KHK’ye dayanılarak “taşerona kadro” adı
altında yapılan düzenleme sonrası işten atılan Ege Üniversitesi işçilerinin,
rektörlük önündeki oturma eylemi sürüyor. Eyleme katılanların çoğunluğu DİSK’e
bağlı Genel-İş Sendikası üyesi kadın işçiler. Eyleme üyesi oldukları Hak-İş’e
bağlı Hizmet-İş’e rağmen mücadeleden vazgeçmeyen Tepecik Hastanesinde işten
atılan kadın işçiler de katılıyor. Sınav ve mülakatlardan geçerek kadroya
alınmalarında bir sakınca olmadığı halde “güvenlik arşiv soruşturması”
gerekçesiyle kapı önüne konan işçi kadınlarla, işten çıkarılma gerekçelerini,
yaşamlarının nasıl etkilendiğini, 1 Mayıs’ı ve taleplerini konuştuk.
‘PARONAYAK OLDUK SUÇ ARIYORUZ’
İşten atılanlardan biri Nursevim Eskici.
43 yaşında. İki çocuğu var. Kızı özel sektörde çalışıyor, oğlu üniversitede
okuyor. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi genel hizmetlerde 6 yılını
tamamlamış. “31 Mart gecesinde ismimin olmadığını öğrendim o zamandan bu zamana
eylemdeyim” diyor.
Nursevim Eskici’nin eşi de işten
atılanlardan: “Eşime de onun gibi atılanlara da hiçbir açıklama yapmadılar.
Eşim 24 yıldır üniversitede güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. O zamana
kadar hırsızlık yapmamış, soysuzluk yapmamış, insanların güvenliğini 24 sene
sağlamış da, 24 seneden sonra mı suçlu duruma düşüyor?” Eşi şimdi asgari
ücretle bir iş bulmuş. Geçimlerini böyle sağladıklarını anlatan Eskici, “Tüm
zorluklarına rağmen mücadeleyi bırakmayacağım” diyor.
İşten atılmaları bir yana çocuklarının
da ileride iş konusunda sıkıntı yaşayacağını söyleyen Eskici, devam ediyor:
“Biz Türkiye vatandaşıyız. Kendi vatandaşına kara leke sürmüş bir devlet var
ortada. Bizi işimizden attırdı, vatandaşlıktan da attırsın en azından bilelim.
Eğer bankalarında hesabımız, okullarında çocuklarımız varsa ne bankalarına biz
izin verdik ne okullarına biz izin verdik! Madem onlar suçluydu neden izin
verdin? Biz para yatırdık diye şimdi suçlu biz miyiz?” İşten atılma nedenlerini
öğrenmek için yaptıkları başvuruların “gizli bilgi” denilerek reddedildiğini
aktaran Nursevim Eskici, “Biz de tahmin yürütüyoruz, paranoyak olduk, suç
arıyoruz. 20 yıl öncesini sorguluyoruz, araştırıyoruz, suçumuz ne diye” diyor.
‘BİZDE EVE KAPANACAK KADIN YOK’
AKP’nin kadını toplumsal yaşamın,
çalışma yaşamının dışına iten politikalarına da tepki gösteren Eskici, şunları
söylüyor: “İşe gireli 6 sene oldu. Kadın çocuk da doğurur, çalışır da evini de
geçindirir. AKP’nin kadını eve kapatmak gibi bir niyeti varsa eşinden,
kızlarından başlasın. Eşini, kızlarını, gelinlerini kapatsın. Ben çalışarak,
kendi ayaklarım üzerinde durmasını öğrendim. Bizde eve kapanacak kadın yok. Ben
çalışacağım, direneceğim.”
8 ay önce sendikalı olduğunu anlatan
Nursevim Eskici, daha önce hiç eyleme, direnişe katılmamış, kendi deyimiyle “O
araklarda hiç bezi olmamış.” Bundan sonra işini arayanlara, emeğini arayanlara
sonuna kadar destek olacağını anlatan Eskici, “Bu süreç bizi de değiştirdi,
bakışımızı, görüşümüzü. İnsanlar emeği için her şeyi yapabilir, yapmalı da…”
Son sorumuz 1 Mayıs’la ilgili oluyor.
Daha önce 1 Mayıs’a hiç katılmadığını söyleyen Eksici, “Peki bu yıl katılacak
mısınız?” sorumuza içten bir “eet” yanıtı veriyor ve ekliyor: “Ben ayaklarımın
üzerinde durmasını öğrenmiştim. Kendime güvenim vardı. Bunu elimden aldılar.
Hayallerim vardı. Evimi alayım, çocuklarıma yuva kurayım. Bütün hayallerimi yıktılar.
Çoluğumun çocuğumun geleceğiyle oynadılar. Ne para istiyorum, ne pul istiyorum,
işimi istiyorum ben. Ve tüm işçileri işine aşına geleceğine sahip çıkmaya davet
ediyorum. 1 Mayıs’ta işten atılanlara destek olmaya çağırıyorum.”
KANSER HASTASI YILDIZ AĞDAŞ: BUNLAR
BENİM SEBEBİM OLACAK
Yıldız Ağdaş 19 yıldır Ege Üniversitesi
Kampüs Polikliniğinde genel hizmetler biriminde çalışıyordu. O da bir arşiv
soruşturmasıyla işsiz kaldı. Yıldız Ağdaş’ın özel bir durumu var. Çünkü o Ege
Üniversitesi Hastanesinin hem çalışanı hem de hastası. Ağdaş göğüs kanseri.
2015 yılında ameliyat olmuş, şu an ilaç tedavisi görüyor.
İşten atılmasının ailesini nasıl
etkilediğini sorduğumuzda “Oğlum asker, kızım KPSS’ye hazırlanıyor, kendim
onkoloji hastasıyım yeni ameliyat oldum. Bu durumda benim üzülmemem gerekiyor
ama ailemi de beni de etkiledi, nasıl üzülmeyeceksin. Kızım ders çalışamıyor,
ben aklanmazsam yarın benim çocuklarım da işsiz kalacak. Kızım atanamayacak.
Oğlum askerden gelecek işe giremeyecek. İlacımı nasıl alacağım, benim ilaçlarım
pahalı ve artı burada bulunmuyor, Avrupa’dan aldırtmam gerekiyor. Eşim
çalışıyor ama evimiz kira. Ekonomik olarak da yıkıldık. Taksitlerim var, nasıl
ödeyeceğim bilmiyorum. Bunlar benim sebebim olacak” yanıtını alıyoruz.
Ağdaş, tepkisini şöyle sürdürüyor:
“Sınavı geçtik, mülakatı geçtik ama güvenlik soruşturması yüzünden kadroya
geçemedik. Bu nedenle de işsiz kaldık. Gerekçeyi kimse bilmiyor, gizli bilgi
diye bize açıklamıyorlar. Çok zor şartlarda çalıştım. Yeri geldi cumartesi
pazar çalıştık, kadro alacağız diye katlandık. 19 yıllık çalışma hayatımda bir
tutanağım dahi yok, neye dayanarak beni kapının önüne koydular anlamış
değilim.”
KADINI KÖLELEŞTİRMEK İSTİYORLAR
“AKP’ye göre kadın evde oturmalı, kadın
çalışmamalı, kocasının lafında dışarı çıkmamalı” diyen Ağdaş, devam ediyor:
“Kadın köleleştirilmek isteniyor. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Kadın
ekmeğini kazanmalı ve dimdik ayakta durmalı. Aramızda boşanmış kadın var,
çocuklarını tek başına büyütüyor. Ailesine bakan var… Kendi ayakları üzerinde
duran bunca kadını nasıl kapının önüne koyarsın. Taşeron yasası bir yanıyla
AKP’nin kadınlara oyunu. Kadına resmen eve git otur diyor. Ama buna izin
vermeyeceğiz. Biz işçi kadınlar işine, aşına, kadınlık onuruna sahip çıkacak.”
Daha önce 1 Mayıslara katıldığını ancak
ilk kez 2015 yılında sendikalı olduğunu ifade eden Yıldız Ağdaş “İşçi olarak
katılmam gerekiyor. Bu yılki 1 Mayıs’a da tabi ki katılacağız. İşimizi geri
istiyoruz” diyor.
‘BİR GÜN BİZİM DE BAŞIMIZA GELECEĞİNİ
BİLMİYORDUK’
Zülfiye Boncuk Ege Üniversitesinde Kalp
ve Damar Bölümünde genel hizmetler alanında çalışanlardan. O da güvenlik arşiv
soruşturması nedeniyle işinden oldu. Çocukluğundan beri çalışmış Zülfiye
Boncuk. İki buçuk yıl önce de üniversitede çalışmaya başlamış. Bir umut daha düzenli
ve güvenceli iş bekliyormuş. Şimdi işsiz. İki çocuğu var biri üniversiteye
hazırlanıyor diğeri 6. sınıfta. Neyse ki eşi çalışıyor.
İşsiz kalmalarının yanı sıra
gururlarının da kırıldığını ifade ediyor Zülfiye Boncuk: “Araştırdım benimle
ilgili hiçbir şey tutmuyor. Kendimi sorgulattım. Benim bilmediğim ne olabilir
diye. Temiz çıkıyor. GBT soruşturması yaptırdım, temiz çıkıyor. Sicil kaydı
aldım temiz çıkıyor. Bir suç da işlemedim ki?”
Daha önce 1 Mayıslar dışında hiçbir
eyleme katılmamış. 31 Mart’tan bu yana yaşadığı deneyim ise sınıf mücadelesine
bakışlarını değiştirmiş: “Eskiden bir haksızlığa uğramış işçileri gördüğümde
üzülürdüm. Dertlerini paylaşırdım ama katılmazdım. Bir gün bizim de başımıza
geleceğini bilmiyorduk. Bu süreç bizim hayata bakışımızı değiştirdi.
Dayanışmanın mücadelenin ne kadar önemli olduğunu anladık. İnsanları daha
yakından tanıdık.”
İşten atılanların büyük çoğunluğunun
kadın olduğuna dikkat çeken Boncuk, şöyle devam ediyor: “Madem kadınların
çalışmasını istemiyorlar, o zaman eşlerimize daha güzel maaşlar versinler, ev
versinler, okullar ücretsiz olsun. Sağlık giderlerimizi karşılasınlar. Yaşım
tutmuyordu. İnanın sigorta yapmadılar yaşım tutmuyor diye. O yaşta neden
çalıştım? Madem kadının çalışmasını istemiyorlar, öyleyse herkese güzel bir
gelecek hazırlasınlar. Ama hayat öyle değil. Diğer yandan eşin de çalışsa kendi
çalıştığın gibi olamaz. Özgürlüktür bu. Kadının özgürlüğü… Kendi iradesi,
çalışmak kendine güvendir. Kadınlar özgürlüklerinden vazgeçmeyecektir.”
Tek adamın sözü geçsin diye OHAL’in
sürdüğünü anlatan Boncuk, “Beni bu duruma düşürenler, başkalarını da
düşürebilir. Evinden işine giden insanların ne günahı ne suçu olabilir” diyerek
tüm emekçileri seçimlerde AKP’ye oy vermemeye çağırıyor.
Kaynak: Evrensel