Tiyatro ve sinemanın emektar ismi Ayşen
Gruda, kendisine yönelik ilgiyi kaybetme korkusu yaşayıp yaşamadığı sorusunu
yanıtladı: Biliyorum ki bu halk beni nasıl gömeceğine kendi karar verecek.
Gruda, Hülya Koçyiğit’in, “Türkiye’de herkes fazla özgür” açıklamasını da,
“Sevgili Hülya, daha ne yapsınlar pardon, kamçıyla mı dövsünler bizi? Hülya
Hanım bu hülyalardan bir an evvel uyansın. Kendisine teşekkür ederiz bu pek engin
düşüncelerini bizimle paylaştığı için. Ama bunları lütfen kendine saklasın”
şeklinde değerlendirdi.
Posta’dan Oya Çınar’a röportaj veren
Gruda flört konusunda ise, “Hem kız çocukları hem erkek çocukları rahat rahat
flört edebilsinler. Ne güzel bir şey. Flört ede ede doğruyu bulacak çocuklar”
açıklamasını yaptı. Röportajdan öne çıkan başlıklar şöyle:
73 yaşında arı gibi çalışıyorsunuz.
Bugün de ‘Entrika Kuntrika’nın provalarındayız…
Ben oyuncuyum. Hiçbir oyuncu kolay kolay
emekliye ayrılmaz. İstese de ayrılamaz. Bu aşk hep genç ve diri tutar bizi.
‘Entrika Kuntrika’ da çok keyifli bir oyun. Keyifli bir oyun. Gelip izlesinler.
Sizce komedyen doğulur mu, olunur mu?
İkisi de mühim. Hem yeteneğiniz ve
arzunuz olacak hem de buna yönelik emeğiniz ve çabanız. Bir de hep çocuk
kalacaksınız komedyen olmak istiyorsanız. Bir komedyen hangi yaşta olursa olsun
dünyaya çocuk gözleriyle bakmalı. Ben hala meraklı bir çocuğum.
Yeni nesilden bulunduğunuz yere aday
gördüğünüz biri var mı?
Canavar gibi gençler geliyor. Gupse Özay’ı
beğeniyorum. Gülse Birsel yazar olarak komedinin aritmetiğini çözmüş bir kadın.
Ki en zorudur bu. Ama kimse kimsenin yerini doldurmak üzere değil, kendisi
olarak var olma yolunda ilerlemeli. Veliaht, kral, kraliçe… Nefret ederim bu
tabirlerden. Dünyanın başına ne geliyorsa onlardan geliyor zaten.
Peki büyüyünce Ayşen Gruda olmak isteyen
bir çocuk ne yapsın?
Okusun, araştırsın. Ezbere yaşamasın.
Kendi doğrularını kendi bulsun. Bol bol Nietzsche okusunlar mesela. Meşhur bir
lafı vardır: “Pişmanlık bir köpeğin taşı dişlemesi gibi bir şeydir” der. Geriye
bakmasınlar. Hep ufukta olsun gözleri. Ben gençlerimizden umutluyum hâlâ.
Artık ülkede siyasi hiciv yapılamıyor
deniyor. Sizce de öyle mi?
Yapan yapıyor ama ne şartlarda? Ya da
yapınca nelerle karşılaşıyor? Bunlara bakmak lazım. Ben bu ülkenin başbakanı,
cumhurbaşkanı olsam ve benim tiplemem yapılsa, “Demek ki beni ne kadar
seviyorlar” derim. Yapmadıkları zaman üzülürüm.
Hülya Koçyiğit geçtiğimiz günlerde, “Ne
baskısı, bilakis Türkiye’de herkes fazla özgür” dedi…
Sevgili Hülya, daha ne yapsınlar pardon,
kamçıyla mı dövsünler bizi? Hülya Hanım bu hülyalardan bir an evvel uyansın.
Kendisine teşekkür ederiz bu pek engin düşüncelerini bizimle paylaştığı için.
Ama bunları lütfen kendine saklasın. Çok seveni var, eski bir sanatçı. Bu
laflar hiç hoş değil. Benim çok tuhafıma gitti.
Sanatçı muhalif olmalı” fikri için ne
söylersiniz? Siz günümüzde en çok nelerden rahatsızlık duyuyorsunuz?
İyi bir şey yapılıyorsa alkışlamayı da
bilirim. Ama benim işim muhalefet. Beni eleştirenler de her zaman başımın
tacıdır. Bir yerde herkes beni alkışlıyorsa, hiç eleştirmiyorsa oradan hemen
kaçarım. “Sen yeter ki ol. Çıkıp şurada dursan bile olur” diyenden korkarım.
Allah muhafaza, gerçek zannederim. Bakın iyi bir muhalefet partimiz yok diye ne
durumdayız! Güçlü bir muhalefet partimiz olsa her şey farklı olabilirdi.
Kadınlara, çocuklara ve hayvanlar
yönelik taciz haberlerini okuyunca ne hissediyorsunuz?
Ben idama karşıyım. Ama bu haberleri
okuyunca çıldırıyorum. Yetişkin iki insan arasında bir takım hisler gelişir ve
karşılıklı rızalarıyla birlikte olurlar. Hayvanlarda bile bu böyle. Ben doğayı
müthiş gözlemlerim. Ama onların bile bir birleşme yaşı var. Koca koca adamlar
kendi çocuklarına… Ayıp. İşte bu çok büyük bir günah! Çok ağır cezalara tabii
olmalılar.
Sosyal medyayla ilişkiniz sıfır sanırım?
Sosyal medyayı hiç sosyal görmüyorum.
Yani hayatında yüzünü görmediğin insanları bir şeyin poposuna sokup çıkarmak
sosyal olmak değildir. Kullanmıyorum. Hiç de merak sarmadım. Şu kadarını
söyleyeyim. Ben telefonda Ayşe’yi arayacaksam, Ayşe’nin üstüne gelip tuşa
basmam. Ezberimdedir. Numarayı yazar öyle ararım.
Sahip olduğunuz şöhreti ve ilgiyi
kaybetme korkusu peki?
Biliyorum ki bu halk beni nasıl
gömeceğine kendi karar verecek.
Öyle bir vasiyetiniz mi var?
Hayır. Vasiyete gerek yok. Onlar bilir
beni nasıl gömeceklerini. O gün gelene kadar da benden sevgi ve ilgilerini
esirgemeyeceklerini hissediyorum.
Peki sinemada neden çoğunlukla ‘evde
kalmış kız’ rolleri oynadınız?
Otelde kalan kız yok da ondan. Nerede
kalsın? Otelde kalınca da o…pu diyorlar. Evde kalacak tabii. Zannediyorum bir
tek Türk toplumunda var bu ‘evde kalmış kız’ tipolojisi.
Türk toplumu evliliği kadın için bir
itibar olarak görüyor çünkü…
Bak nasıl güzel söyledin. O zaman da
kadına yönelik şiddetten yakınmayacaklar. Sürekli bir toplum dayatması
deniliyor. İyi de bu toplum dayatmasına kim izin veriyor? Yine kadınlar. Bana
niye kimse dayatamadı? Bakın bir kere evlendim, bir daha evlenmedim. Hadi
dayatsınlar bakalım nasıl dayatıyorlarmış!
Sahi, neden bir daha evlenmediniz?
Çünkü kızım Elvan’ın babası (Yılmaz
Gruda) gibi bir tane daha adam çıkmadı karşıma. Sırf evlenmiş olmak için
evlenilir mi? Sen birey olarak var olamazsan, sürü nereye çekerse oraya
gidersin. Bence kadınlarımızın bir özeleştiri yapması gerekiyor. Niye bu
baskıya izin veriyorlar?
“Kadına çapkınlık yakışmaz” diyen
kadınlar da var…
Valla çok güzel bir şey. Herkese tavsiye
ederim. Çapkın olsunlar. Özellikle anne babalara bu lafım. Bırakın şu
çocukların yakasını. Hem kız çocukları hem erkek çocukları rahat rahat flört
edebilsinler. Ne güzel bir şey. Flört ede ede doğruyu bulacak çocuklar. Ve
lütfen erkek anneleri de oğullarına, “Sen erkek adamsın. Erkekler ağlamaz” deme
işini bitirsinler.
Flörtöz bir kadın mısınız? Kaç flörtünüz
olmuştur bugüne kadar?
Bu saatten sonra flört edersem torunum
üzülür. Geçenlerde, “Evleniyorum” diye şaka yapayım dedim. Duvara zor yaslandı
evladım, bayılıyordu. Ama geçmişte 8 bin 500 flörtüm olmuştur herhalde.
Şubat gazeteciler