16. Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin
İstanbul’daki son gününde, “Yeva” adlı filmin gösterimi İstanbul Valiliği
tarafından yasaklandı.
Bianet’in haberine göre, “Yeva” adlı
filmin bugün (17 Mart Cumartesi) saat 17.00 seansında gösterilmesi
planlanıyordu. Ancak habere göre dün geceden beri süren görüşmelerin ardından,
bugün öğlen saatlerinde Emniyet görevlileri filmin gösterimi yasaklandığına
dair Valilik kararını Filmmor’a tebliğ etti.
Filmmor’dan Melek Özman, filmin
Azerbaycan hükümetinin ısrarlı girişimleri sonucu yasaklandığını söylerken,
yaşananları şu sözlerle anlattı; “Azerbaycan Konsolosluğu Fransız Kültür
Merkezi’ne resmi bir yazı göndererek filmi yasaklamalarını istedi. Biz Fransız
Kültür Merkezi’yle filmi paylaştık, onlar da izledi ve gösterilmesinde bir
sakınca olmadığına karar verdiler. Film bir kadının İran’dan eski kocasından
kaçmasını anlatıyor. Kadın Karabağ’da bir Ermeni köyüne sığınıyor.
Azerbaycan’ın bu konuda bir devlet
hassasiyeti varmış, biz de bilmiyorduk. Tüm devletlerin hassasiyetlerini
gözetemeyeceğimizi, filmde kimseyi incitici söylemler olmadığını söyledik ama
Azerbaycan hükümetinin Dışişleri Bakanlığı’na, hatta Dışişleri Bakanına kadar
ısrarlı girişimleri olmuş. Sonuçta Azerbaycan hükümetinin talebi üzerine
Türkiye’den de gösterilmemesi için girişimler oldu sonunda yazılı yasaklama
geldi.”
Kaynak: Bianet
Felaketi ve getirdiği trajediyi anlatan film: Yeva
Ermenistan’ın bu yılki Oscar adayı,
İran-Ermenistan ortak yapımı olan ‘Yeva’nın yönetmeni Anahid Abad anlatıyor.
Oscar’ın ‘Yabancı Dilde En İyi Film’
kategorisinde, Ermenistan’ın bu yılki aday filmi, İran-Ermenistan ortak yapımı
olan ‘Yeva’. Yapımcılığını İran Farabi Sinema Vakfı ve Ermenistan Sinema
Birliği’nin üstlendiği filmde, Yeva’nın bir Ermeni köyüne gitmesi ve Karabağ
Savaşı sırasında yaşadıkları travmaları atlatamayan köyün yerlileriyle
tanışması anlatılıyor. ‘Yeva’nın İranlı yönetmeni Anahid Abad üniversitede
sinema yönetmenliği eğitimi aldıktan sonra, 1992’de bu alandaki profesyonel
yolculuğuna başlamış. Abad’la filmi vesilesiyle konuştuk.
İran’da tanıştığım her Ermeni’nin soyadı
‘yan’la bitiyordu, sizinki öyle değil. Soyadınızın hikâyesi nedir?
Esas soyadım Sarkisyan, ancak ailem
Sovyet döneminde, 1957’de İran’a geldiğinde, dönemin yönetimi, soyadlarını
değiştirmelerin zorunda bırakmış. Dedem bu konuda bir tercih yapmayacağını
söyleyince görevli memurlar ‘Abad’ı uygun görmüş.
Son filminiz ‘Yeva’yı izleme fırsatı
bulamadım; filmi sizden dinleyebilir miyiz?
‘Yeva’da, filmin ana karakterinin
yaşamına giren insanlarla karşılaşıyoruz. Bu insanlar, savaşın dehşetini
yaşamış. Savaş belli bir sürede yaşanır ve biter ama yol açtığı travmaların
etkileri çok uzun sürer. Film, evrensel bir bağlamda, bir Ermeni köyünde
geçiyor. Yeva bu köye geliyor ve tesadüfen tanıştığı bir dizi insanın acılarına
tanıklık ediyor.
‘Yeva’yı çekme fikri hangi saiklerle
oluştu?
Doğal olaylar, örneğin İran’da kısa süre
önce yaşanan deprem gibi doğal felaketler de trajiktir ama insan eliyle
yaratılan trajediler çok daha ağırdır. İnsanlar bunun yükünü daha zor
taşıyorlar. Los Angeles’ta bir olay oluyor, ya da Londra’da bir bomba patlıyor
veya Paris’te biri insanlara saldırıyor... Bu tür olayları yaşamış, trajedilere
tanık olmuş insanlar, sonrasında neler yaşıyorlar? ‘Yeva’yı çekerken bu
sorulardan yola çıktım. Şüphesiz, böyle olayların yaşanmamasını ve bu konular
hakkında film çekmek zorunda kalmamayı dilerim.
Film Ermenistan’daki izleyicileriyle ne
zaman buluştu?
‘Yeva’nın çekimleri ve yapımı geçen yıl
tamamlandı. Bu yıl 23 Eylül’de Yerevan’da gösterime girdi; bu arada Kanada ve
ABD’de de izleyiciyle buluştu. Ermenistan Sinema Birliği tarafından Asya
Pasifik Film Festivali’ne aday gösterildi. Yine aynı birliğin girişimiyle, 25
Eylül’de özel bir gösterimle akademi çevrelerine tanıtıldı. 1-2 Ekim’de,
filmin, 2018 Oscar Ödülleri’nde ‘Yabancı Dildeki Filmler’ kategorisi için
Ermenistan’ı temsil etmesine karar verildi.
Filminizin Oscar’a aday gösterildiğini
öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Doğal olarak çok sevindim ve gurur
duydum. Bence herhangi bir filmin bir ülkeyi temsil etmesi, büyük bir
sorumluluk. Zira siz, bir ülkeyi temsil ederken aynı zamanda bir halkı ve o
halkın kültürünü de temsil etmiş oluyorsunuz. Bu, insanda büyük bir sorumluluk
duygusu yaratıyor. Önemsediğim bir konu da, filmimin, dünyanın herhangi bir
noktasında izleyenle bir bağ oluşturabilme ihtimali. Filmim ‘Yeva’, her ne
kadar belirli bir bölgede, belirli bir halka dair konuşsa da, dünyanın her
yerinde her an yaşanabilecek bir olaylar örgüsüne sahip.
Şunu da ekleyeyim: ‘Yeva’, Ermenistan
gösteriminden sonra ABD’de Oscar’a aday filmler festivali olarak bilinen Golden
Asia çerçevesinde gösterildi. 5-6 Ocak’ta yine ABD’de Oscar’a aday filmler
kategorisinde gösterilecek. Filmin İran’daki gösterimi Ermenistan’la paralel
olacaktı. Fakat öngörülen tarih, İran’da sinema sezonuna uymadı. Film İran’da
baharda, Nisan ve Mayıs aylarında gösterimde olacak.
İran’da kadınların zor şartlar altında
yaşadığı biliniyor. Siz, İranlı bir kadın yönetmen olarak neler
söyleyebilirsiniz?
Ben, İran’da bir kadın yönetmenin neler
yapabildiğinin canlı kanıtıyım. Benim gibi birçok kadın yönetmen ve sanatçı
olduğunu da bilmenizi isterim. Sinema genel olarak zor bir sanat dalı. Sinema
sektöründe çalışmak için diğer insanlardan on kat daha fazla sabırlı olmanız
gerekiyor. Kadın olunca, buna bir on kat daha eklemelisiniz. Ermeni bir
kadınsanız, onu da onla çarpın. Biraz da sıradışı bir düşünce yapınız varsa,
bunun üstüne bir on kat daha fazla sabra ihtiyacınız olabilir. Toplamda kırk
oldu ama yine de bu mümkün. İranlı kadın yönetmenler kendi sözlerini
uluslararası alanda başarıyla söylemeyi becerdiler. İranlı kadın sanatçı,
sınırlılıkların labirentinde kendi çıkış yolunu bulmayı başardı. Ülkede her
şeyin yolunda olduğunu söylemiyorum; demek istediğim, bu şartlarda da üretmenin
mümkün olduğu. İran’da sanat yapmanın mümkün olmadığını söylemek hiç gerçekçi
değil. Yeni yayımlanan bir kitapta, devrimden sonra ülkede sinema yönetmenliği
yapan kadınların sayısının 340 olduğu belirtiliyor. Bu sayı beni şaşırttı. Son
tahlilde, İran’da sinema yaparken kendimi çok iyi hissediyorum.
Propaganda söylemleri İran’ın gerçek
durumunun görülmesine engel oluyor. Tabii ki ciddi sorunlarımız var. Toplumsal
bir mücadele içinde olduğumuz da muhakkak. Ama biz bunlarla iç içe yaşamaya
devam ediyoruz. Sadece yaşamaya devam etmek de değil bu, önemli başarılar elde
ediyoruz.
Vartan Estukyan
Agos