Ankara- Halkların Demokratik Partisi (HDP) 3. Olağan Büyük Kongresi’nin
yapıldığı Ankara Arena Spor Salonu’na yaklaşık bir saatte girebildik.
Yoğun şekilde oluşturulan kademeli polis barikatları, sivil ve resmi
güvenlik görevlilerine kimlik ibrazı, en az iki kez tepeden tırnağa aranma, her
seferinde X-Ray cihazlarında cepleri ve cüzdanları boşaltarak kontrol
noktalarından geçiş, alınan güvenlik önlemleri arasındaydı.
Bir gün öncesinde Ankara Valiliği yazılı bir açıklama yaparak, kongre
salonuna hiçbir şekilde el çantası, kol ve sırt çantası, makyaj çantası
alınmayacağını, çantaların kontrol noktalarında alıkonulacağını duyurmuştu.
Türkiye’nin dört bir yanından HDP il ve ilçe yönetimlerinin tuttuğu
otobüslerle Ankara’ya gelen ve sabah saatlerinde kent girişinde, otogarda
yapılan kontrolleri aşabilenler, bu kez çanta-valiz vb. yolculuk eşyalarını
polise teslim etmek zorunda kaldı.
Kontrol noktalarında adeta çanta, valiz, kadın çantası, el ve makyaj
çantası yığınları oluştu. Tabii yol yorgunluğu ve dalgınlıkla çantalarda
unutulan kimlikler, sonraki kontrol noktalarında ciddi sorunlara yol açtı.
Kongrenin divan başkanlığını üstlenen Sırrı Süreyya Önder sık sık
delegeleri, konukları, partilileri kimliklerini alabilmeleri için divan
masasına çağırmak zorunda kaldı.
Çeşitli şehirlerden gelen parti otobüslerinin önemli kısmı kent dışında
bekletilerek engellendi. Gazetecilere ise adeta “kongreye gelmeyin, izlemeyin,
haber yapmayın” dercesine çıkartılan güçlüklere rağmen yerli ve yabancı çok
sayıda basın mensubu kongre salonuna girmek için azimle çabaladı.
Öyle ki basın girişinde gazetecilerin kalemleri bile toplandı. Dizüstü
bilgisayar çantaları alıkonulmak istendi. Uzun tartışmalardan sonra nihayet
laptoplara izin çıktı ama torbalar dolusu kaleme ve çakmağa polis el koydu.
Bir hafta önce aynı salonda CHP’nin 36. Olağan Büyük Kurultayı’nı izlediğim
için kıyaslama yapma olanağına sahibim. CHP Kurultayı’nda da güvenlik yine üst
düzeydeydi ancak HDP kongresindeki önlemler, kongrenin yapılmasını, katılımı,
izlenmesini olabildiğince güçleştirmek, neredeyse imkânsız hale getirmek
üzerine kurgulanmıştı.
Salona giden tüm yollar yüzlerce metre öncesinden demir ve beton
bariyerler, polis barikatları, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait iş
makineleri, buldozerler, devasa damperli kamyonlar ve nihayet zırhlı polis
araçları, tam teçhizatlı TOMA’lar, otomatik silahların monte edildiği Cobra ve
Kirpi’lerle kesilmişti. Kısa süre önce Ankara’da faaliyete başlayan Atlı
Polis’ler de salon çevresinde ikişerli olarak devriye geziyordu.
Tüm bu engelleri aşarak salona girenleri karşılayan tablo ise olağanüstü
bir coşku, tüm engelleri aşarak salonu dolduran, Kürtçe-Türkçe şarkılar
eşliğinde halay çekerek tüm salonu peşlerine takan,
barış-özgürlük-demokrasi-adalet sloganları atan binlerce kişiydi. Türkçe ve
Kürtçe yapılan anonslarla parti yönetiminin belirledikleri dışında slogan
atılmaması, pankart açılmaması katılımcılar sık sık uyarıldı.
Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında yapılan ve tüm gözlerin üzerine çevrili
olduğu kongrede, Afrin Operasyonu nedeniyle milliyetçilik ve savaşçı ruhu
besleyen rüzgârların en üst düzeyde bulunması, HDP yönetimini ve hazırlık
komitesini kimsenin eline hiçbir koz vermeme yönünde bir tutuma yöneltti.
Salonda, Divan Kurulu’nun yer aldığı sahneye asılan Türk Bayrağı ve HDP
bayrağıyla, katılımcıların ellerinde salladıkları HDP bayrakları dışında bir
şeye izin verilmedi.
Salonun duvarlarında ise ne tutuklu eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve
Figen Yüksekdağ’ın ne de bir başkasının posteri yer almadı. Bina dışına asılmak
istenen ‘Savaşa Hayır’ pankartı, polisin talebiyle indirildi.
Adalet ve demokrasi talebi, kadınlara özgürlük ve şiddetin önlenmesi, çocuk
istismarlarının engellenmesi, eşitlik vb. içeren pankartların asıldığı salonda
yer alan ışıklı panolarda ise “Dirençliyiz, umutluyuz, kararlıyız” dışında bir
ifadeye yer verilmedi.
HDP’nin 3. Olağan Kongresi’nin ana teması, ‘Güçlüyüz’ sözcüğüyle
dillendirildi. Kongre Divan Başkanlığı’nı üstlenen Sırrı Süreyya Önder’in
Türkçe, Meral Danış Beştaş’ın Kürtçe ve Feleknas Uca’nın da İngilizce
yaptıkları konuşmalarla kongreye katılan konuklar tanıtıldı, gündem ve verilen
önergeler oylandı. Önder’in Demirtaş’a, Yüksekdağ’a ve Abdullah Öcalan’a selam
gönderen sözleri ise salonda en büyük alkışı aldı.
Önder, tüm engellemelere karşın, kongre salonuna ulaşmayı başaranların
sayısının, 10.30’da başlangıç saati itibarıyla 32 bine ulaştığını açıklamasına
karşın öğlen saatlerinde bu sayı 50 bine yaklaşmıştı.
Aslında görünen henüz 3. Kongresi’ni yapıyor olsa da Kürt siyasetinin ana
omurgası üzerine oturarak çok eskiye dayanan mirasını üstlenen HDP, aynı
zamanda Türkiye partisi olma, kitleselleşme, kurumsallaşma ve Türkiye
siyasetinde kalıcı ana damarlardan birisi olma yönünde ciddi mesafe kat etmiş
durumda.
Binlerce üyesi, milletvekilleri, eş başkanları, il ve ilçe yöneticileri,
yüzlerce yerel yönetim ve belediye eş başkanları tutuklanmasına karşılık, hemen
her gün yeni bir operasyonla karşı karşıya olmasına rağmen, böylesine kitlesel
ve coşkulu bir katılım sağlayarak gerçekleştirilen kongre, bu tespiti daha
güçlendiriyor.
Gerek salonun içindeki gerekse dışındaki atmosfer, görevi devreden eşbaşkan
Serpil Kemalbay’ın ve diğer yöneticilerin konuşmaları, atılan sloganlar, asılan
pankartlar, HDP’nin “etnik Kürt partisi algısını” geri plana çekme, fazla öne
çıkartmama stratejisine yöneldiği izlenimini güçlendiriyor.
Mevcut ortam ve koşullarda, ulaşılabilecek en geniş kesimlere ulaşabilmek
için, “Halkların eşitlik, özgürlük, adalet taleplerine, ezilenler ve
emekçilerin, kadın ve çocukların, gençlerin sorunlarına odaklanan, en geniş
toplum kesimlerinin ortak değerlerine vurgu yapan, mücadeleci, dirençli ama
çatışmacı olmayan, barışı önceleyen” bir siyasi çizgiyi benimsemeye yöneldiğini
işaret ediyor.
OHAL ve Afrin konjonktürü de bunda etkili olmuş görünüyor. Öfke, çatışma,
toplumsal ayrışma yerine olabildiğince geniş insani ve siyasi ittifaklara zemin
yaratma çabası öne çıkmış durumda.
Kemalbay ve diğer konuşmacıların da ısrarla bu kongrenin HDP’ye “tarihi bir
sorumluluk yüklediğine ve tarihi önemde olduğuna” vurgu yapmaları bu açıdan
değerlendirilmeli.
Parti yönetimi seçimlerinin (Parti meclisi, Merkez Yönetim ve Disiplin
Kurulu) blok liste ile yapılması önerisinin kabulü, CHP kurultayındaki gibi bir
liste mücadelesinin yaşanmaması konundaki mutabakatın sonucu.
Eş Başkanlıklar için de Seza Temelli ve Pervin Buldan üzerinde mutabık
kalınması parti vitrinindeki Kürt ağırlığını dengeleme olarak
değerlendirilebilir. HDP’yi oluşturan Halkların Demokratik Kongresi (HDK)
bileşenlerinden Sol Cephe’nin temsilcisi Sezai Temelli’nin eş başkanlığa
getirilmesi bu dengenin açık göstergesi.
Zülfikar Doğan
Ahval