3 Mart 2018 Cumartesi

Ayşen Gruda: Beni nasıl gömeceğine bu halk karar verecek!


Tiyatro ve sinemanın emektar ismi Ayşen Gruda, kendisine yönelik ilgiyi kaybetme korkusu yaşayıp yaşamadığı sorusunu yanıtladı: Biliyorum ki bu halk beni nasıl gömeceğine kendi karar verecek. Gruda, Hülya Koçyiğit’in, “Türkiye’de herkes fazla özgür” açıklamasını da, “Sevgili Hülya, daha ne yapsınlar pardon, kamçıyla mı dövsünler bizi? Hülya Hanım bu hülyalardan bir an evvel uyansın. Kendisine teşekkür ederiz bu pek engin düşüncelerini bizimle paylaştığı için. Ama bunları lütfen kendine saklasın” şeklinde değerlendirdi.
Posta’dan Oya Çınar’a röportaj veren Gruda flört konusunda ise, “Hem kız çocukları hem erkek çocukları rahat rahat flört edebilsinler. Ne güzel bir şey. Flört ede ede doğruyu bulacak çocuklar” açıklamasını yaptı. Röportajdan öne çıkan başlıklar şöyle:
73 yaşında arı gibi çalışıyorsunuz. Bugün de ‘Entrika Kuntrika’nın provalarındayız…
Ben oyuncuyum. Hiçbir oyuncu kolay kolay emekliye ayrılmaz. İstese de ayrılamaz. Bu aşk hep genç ve diri tutar bizi. ‘Entrika Kuntrika’ da çok keyifli bir oyun. Keyifli bir oyun. Gelip izlesinler.
Sizce komedyen doğulur mu, olunur mu?
İkisi de mühim. Hem yeteneğiniz ve arzunuz olacak hem de buna yönelik emeğiniz ve çabanız. Bir de hep çocuk kalacaksınız komedyen olmak istiyorsanız. Bir komedyen hangi yaşta olursa olsun dünyaya çocuk gözleriyle bakmalı. Ben hala meraklı bir çocuğum.
Yeni nesilden bulunduğunuz yere aday gördüğünüz biri var mı?
Canavar gibi gençler geliyor. Gupse Özay’ı beğeniyorum. Gülse Birsel yazar olarak komedinin aritmetiğini çözmüş bir kadın. Ki en zorudur bu. Ama kimse kimsenin yerini doldurmak üzere değil, kendisi olarak var olma yolunda ilerlemeli. Veliaht, kral, kraliçe… Nefret ederim bu tabirlerden. Dünyanın başına ne geliyorsa onlardan geliyor zaten.
Peki büyüyünce Ayşen Gruda olmak isteyen bir çocuk ne yapsın?
Okusun, araştırsın. Ezbere yaşamasın. Kendi doğrularını kendi bulsun. Bol bol Nietzsche okusunlar mesela. Meşhur bir lafı vardır: “Pişmanlık bir köpeğin taşı dişlemesi gibi bir şeydir” der. Geriye bakmasınlar. Hep ufukta olsun gözleri. Ben gençlerimizden umutluyum hâlâ.
Artık ülkede siyasi hiciv yapılamıyor deniyor. Sizce de öyle mi?
Yapan yapıyor ama ne şartlarda? Ya da yapınca nelerle karşılaşıyor? Bunlara bakmak lazım. Ben bu ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı olsam ve benim tiplemem yapılsa, “Demek ki beni ne kadar seviyorlar” derim. Yapmadıkları zaman üzülürüm.
Hülya Koçyiğit geçtiğimiz günlerde, “Ne baskısı, bilakis Türkiye’de herkes fazla özgür” dedi…
Sevgili Hülya, daha ne yapsınlar pardon, kamçıyla mı dövsünler bizi? Hülya Hanım bu hülyalardan bir an evvel uyansın. Kendisine teşekkür ederiz bu pek engin düşüncelerini bizimle paylaştığı için. Ama bunları lütfen kendine saklasın. Çok seveni var, eski bir sanatçı. Bu laflar hiç hoş değil. Benim çok tuhafıma gitti.
Sanatçı muhalif olmalı” fikri için ne söylersiniz? Siz günümüzde en çok nelerden rahatsızlık duyuyorsunuz?
İyi bir şey yapılıyorsa alkışlamayı da bilirim. Ama benim işim muhalefet. Beni eleştirenler de her zaman başımın tacıdır. Bir yerde herkes beni alkışlıyorsa, hiç eleştirmiyorsa oradan hemen kaçarım. “Sen yeter ki ol. Çıkıp şurada dursan bile olur” diyenden korkarım. Allah muhafaza, gerçek zannederim. Bakın iyi bir muhalefet partimiz yok diye ne durumdayız! Güçlü bir muhalefet partimiz olsa her şey farklı olabilirdi.
Kadınlara, çocuklara ve hayvanlar yönelik taciz haberlerini okuyunca ne hissediyorsunuz?
Ben idama karşıyım. Ama bu haberleri okuyunca çıldırıyorum. Yetişkin iki insan arasında bir takım hisler gelişir ve karşılıklı rızalarıyla birlikte olurlar. Hayvanlarda bile bu böyle. Ben doğayı müthiş gözlemlerim. Ama onların bile bir birleşme yaşı var. Koca koca adamlar kendi çocuklarına… Ayıp. İşte bu çok büyük bir günah! Çok ağır cezalara tabii olmalılar.
Sosyal medyayla ilişkiniz sıfır sanırım?
Sosyal medyayı hiç sosyal görmüyorum. Yani hayatında yüzünü görmediğin insanları bir şeyin poposuna sokup çıkarmak sosyal olmak değildir. Kullanmıyorum. Hiç de merak sarmadım. Şu kadarını söyleyeyim. Ben telefonda Ayşe’yi arayacaksam, Ayşe’nin üstüne gelip tuşa basmam. Ezberimdedir. Numarayı yazar öyle ararım.
Sahip olduğunuz şöhreti ve ilgiyi kaybetme korkusu peki?
Biliyorum ki bu halk beni nasıl gömeceğine kendi karar verecek.
Öyle bir vasiyetiniz mi var?
Hayır. Vasiyete gerek yok. Onlar bilir beni nasıl gömeceklerini. O gün gelene kadar da benden sevgi ve ilgilerini esirgemeyeceklerini hissediyorum.
Peki sinemada neden çoğunlukla ‘evde kalmış kız’ rolleri oynadınız?
Otelde kalan kız yok da ondan. Nerede kalsın? Otelde kalınca da o…pu diyorlar. Evde kalacak tabii. Zannediyorum bir tek Türk toplumunda var bu ‘evde kalmış kız’ tipolojisi.
Türk toplumu evliliği kadın için bir itibar olarak görüyor çünkü…
Bak nasıl güzel söyledin. O zaman da kadına yönelik şiddetten yakınmayacaklar. Sürekli bir toplum dayatması deniliyor. İyi de bu toplum dayatmasına kim izin veriyor? Yine kadınlar. Bana niye kimse dayatamadı? Bakın bir kere evlendim, bir daha evlenmedim. Hadi dayatsınlar bakalım nasıl dayatıyorlarmış!
Sahi, neden bir daha evlenmediniz?
Çünkü kızım Elvan’ın babası (Yılmaz Gruda) gibi bir tane daha adam çıkmadı karşıma. Sırf evlenmiş olmak için evlenilir mi? Sen birey olarak var olamazsan, sürü nereye çekerse oraya gidersin. Bence kadınlarımızın bir özeleştiri yapması gerekiyor. Niye bu baskıya izin veriyorlar?
“Kadına çapkınlık yakışmaz” diyen kadınlar da var…
Valla çok güzel bir şey. Herkese tavsiye ederim. Çapkın olsunlar. Özellikle anne babalara bu lafım. Bırakın şu çocukların yakasını. Hem kız çocukları hem erkek çocukları rahat rahat flört edebilsinler. Ne güzel bir şey. Flört ede ede doğruyu bulacak çocuklar. Ve lütfen erkek anneleri de oğullarına, “Sen erkek adamsın. Erkekler ağlamaz” deme işini bitirsinler.
Flörtöz bir kadın mısınız? Kaç flörtünüz olmuştur bugüne kadar?
Bu saatten sonra flört edersem torunum üzülür. Geçenlerde, “Evleniyorum” diye şaka yapayım dedim. Duvara zor yaslandı evladım, bayılıyordu. Ama geçmişte 8 bin 500 flörtüm olmuştur herhalde.
Şubat gazeteciler