AKP-MHP’nin ittifak içinde
gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 2016 sivil darbesiyle tüm toplumun üzerine
karabasan gibi çöken faşizm aynı zamanda zindanları da teslim almak için yoğun
saldırıya geçti. Faşist baskı ve teslim alma saldırılarının artarak sürdüğü
koşullarda artık zindanlar 12 eylül faşist darbesini aratır hale gelmiştir.
Cumhuriyetin aktardığı habere göre ,
Avukat Aycan Çiçek’in aralarında bulunduğu 14 avukat, 20 Eylül 2017’de
eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatı olmaları, Berkin Elvan,
Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik davalarında avukatlık yapmaları nedeniyle
tutuklandı. Tutuklandıktan iki gün sonra da 7 ilde 8 ayrı cezaevine sürgün
edildiler. Aycan Çiçek, gazetemize yazdığı mektupta Düzce Cezaevi’ndeki
şartları anlattı.
“22 Eylül 2017 tarihinde buraya
getirildiğimizde onursuz arama ile karşılaştık. Avukat olduğumuzu, yasanın
‘gerekli görülen hal’ diye belirttiği durumu sürekli ve rutin bir uygulama
haline getirmenin doğru olmadığını, hapishaneden getirildiğimizi, orada giriş
ve çıkışlarda arama yapıldığını, isterlerse kaba arama şeklinde veya duyarlı
kapıdan geçirilerek arama yapılabileceğini belirtmemize rağmen zor kullanarak
onursuz arama yapıldı. Aramaya karşı çıkmaktan ‘1 ay süreyle ziyaretçi
kabulünden men’ disiplin cezası verildi.”
‘Sanki Kerbela’dayız’
“Ayşegül (Çağatay) ile ikimizi 10
kişilik bir koğuşa getirdiler. Koğuşun camı kırıktı. Yerler çöp içindeydi.
Sandalye, tabak, kaşık, çatal, herhangi bir temizlik malzemesi ve hatta yatak
yoktu. Buraya saat 17.00 civarı getirildiğimizden üzerimize kayıtlı paranın
gönderilmediği gerekçesiyle su alamayacağımızı söylediler. Mesai saati geçtiği
için kantin de kapalıydı. Sanki Kerbela’dayız. Gerekli hiçbir eşya
getirilmediği halde yemek getirdiler. Bu koşullarda yemek yemeyeceğimizi,
tabak, kaşık, sandalye gibi eşyalara, temizlik malzemesine ihtiyacımız olduğunu
söyledik. Bu pislik içerisinde yemek yiyemezdik. Ne ile nasıl yiyecektik?
‘Yemek yemiyorsun’ diye tutanak getirmekte gecikmediler. Aziz Nesinlik
hikâyeler bunlar. Yemek yemek için tabak, kaşık verme. Sonra ‘Neden yemek
yemiyorsun?’ Onlar şeklen işlerini yapıp bize yemek getirmişlerdi. Kararlı
duruşumuz sonucu bir kısım temizlik malzemesi, yatak ve su almayı başardık.
Koğuştan topladığımız çöpleri aldılar. Tam 4 büyük boy poşet çöp çıktı”
Slogana disiplin cezası
(...) Slogan attığımız gerekçesiyle 2.
haftanın sonunda 5’er tane ‘1 ay haberleşmeden men’ disiplin cezası verilmişti.
Koğuş havalandırmasında attığımız, aslında doğru düzgün duymadıkları
sloganlarımıza ceza vererek iletişim hakkımızı engellemeye çalışıyorlardı.
Havalandırmada ne yapacağımıza kadar karışmaya çalışıyorlardı. Slogan, ifade
hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken bir irade açıklamasıdır. Bu
bizim kendimizi ifade ediş biçimimizdir.(...)”
Tekmil uygulaması
“İki haftada bir ailemiz ile yaptığımız
telefon görüşünde adımızı, soyadımızı söyleyerek tekmil getirmemiz dayatıldı.
Bu yüzden telefonla görüşmedik. Hapishane burası sorunlar bitmiyordu. Dış
kantin aracılığıyla dışarıdan aldırılanlar dışında elden getirilen, kargo
yoluyla gönderilen, hapishaneden gelen hiçbir kitap verilmedi. Valiliklere,
belediyeye kitap için yazmıştık. Gerekçe olarak oldukça yetersiz olan hapishane
kütüphanesi gösterildi.
Kitap kısıtı
Tüm bunlara sloganlarımızla ve
kapılardan çıkardığımız seslerle karşılık verdik. Direnişimiz ve kararlı
duruşumuz, ailelerimizin, avukatlarımızın, Ankara Barosu’nun görüşmeleri sonucu
tekmil meselesi ve bir kısım kitap meselesi çözüldü. Ancak hâlâ ailelerimizin,
arkadaşlarımızın getirdiği veya kargo ile yollanan kitapları alamıyoruz.
Kitaplarda başka bir hapishanenin ‘görülmüştür’ damgası varsa içeri alınıyor.
Zaman geçiyor bir yandan da. Dosyaya ilişkin, savunmaya ilişkin kitaplar almak
istiyoruz ancak bir arkadaşımızın doğrudan getirmesi, göndermesi mümkün olmadığından
beklemek zorunda kalıyoruz. Ancak baro aracılığıyla gönderilirse onu kabul
edeceklerini söylediler.(...)
Müvekkilleriyle kalıyorlar
“Yanımızda tutuklu iki öğrenci
müvekkilimiz var. Yemek masası dışında bir masa olmadığından ders çalışmaları
için uygun ortamları yok. Aynı şekilde savunma ve dilekçe yazma imkânımız da
kısıtlı. 6 kişi tek masa kullanıyoruz. Müvekkillerimiz masa talep ettiklerinde
uzun uğraşlar sonucunda ‘paranızla alabilirsiniz’ denildi. Parasız eğitim
istedikleri için tutuklanıyorlar. Yetmiyor, ‘ders çalışmak istiyorsan parayla
kantinden masa al’ deniliyor. Tutuklu olmaları eğitim öğretim hakkının
engellenmesine neden olamaz. Tutukluluk bir hakkın kullanımına engel değildir.
Müvekkillerim avukatları olduğum dosyalarının duruşmalarına çıkarıldılar. Ben
tutuklu olduğum için duruşmaya katılamadım. Onlar da avukatlarının tutuklu
olduğunu, aynı koğuşta kaldığımızı söyleyerek süre istediler. Birlikte
götürülmeyi talep ettik. Hem bizim avukatlık yapmamız engelleniyor, hem de
müvekkillerimizin hakları engelleniyor.