Stuttgart-Stammheim’da yoğun güvenlik
önlemleri altında, 26 Mart 2018’de aralarında Mehmet Bağcı (47), Selcuk Şahin
(38), Levent Uzundal (35) ve Toni Wörz’ün bulunduğu, Osmania Germania adlı
çetenin 8 sanığının davasına, savcı Michael Wahl ve ekibinin 2 yıl boyunca
hazırlandığı, kötülüğün emir komuta zincirinde, zayıf olanın gereğinde
öldürüldüğü, kör bir itaatle, para, iktidar ve yanlış bir milli gururun peşinde
koşulduğunu gösteren, içinde neredeyse işlenebilecek tüm suçları barındıran
iddianamenin bir buçuk saat boyunca okunmasıyla başlanmıştı.
İddianamede özellikle 2 olay öne
çıkıyor: 2016 Kasımında Bahoz grubundan birinin, çete üyeleri tarafından
hastanelik edilmesi; olay yerinden geçenlerin polisi araması sayesinde
saldırıya uğrayan kişi, hunharca katledilmekten kıl payı kurtulmuş. Yerde yatan
karşı grup üyesini sopa ve baltalarla yaralamaya devam eden 20 kişinin
“Saldırın! Bir daha ayağa kalkamasın!” dendiği söyleniyor. Bu cinayete teşebbüs
olayının ardından, Hessen eyaleti savcılığı Osmanen Germania çetesi hakkında
soruşturma başlatarak, Bağcı ve Şahin’i bu şiddet olaylarıyla bağdaştırmış.
Kendi karşıtlarına yaptıklarının yanı
sıra, iddianamenin ikinci boyutunu, çeteden ayrılmak isteyenlere yapılanlar
oluşturuyor: Para cezasının yanında, fiziksel işkence, psikolojik şiddet ve
ölüm tehdidi, ayrılanların katlanmaları gerekenlerden bazıları. İddianamedeki
bu çerçevedeki bir olay, bu faşist yapının ne kadar insanlık dışı olduğunu
gözler önüne seriyor: Bir Kürt’e uygulanacak şiddete katılmayacağını dile
getiren bir üyelerine, 3 gün boyunca çeşitli işkenceler edilmiş. Para, değerli
eşyalar ve araba gibi şeyleri vermesine rağmen, dişleri kırılmış, çeşitli
işkencelere uğramış, bacağına silahla ateş edilmiş. Kurbanın kaçmayı
başarmasının ardından Bağcı, polisin dinleme raporlarından anlaşıldığı üzere,
olayları çarptırmak için tanıkları satın almaya çalışmış.
Garip olan, olaydan iki gün sonra
eyaletin Anayasayı Koruma Dairesi, bu sokak çetesini gözlem altında tutulması
için gerekli yasal taban bulunmadığını açıklaması: “Eldeki verilere göre bu
sokak çetesi, Almanya özgür demokratik düzenini tehdit edecek bir örgüt değil;
ancak bu gruptan çeşitli kişilerin Almanya düzenini bozma girişimleri olup
olmadığı mütemadiyen denetlenmekte.”
Tanıklardan Cem S., boks kulübü ararken,
bu saldırgan örgütün eline nasıl düştüklerini anlatıyor: Daha ilk günden
çeteden ayrılmak isteyen birisinin, bıçakla yaralandığına, dövüldüğüne şahit
olunca, kendisi ve arkadaşları derhal ayrılmaları gerektiğini anlamışlar. Ancak
korktuklarından, katılma ritüelinin bir parçası olarak, kendi kendileri bıçakla
yaralamak zorunda kalmışlar. Sonra katılmama kararlarını bildirince, tekrar
şiddete maruz kalmışlar. Toplantının yapıldığı yere, çeteden şüphelenen polisin
yerleştirdiği kameranın kayıtlarından, tanığa ve diğer iki genç arkadaşına
nasıl işkence edildiği, mahkemede gösterildi. Hatta onlardan PKK bayrağına
idrar yapmak ya da kusmanın yanı sıra, bir de 500 Euro dernekten ayrılma harcı
şart koşulmuş. Emri veren yerel sorumlu Mustafa Kılınç’ınsa Türkiye’ye kaçtığı
düşünülüyor.
Bugün davanın 4. gününde, çeteden ayrılmak
istediğini söyleyen ve şiddete maruz kalan diğer iki kurban dinlenecek.
Dinlenecek tanıklardan biri, 30 çete üyesinin saldırısına uğrayan iki Kürt’ten
biri.
Almanya'daki Türk-milliyetçi intikam
grubu: 'Osmanen Germania'
ÇETE SİYASET İLİŞKİSİNİN ALMANYA AYAĞI
Bu davanın en önemli tarafı, sıradan bir
ceza davası olmaması. Almanya’daki bu milliyetçi çetenin ortaya çıkışı, ciddi
bir siyasi boyuta sahip: Hessen ve Baden-Württemberg’deki müfettişler, uzun
zamandır AKP’li yetkililerin bu çeteyi Alman topraklarında kendilerinin sopası
olarak kullandıklarından şüphe ediyorlardı. Savcıya göre, davanın hazırlandığı
sırada bunun bir kanıtı yoktu. Tüm dinleme protokollerinin değerlendirilmesi
gerekiyordu ama savcılık elindeki iddianameyle daha fazla beklemek istemiyordu.
Konuyu araştıran yetkililer, Osmanen Germania çetesi ile AKP’nin Avrupa’daki
lobi örgütü olan Avrupa-Türk Demokratları Birliği (UETD) arasındaki
bağlantıları tespit etmişlerdi. Bu tespitlerde, kamuoyuyla paylaşılan bilgileri
önceki yazımda okuyabilirsiniz.
Stuttgart ceza davası, çete, UETD ve AKP
arasındaki ilişkiye herhangi bir açıklık getirmeyecek. Ancak, mülteci krizinin
en parlak günlerinde Stuttgart’ta çete mensuplarının mülteci kamplarında özel
güvenlik olarak çalışıp, iyi paralar kazandıkları ortaya çıktı. Çetenin
kasasına taşeron firmanın alt taşeronu olarak 12 bin 500 Euro girmiş. Bir suç
çetesinin, ödenen vergilerden kasasına para aktarmış olması, Alman yetkililerin
açıklığa kavuşturması gereken bir sorun. Türkiye hükümetiyle ilişkisi olduğu
iddia edildiği halde, küçük ölçekte de olsa bu çetenin devlet kurumunun içine
sızmış olması, politik açıdan tahrip edici nitelikte. Baden-Württemberg Eyalet
Parlamentosu Hür Demokrat Parti (FDP) Meclis Grubu Başkanı Hans-Ulrich Rülke,
Almanya Federal Parlementosu’nun çetenin AKP ve UETD arasındaki ilişkiyi
araştırması için bir komisyon kurmasını talep etti. Rülke, Baden-Württemberg
İçişleri Bakanı Hıristiyan Demokralar Birliği’nden (CDU) Thomas Strobl’u,
Osmanen Germania çetesini yalnızca organize suç örgütü olarak ele almakla
suçluyor. Rülke, “Strobl açıkça, Şansölye Angela Merkel’in mülteci anlaşmasına
yardım etmek için Erdoğan’ı koruyor” iddiasını dile getiriyor.
Ayşegül Karakülhancı Duman