23 Nisan 2018 Pazartesi

CHP-İYİ ittifakının muhtemel etkileri..!


Bugün itibariyle CHP’nin 15 milletvekilini İYİ Parti’ye yollamasıyla resmileşen CHP-İYİ Parti ittifakının AKP-MHP karşısında yeni bir sağ blok oluşturması dışında da anlamı var. İşi milletvekili transferine kadar vardırmak, CHP’nin iktidar mücadelesinde yeni bir halle yaparken direksiyonu daha da sağa kırdığını, dolayısıyla artık merkez siyasetteki iktidar mücadelesinin de bu çerçevede yürütüleceğini gösteriyor. AKP’nin MHP’yle, CHP’nin de MHP’den çıkma İYİ Parti’yle yol almaya yönelik kararlılığı, muhafazakar iktidarla sosyal demokrat muhalefetin ittifak kurmak zorunda kaldıkları partilerin ikisinin de aşırı milliyetçi olması “yeni Türkiye’nin” nasıl şekilleneceğine dair de işaretler barındırıyor.
Muhtemel yeni Türkiye’de Kürtlere ve sola ne kadar yer kaldığını biraz da 24 Haziran’ın sonucu, dolayısıyla solun ve Kürtlerin performansı belirleyecek.
CHP’nin İYİ Parti’yle ittifak kurmak zorunda kalması iktidarı iktidara benzeyerek devirme çabasının ve biraz da Türkiye’deki sosyolojinin yarattığı bir zorunluluğun sonucu. Muhalefet iktidara benzediğinde iktidar, iktidar olmasını sağlayan özelliklerinin bir kısmını yitirebilir. Ama bunun, Kürtlerin ve solun sırtındaki yükü ne kadar hafifleteceği meçhul.
CHP-İYİ ittifakının AKP-MHP rejimini bir hayli zorlayacağı, AKP’lilerin bu ittifaka yönelik “duygusal” tepkilerine şimdiden yansıdı. Hele ki Saadet Partisi ve irili-ufaklı sağ yapıları da ittifaka kattıklarında CHP-İYİ Parti’nin Erdoğan’ı çok daha ince hesaplar yapmak zorunda bırakacağı görülüyor. Bu hamlenin Kılıçdaroğlu’nun Türkiye siyasi tarihine şimdiden kaydettiği en etkili hamlelerinden biri olduğu da söylenebilir. Fakat AKP-MHP ittifakının Türkiye’yi sürüklediği uçurum karşısında fren işlevi görmesi muhtemel CHP-İYİ ittifakı 24 Haziran’da muvaffak olsa da olmasa da, demokrasi güçleri çok daha yaygın bir sağ siyasetin altında ezilmekle karşı karşıya kalabilir.
Bir kere şu anda CHP mi İYİ Parti’nin, İYİ Parti mi CHP’nin rahmine yerleşti, kim kimi nasıl doğuracak, net değil.
AKŞENER’İN KILIÇDAROĞLU ÜZERİNDEKİ OLASI ETKİSİ
Ancak 24 Haziran öncesinde milliyetçi-militarist Akşener hareketinin sağ-popülist söyleminin Kılıçdaroğlu’nun sağ eğilimini utangaç olmaktan çıkarması, sağ söylem konusunda Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimini cesaretlendirmesi ve bunun üzerinden Erdoğan-Bahçeli’nin milliyetçi-militarist argümanlarının bir kısmını elinden alıp kullanması şaşırtıcı olmaz.
“Yeni bir dil öğrenen kişi de acemiliğinde her sözü önce ana diline çevirir; oysa ancak hafızasında anadilini yoklamaksızın yeni dilin içinde devindiğinde, o dilin içindeyken, içine doğmuş olduğu dili unuttuğunda, yeni dilin ruhunu ele geçirebilecek, o dilin içinde özgürce söz üretebilecektir.” Karl Marx’ın Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i’sinde ortaya koyduğu bu tespit üzerinden Kılıçdaroğlu’nun yeni ittifakla birlikte içselleştirmeye başlayacağı yeni dil içinden sağ söylemi “özgürce” üretebilme “olanağı” bulması olası.
Kılıçdaroğlu’nun yarın (Salı) açıklayacağı adayın kimliğine göre değişebilecek olasılıkların CHP içinde de kazanı kaynatacağa anlaşılıyor. CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner’in, 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye verilmesi üzerine gösterdiği refleks (ÖDP, TKP ve DSP için de 20’şer vekil isteriz!) bunun ilk işareti olarak okunabilir.
KİMSENİN KÜRTLERDEN OY İSTEMEDİĞİ TARİHİ GÜNLER
İYİ Parti’nin genleri göz önüne alındığında yeni ittifakın ortak bir demokratikleşme deklarasyonuna imza atmadan, Akşener’in 1990’lardaki yüzünü tekrar göstermeyeceğini kanıtlamak üzere açık beyanatlarda bulunmadan ve bunun ötesine geçerek geçmişiyle ve şimdiki bazı kadrolarıyla hesaplaşmadan, Kürt meselesine bakış konusunda mevcut iktidardan farklı bir hatta ilerleyeceklerine dair açık bir söz vermeden Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesine doğrudan bir katkı sağlayacağını söylemek için fazlasıyla naif olmak gerekir.
Öte yandan akla şu soru geliyor: CHP-İYİ ittifakının HDP’yle temastan, Kürtlere somut vaatlerde bulunmaktan, CHP’nin yakın geçmişiyle, Akşener’in 1990’lardaki yüzüyle hesaplaşmaktan kaçınması, hâlâ AKP’li kalabilenler dışındaki Kürt kitleleri Erdoğan’a mı yönelecek?
Erdoğan’ın Kürtlerin desteğini istemesi hem giriştiği ittifak dolayısıyla kurduğu Türkçü-İslamcı söylem göz önüne alındığında hem de son üç yılda yaptıklarına bakılırsa imkânsız gibi görünüyor. Yani Erdoğan’ın yaygın bir biçimde Kürt oylarını almasını bırakın, Kürtlere yönelik söylem kurma şansı bile yok.
HDP’Yİ SANDIĞA GÖMMEK
Fakat bu, elinde HDP’ye karşı politik hamle olanağı kalmadığı anlamına gelmez. Abdülkadir Selvi’nin aktardığına göre Erdoğan, kurmaylarından HDP’yi “sandığa gömmelerini” istemiş.
Bunun iki yolu var: Sandığa doğrudan veya dolaylı müdahale.
Son olarak Osman Baydemir ve Selma Irmak’a yapıldığı gibi HDP milletvekillerinin koltuklarının teker teker ellerinden alınması, sürekli gözaltı ve tutuklanma riskiyle karşı karşıya bırakılmaları, 24 Haziran’a yaklaşılırken Selahattin Demirtaş’ın siyaset yapmasını engelleyici olası bir “yargı” kararının çıkarılması gibi adımlar HDP’yi zayıflatmaktan öte HDP seçmeninin sandığa gitme motivasyonunu kırmaya, Kürtleri parlamenter sistem içinde mücadelenin anlamsızlığına ikna etmeye yönelik dolaylı müdahaleler olarak okunabilir.
Bir yandan “seçeceğiniz vekilleri düşürmek benim için artık çocuk oyuncağı” diyerek ama bir yandan da Kürtlere hiçbir vaatte bulunmayarak zaten kendisine oy vermeyecek olan Kürtleri sandıktan soğutmaya çalışan iktidarın başarısı, CHP-İYİ’nin tutumuna da bağlı.
Erdoğan, 24 Haziran öncesinde temel rakiplerinden birinin seçmen kitlesini sandıktan soğutarak hilafındaki oyları düşürmeyi, enerjisinin geri kalanını CHP-İYİ’yle mücadeleye ayırmayı hesaplarken, CHP-İYİ’nin de Kürt seçmene mevcut iktidarı düşürmek dışında hiçbir vaadi yok.
Bu çok enteresan bir nokta aslında. Zira ne AKP, ne CHP ne de İYİ Parti Kürtlerden ve sol, sosyalist kesimlerden oy istiyor. Bu, 24 Haziran sonrası kurulacak yeni iktidarın Kürtler açısından nasıl bir karakter taşıyacağının işaretlerini verdiği kadar sola ve HDP’ye de yeni bir sıçrama alanı yaratıyor aslında.
SAĞ SİYASET SOLA MUAZZAM BİR BOŞ SAHA BIRAKIYOR
Fakat bu sıçrama tahtası kurulu değil. HDP ve sol, sosyalist hareketlerin bu sıçrama tahtasını bir an evvel kurması tarihi bir önem taşıyor. Türkiyeli sol, sosyalist, demokrat güçler ve HDP’nin evvela 24 Haziran öncesi temel mücadelesi, iktidar tarafından parlamenter mücadelenin anlamsızlığına ikna edilmek istenen kitleleri motive edecek, harekete geçirecek, yaygın bir biçimde sandığa taşıyacak ve sandığı koruyacak bir heyecan dalgası yaratırken CHP-İYİ’yi de belli bir demokratikleşme eksenine zorlamaya çalışabilir.
Ayrıca AKP-MHP, başarılı bir hamleyle kendisini köşeye sıkıştıran CHP-İYİ ile uğraşırken, HDP ve sosyalistler de yeni bir sol blok kurarak hareket alanını genişletmeye, sonucu ne olursa olsun 24 Haziran sonrasına güçlü bir demokrasi cephesi taşımaya muvaffak olabilir. Gerçekten çok tuhaf bir tabloyla karşı karşıyayız: Sağ siyaset saha genişletir gibi görünürken aslında belli bir eksende toplaşıyor ve bu da sola muazzam bir hareket sahası bırakıyor. HDP ve sol bu sahayı iyi kullanmayı başarırsa, alacakaranlık yılları kimsenin tahmin etmeyeceği biçimde eşitlik, özgürlük ve demokrasi lehtarlarının sabahıyla sonlanabilir. Aksisi, iki sağ bloğun birbirleriyle mücadele için Kürt hareketi ve solu ezmeye, tasfiyeye yöneleceği yeni bir karanlık dönemin başlangıcı olabilir.
İrfan Aktan
Gazete duvar