Bugün itibariyle CHP’nin 15
milletvekilini İYİ Parti’ye yollamasıyla resmileşen CHP-İYİ Parti ittifakının
AKP-MHP karşısında yeni bir sağ blok oluşturması dışında da anlamı var. İşi
milletvekili transferine kadar vardırmak, CHP’nin iktidar mücadelesinde yeni
bir halle yaparken direksiyonu daha da sağa kırdığını, dolayısıyla artık merkez
siyasetteki iktidar mücadelesinin de bu çerçevede yürütüleceğini gösteriyor.
AKP’nin MHP’yle, CHP’nin de MHP’den çıkma İYİ Parti’yle yol almaya yönelik
kararlılığı, muhafazakar iktidarla sosyal demokrat muhalefetin ittifak kurmak
zorunda kaldıkları partilerin ikisinin de aşırı milliyetçi olması “yeni
Türkiye’nin” nasıl şekilleneceğine dair de işaretler barındırıyor.
Muhtemel yeni Türkiye’de Kürtlere ve
sola ne kadar yer kaldığını biraz da 24 Haziran’ın sonucu, dolayısıyla solun ve
Kürtlerin performansı belirleyecek.
CHP’nin İYİ Parti’yle ittifak kurmak
zorunda kalması iktidarı iktidara benzeyerek devirme çabasının ve biraz da
Türkiye’deki sosyolojinin yarattığı bir zorunluluğun sonucu. Muhalefet iktidara
benzediğinde iktidar, iktidar olmasını sağlayan özelliklerinin bir kısmını
yitirebilir. Ama bunun, Kürtlerin ve solun sırtındaki yükü ne kadar
hafifleteceği meçhul.
CHP-İYİ ittifakının AKP-MHP rejimini bir
hayli zorlayacağı, AKP’lilerin bu ittifaka yönelik “duygusal” tepkilerine
şimdiden yansıdı. Hele ki Saadet Partisi ve irili-ufaklı sağ yapıları da
ittifaka kattıklarında CHP-İYİ Parti’nin Erdoğan’ı çok daha ince hesaplar
yapmak zorunda bırakacağı görülüyor. Bu hamlenin Kılıçdaroğlu’nun Türkiye siyasi
tarihine şimdiden kaydettiği en etkili hamlelerinden biri olduğu da
söylenebilir. Fakat AKP-MHP ittifakının Türkiye’yi sürüklediği uçurum
karşısında fren işlevi görmesi muhtemel CHP-İYİ ittifakı 24 Haziran’da muvaffak
olsa da olmasa da, demokrasi güçleri çok daha yaygın bir sağ siyasetin altında
ezilmekle karşı karşıya kalabilir.
Bir kere şu anda CHP mi İYİ Parti’nin,
İYİ Parti mi CHP’nin rahmine yerleşti, kim kimi nasıl doğuracak, net değil.
AKŞENER’İN KILIÇDAROĞLU ÜZERİNDEKİ OLASI
ETKİSİ
Ancak 24 Haziran öncesinde
milliyetçi-militarist Akşener hareketinin sağ-popülist söyleminin
Kılıçdaroğlu’nun sağ eğilimini utangaç olmaktan çıkarması, sağ söylem konusunda
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimini cesaretlendirmesi ve bunun üzerinden
Erdoğan-Bahçeli’nin milliyetçi-militarist argümanlarının bir kısmını elinden
alıp kullanması şaşırtıcı olmaz.
“Yeni bir dil öğrenen kişi de
acemiliğinde her sözü önce ana diline çevirir; oysa ancak hafızasında anadilini
yoklamaksızın yeni dilin içinde devindiğinde, o dilin içindeyken, içine doğmuş
olduğu dili unuttuğunda, yeni dilin ruhunu ele geçirebilecek, o dilin içinde
özgürce söz üretebilecektir.” Karl Marx’ın Louis Bonaparte’ın On Sekiz
Brumaire’i’sinde ortaya koyduğu bu tespit üzerinden Kılıçdaroğlu’nun yeni
ittifakla birlikte içselleştirmeye başlayacağı yeni dil içinden sağ söylemi
“özgürce” üretebilme “olanağı” bulması olası.
Kılıçdaroğlu’nun yarın (Salı)
açıklayacağı adayın kimliğine göre değişebilecek olasılıkların CHP içinde de
kazanı kaynatacağa anlaşılıyor. CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner’in, 15
milletvekilinin İYİ Parti’ye verilmesi üzerine gösterdiği refleks (ÖDP, TKP ve
DSP için de 20’şer vekil isteriz!) bunun ilk işareti olarak okunabilir.
KİMSENİN KÜRTLERDEN OY İSTEMEDİĞİ TARİHİ
GÜNLER
İYİ Parti’nin genleri göz önüne
alındığında yeni ittifakın ortak bir demokratikleşme deklarasyonuna imza
atmadan, Akşener’in 1990’lardaki yüzünü tekrar göstermeyeceğini kanıtlamak
üzere açık beyanatlarda bulunmadan ve bunun ötesine geçerek geçmişiyle ve
şimdiki bazı kadrolarıyla hesaplaşmadan, Kürt meselesine bakış konusunda mevcut
iktidardan farklı bir hatta ilerleyeceklerine dair açık bir söz vermeden
Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesine doğrudan bir katkı sağlayacağını
söylemek için fazlasıyla naif olmak gerekir.
Öte yandan akla şu soru geliyor: CHP-İYİ
ittifakının HDP’yle temastan, Kürtlere somut vaatlerde bulunmaktan, CHP’nin
yakın geçmişiyle, Akşener’in 1990’lardaki yüzüyle hesaplaşmaktan kaçınması,
hâlâ AKP’li kalabilenler dışındaki Kürt kitleleri Erdoğan’a mı yönelecek?
Erdoğan’ın Kürtlerin desteğini istemesi
hem giriştiği ittifak dolayısıyla kurduğu Türkçü-İslamcı söylem göz önüne
alındığında hem de son üç yılda yaptıklarına bakılırsa imkânsız gibi görünüyor.
Yani Erdoğan’ın yaygın bir biçimde Kürt oylarını almasını bırakın, Kürtlere
yönelik söylem kurma şansı bile yok.
HDP’Yİ SANDIĞA GÖMMEK
Fakat bu, elinde HDP’ye karşı politik
hamle olanağı kalmadığı anlamına gelmez. Abdülkadir Selvi’nin aktardığına göre
Erdoğan, kurmaylarından HDP’yi “sandığa gömmelerini” istemiş.
Bunun iki yolu var: Sandığa doğrudan
veya dolaylı müdahale.
Son olarak Osman Baydemir ve Selma
Irmak’a yapıldığı gibi HDP milletvekillerinin koltuklarının teker teker
ellerinden alınması, sürekli gözaltı ve tutuklanma riskiyle karşı karşıya
bırakılmaları, 24 Haziran’a yaklaşılırken Selahattin Demirtaş’ın siyaset
yapmasını engelleyici olası bir “yargı” kararının çıkarılması gibi adımlar
HDP’yi zayıflatmaktan öte HDP seçmeninin sandığa gitme motivasyonunu kırmaya,
Kürtleri parlamenter sistem içinde mücadelenin anlamsızlığına ikna etmeye
yönelik dolaylı müdahaleler olarak okunabilir.
Bir yandan “seçeceğiniz vekilleri
düşürmek benim için artık çocuk oyuncağı” diyerek ama bir yandan da Kürtlere
hiçbir vaatte bulunmayarak zaten kendisine oy vermeyecek olan Kürtleri
sandıktan soğutmaya çalışan iktidarın başarısı, CHP-İYİ’nin tutumuna da bağlı.
Erdoğan, 24 Haziran öncesinde temel
rakiplerinden birinin seçmen kitlesini sandıktan soğutarak hilafındaki oyları
düşürmeyi, enerjisinin geri kalanını CHP-İYİ’yle mücadeleye ayırmayı
hesaplarken, CHP-İYİ’nin de Kürt seçmene mevcut iktidarı düşürmek dışında
hiçbir vaadi yok.
Bu çok enteresan bir nokta aslında. Zira
ne AKP, ne CHP ne de İYİ Parti Kürtlerden ve sol, sosyalist kesimlerden oy
istiyor. Bu, 24 Haziran sonrası kurulacak yeni iktidarın Kürtler açısından
nasıl bir karakter taşıyacağının işaretlerini verdiği kadar sola ve HDP’ye de
yeni bir sıçrama alanı yaratıyor aslında.
SAĞ SİYASET SOLA MUAZZAM BİR BOŞ SAHA
BIRAKIYOR
Fakat bu sıçrama tahtası kurulu değil.
HDP ve sol, sosyalist hareketlerin bu sıçrama tahtasını bir an evvel kurması
tarihi bir önem taşıyor. Türkiyeli sol, sosyalist, demokrat güçler ve HDP’nin
evvela 24 Haziran öncesi temel mücadelesi, iktidar tarafından parlamenter
mücadelenin anlamsızlığına ikna edilmek istenen kitleleri motive edecek,
harekete geçirecek, yaygın bir biçimde sandığa taşıyacak ve sandığı koruyacak
bir heyecan dalgası yaratırken CHP-İYİ’yi de belli bir demokratikleşme eksenine
zorlamaya çalışabilir.
Ayrıca AKP-MHP, başarılı bir hamleyle kendisini
köşeye sıkıştıran CHP-İYİ ile uğraşırken, HDP ve sosyalistler de yeni bir sol
blok kurarak hareket alanını genişletmeye, sonucu ne olursa olsun 24 Haziran
sonrasına güçlü bir demokrasi cephesi taşımaya muvaffak olabilir. Gerçekten çok
tuhaf bir tabloyla karşı karşıyayız: Sağ siyaset saha genişletir gibi
görünürken aslında belli bir eksende toplaşıyor ve bu da sola muazzam bir
hareket sahası bırakıyor. HDP ve sol bu sahayı iyi kullanmayı başarırsa,
alacakaranlık yılları kimsenin tahmin etmeyeceği biçimde eşitlik, özgürlük ve
demokrasi lehtarlarının sabahıyla sonlanabilir. Aksisi, iki sağ bloğun
birbirleriyle mücadele için Kürt hareketi ve solu ezmeye, tasfiyeye yöneleceği
yeni bir karanlık dönemin başlangıcı olabilir.
İrfan Aktan
Gazete duvar