16 yıllık AKP iktidarında kadınlar aile
kurumuna mahkum edilerek, daha fazla şiddet ve cins ayrımcısı politikalara maruz
kaldı. Çocuk istismarının yüzde 700 arttığı AKP döneminde, 14 bin 293 kadın
erkek şiddeti sonucu öldürüldü.
Kuşku yok ki, AKP'nin 16 yıllık iktidarı
boyunca hayata geçirdiği politikalardan en fazla kadınlar etkilendi. Kadın
erkek eşitliğini benimsemeyen ve “eşitsizlik zaten kadın ve erkeğin fıtratında
var “diyen faşist dinci iktidar ilk
söylemlerini 2003 yılında Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılacak değişiklikler
üzerinden çıkan tartışmalarda gün yüzüne çıktı. Dönemin bakanlarından Cemil
Çiçek'in danışmanı Doğan Soyaslan'ın, "Kimse bakire olmayan biriyle
evlenmek istemez. Kaçıran kişi ırzına geçtiği kızla evlenince daha iyi olmuyor
mu?" diyerek AKP'nin kadın yaklaşımlarının sinyalini verdi.
Aileyi teşvik eden AKP, bunun en somut
halini ilk olarak 13 Kasım 2004'te Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu yürürlüğe koyarak gerçekleştirdi. 8
Haziran 2011'de Kadın ve Aile Bakanlığı'ndan kadın ismi çıkarılarak Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı şeklinde değiştirildi. İktidarı boyunca sürekli
bakan ve başbakanın açıklamalarıyla dile getirilen "kadın erkek eşit
değildir" söylemlerini kadına 3 çocuk doğurması ve kürtajın yasaklanması,
evlerde ve yurtlarda kadın-erkek öğrencilerin birlikte kalmayacağı vb. gibi açıklamalar takip etti.
RESMİ NİKAHI OLMAYAN KADINLARA KORUMA
YOK
Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformu'nun (KCDP) 1 Mart 2011 günü sunduğu tasarı, "Şiddete uğrayan
veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan; kadınların, çocukların, eşlerin,
nişanlıların, yakın ilişki içinde yaşayanların, nişanlılık veya evlilik birliği
ya da beraberliği herhangi bir sebeple sona ermiş olan bireylerin veya diğer
aile bireylerinin, tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması
ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları
kapsar" maddesinin "Yakın ilişkidekiler" ibaresi nedeniyle
Bakanlar Kurulu'ndan geri döndü.
KÜRTAJ TARTIŞMALARI
Kürtaj yasaklanmasının ilk adımını da
2003 yılında atan AKP bu dönemde Hastanelerde Aile Planlaması Hizmetlerinin
Yürütülmesi isimli genelge yayınladı. Genelgede, doktorların uygun gördüğü
kürtajlarda kadınların kendi ücretlerini karşılamaları yer aldı. 2012 yılına
gelindiğinde ise hükümetin kürtaja yönelik politikaları üst perdeden dile
geldi. Her fırsatta "kadın erkek eşitliğine inanmadığını" itiraf
eden, kadınlara “üç çocuk doğurun o da yetmez beş çocuk doğurun" talimatı
veren dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2012 yılında, "Kürtaja
karşıyım. Her kürtaj bir Uludere'dir" açıklamaları yıla damgasını
vurmuştu. Ardından dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın "Tecavüze uğrayan
doğursun, gerekirse devlet bakar" açıklamaları kadına yaklaşımı bir kez
daha ortaya koydu.
SIĞINMA EVİ OLDU KONUK EVİ
Bunlarla da yetinmeyen iktidar, kadına
ilişkin her yeni hamlesiyle kadın kazanımlarına yönelik yeni bir saldırı
stratejisi geliştirdi. Kadına şiddetin sonlanması için kadın kurumlarının
üzerinde durdurduğu sığınma evlerinin durumu iyileştirilmezken, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı'nın hazırladığı sığınma evleri yönetmenlik taslağında
sığınma evlerinin ismi "konuk evi" olarak değiştirildi.
KREŞLER KAPATILDI
Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan
kreşlerin kapatılmasından ve Maliye Bakanlığı'nın 21 Ocak 2013'de yayınladığı
"Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ" ile kreşlere kamu
bütçesinden harcama yapılması engellendi.
DİNİ NİKAH MEŞRULAŞTIRILDI
Tüm bunların yanı sıra çocuk yaşta
evliliklerinin de artmasını sağlayan hükümetin politikalarının yansıması 2014
yılında 20 bine yakın ailenin 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için
dava açmasıyla gündeme geldi. 2015’in Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi
nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini ortadan
kaldırdı. Önceden çocuk yaşta evlilikleri yasaklayan yasalar, dini nikahla bu
evliliklerin meşrulaştırılmasına zemin hazırlayacak şekilde esnetildi. Bunun
akabinde 2017 yılında müftülere nikah kıyma yetkisi verildi.
OHAL İLE KADIN MERKEZLERİ KAPATILDI
2015 sonrası geliştirilen milliyetçi
söylemler ve savaş politikaları ise kadına şiddet, taciz ve tecavüzlerin
artması olarak döndü. Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte kadınlar polis
şiddetiyle daha fazla yüz yüze kalırken, birçok kadın gözaltında işkence ve
tacize maruz bırakıldı. Kürt illerinde kayyumların atanmasıyla birlikte ilk
olarak kadın kazanımları hedef alındı. Çok sayıda kadın sığınma evi ve kadın
merkezleri kapatıldı.
ÇOCUK İSTİSMARI YÜZDE 700 ARTTI
Son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu
devletin izniyle evlendirilirken, son 6 yılda 142 bin 298 çocuk dini nikahla
evlendirilmesi sonucu doğum yaptı. Türkiye, dünyada çocuk yaşta evliliklerinde
ilk onda yerini korurken, kız çocuklarında evlilik yaşı 12'ye düştü. Çocuk
istismarı vakaları yüzde 700 artarken, istismar edenlerin sadece yüzde 5'inin
ortaya çıktığı görüldü. Adalet Bakanlığı verilerine göre, yılda ortalama 17 bin
çocuk istismarı davası açılırken, bunlardan yüzde 45'i mahkumiyetle
sonuçlanıyor.
232 BİN 313 ÇOCUK ZORLA EVLENDİRİLDİ
TÜİK verilerine göre, 2011-2016 yılları
arasında 232 bin 313 çocuk evlendirildi. 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440
bin çocuk doğum yaparken 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum
yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 oldu.
OHAL'DE 476 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
2016 Temmuz'u ile 2018 Mart ayında 476
kadın öldürüldü. 2016 yılında gerçekleşen kadın cinayetlerinin yüzde 50'si OHAL
döneminde gerçekleşti. Kadın örgütlerinin verilerine göre, 2017 Ocak ayı dahil
son 15 yılda 14 bin 293 kadın erkek şiddeti sonucu öldürülürken, Cinsiyet
Eşitliği Raporu’nda, Türkiye'nin kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke arasında
125’inci sırada yer aldığı görüldü.
Kadınlar AKP iktidarında oluşan böylesi
bir atmosferde sandığa gidecek.
MA / Berivan Altan