe ve Feleknas Uca’nın da İngilizce yaptıkları konuşmalarla kongreye katılan konuklar tanıtıldı, gündem ve verilen önergeler oylandı. Önder’in Demirtaş’a, Yüksekdağ’a ve Abdullah Öcalan’a selam gönderen sözleri ise salonda en büyük alkışı aldı.
Önder, tüm engellemelere karşın, kongre salonuna ulaşmayı başaranların sayısının, 10.30’da başlangıç saati itibarıyla 32 bine ulaştığını açıklamasına karşın öğlen saatlerinde bu sayı 50 bine yaklaşmıştı.
Aslında görünen henüz 3. Kongresi’ni yapıyor olsa da Kürt siyasetinin ana omurgası üzerine oturarak çok eskiye dayanan mirasını üstlenen HDP, aynı zamanda Türkiye partisi olma, kitleselleşme, kurumsallaşma ve Türkiye siyasetinde kalıcı ana damarlardan birisi olma yönünde ciddi mesafe kat etmiş durumda.
Binlerce üyesi, milletvekilleri, eş başkanları, il ve ilçe yöneticileri, yüzlerce yerel yönetim ve belediye eş başkanları tutuklanmasına karşılık, hemen her gün yeni bir operasyonla karşı karşıya olmasına rağmen, böylesine kitlesel ve coşkulu bir katılım sağlayarak gerçekleştirilen kongre, bu tespiti daha güçlendiriyor.
Gerek salonun içindeki gerekse dışındaki atmosfer, görevi devreden eşbaşkan Serpil Kemalbay’ın ve diğer yöneticilerin konuşmaları, atılan sloganlar, asılan pankartlar, HDP’nin “etnik Kürt partisi algısını” geri plana çekme, fazla öne çıkartmama stratejisine yöneldiği izlenimini güçlendiriyor.
Mevcut ortam ve koşullarda, ulaşılabilecek en geniş kesimlere ulaşabilmek için, “Halkların eşitlik, özgürlük, adalet taleplerine, ezilenler ve emekçilerin, kadın ve çocukların, gençlerin sorunlarına odaklanan, en geniş toplum kesimlerinin ortak değerlerine vurgu yapan, mücadeleci, dirençli ama çatışmacı olmayan, barışı önceleyen” bir siyasi çizgiyi benimsemeye yöneldiğini işaret ediyor.
OHAL ve Afrin konjonktürü de bunda etkili olmuş görünüyor. Öfke, çatışma, toplumsal ayrışma yerine olabildiğince geniş insani ve siyasi ittifaklara zemin yaratma çabası öne çıkmış durumda.
Kemalbay ve diğer konuşmacıların da ısrarla bu kongrenin HDP’ye “tarihi bir sorumluluk yüklediğine ve tarihi önemde olduğuna” vurgu yapmaları bu açıdan değerlendirilmeli.
Parti yönetimi seçimlerinin (Parti meclisi, Merkez Yönetim ve Disiplin Kurulu) blok liste ile yapılması önerisinin kabulü, CHP kurultayındaki gibi bir liste mücadelesinin yaşanmaması konundaki mutabakatın sonucu.
Eş Başkanlıklar için de Seza Temelli ve Pervin Buldan üzerinde mutabık kalınması parti vitrinindeki Kürt ağırlığını dengeleme olarak değerlendirilebilir. HDP’yi oluşturan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenlerinden Sol Cephe’nin temsilcisi Sezai Temelli’nin eş başkanlığa getirilmesi bu dengenin açık göstergesi.
Zülfikar Doğan
Ahval