Her gün yüzlerce, binlerce işçinin
üretim yaptığı, birçok metal fabrikasını içinde barındıran Tuzla Organize
Sanayi Bölgesindeyiz. Metal fabrikalarında kadın işçilerin de yoğunluklu
çalıştığı bir bölge burası. Her türlü işi yapıyor fabrikalarda kadınlar. Ancak
eşit ücret alamıyorlar, izin hakları yok, kreş yok... Böyle olunca çocuklarına
aldıkları telefonla bakım işini yapabiliyorlar... Uzun çalışma saatlerinin,
aşağılamanın, baskının, küçümsemenin yaşandığı bu fabrikalardan iki kadın işçi
ile koyu bir sohbete dalıyoruz.
6 yıldır teneke kutu ambalajı yapan bir
fabrikada çalışan genç bir işçi ile birlikteyiz. 100-150 kişinin çalıştığı
fabrikada 50-60 kadın olduklarını anlatıyor. Hem çalışıp hem de çocuk bakmakla,
ev işleriyle uğraşmakla yükümlü olan bu kadınların en büyük dertlerinden biri
izin alma. Kolay kolay izin vermiyorlar işçilere. Başka sıkıntılar
yaşadıklarından da bahsediyor genç işçi ve devam ediyor: “Çalışma koşulları çok
ağır. Bant usulü çalışıyoruz. Tenekeler çalışıyoruz, tenekeleri kaldıramıyoruz
ve bunları konuşamıyoruz, sıkıntımızı dile getiremiyoruz. Sendikamız yok, işçi
temsilcimiz var fakat bir faydasını görmedim. Boyum kısa olduğu için koca
kasaların içine eğilmek durumundayım. Kaç defa düşebileceğimi söyledim,
düzelteceklerini söylediler, hâlâ bu konuda bir gelişme yok.”
İŞ AYNI ÜCRET FARKLI
- Fabrikada başka ne gibi sıkıtılar
yaşıyorsun, çalışma koşullarınız nasıl?
- Biz her zaman deriz kadın üretken
olmalı. Ama kadına saygı yok. Bir kere kadını insan olarak görmüyorlar. Erkek
işçiler için de böyle, patron, müdür, ustabaşı için de. Öyle aşağıda görüyorlar
ki, erkek işçiyle aynı işi yapmama rağmen ne aynı tepkiyi görüyorum ne de aynı
ücreti alıyorum. Geçenlerde bir arkadaş patrona ücret eşitsizliğini dile
getirdi. Patron “Ne kadar çalışıyorsun ki, sana ne vereyim” dedi. Patron bunu
söyleyebilme hakkına sahip değil, çünkü patron olarak orada durmuyor. Bunu
müdür dese bir diğeri dese anlarım, ama fabrikada hiç gezmeyen, beni tanımayan,
adımı bilmeyen patron bunu diyemez.
NEFES ALACAK ZAMAN YOK
Nefes alabilecekleri zamanları
olmadığından da şikayet ediyor. Sabah 7.45’te işbaşı yapıp 17.45’te paydos
ettiklerini söylüyor. 10 saat yani. Bazı cumartesileri mesai olduğunu da
ekliyor: “Sürekli bir koşuşturma halindeyiz. Bir araya gelip sohbet edemiyoruz.
Tuvalete giderken kavga dövüş gidiyoruz. Bandı bırakıp gidemiyorsun, yerine
eleman bulabilmelisin ki gidesin. Şimdilik kavgayla da olsa gidiyoruz.”
OLMAYAN KREŞE ÇÖZÜM
Konu geçinmeye geliyor. Kadınların “Tek
kişi geçinemediğimiz için çalışıyoruz” dediklerini anlatıyor. Ama bir taraftan
da kızıyor onlara: “Biraz sormak gerek aslında. Eskiden tek kişi çalışıp
geçinebilirken bugün niye iki kişi birden çalıştığında bile geçinemiyor. Bu
sorgulanmıyor.”
Kadınlar açısından çocuk bakımı da ciddi
problem. Kreş yok, kreşe gönderecek para da yok. Genelde anneanneler bakıyor.
Kadınlar kendi yöntemleriyle çözmeye çalışıyor bakım problemini. Çarpıcı bir
örnek veriyor fabrikadaki bir arkadaşından. 6 yaşında kızı olan arkadaşı kızına
cep telefonu almış. Evde yalnız bırakıyor, ama sürekli telefon ediyor kızına.
2 BUÇUK YILLIK METAL İŞÇİSİNİN ALDIĞI
ASGARİ ÜCRETE DENK
Başka bir metal fabrikasında 2.5 senedir
çalışan bir işçiyleyiz şimdi de. Orta yaşlarda kendisi, 6-7 senedir sigortalı
çalışıyor, daha önce sigortasız çalışmış. Geçinemez olunca da düzenli bir işte
çalışmaya başlamış. Onların fabrikada Türk Metal örgütlü. Türk Metal’i kötünün
iyisi olarak tanımlıyor. 300 kişi çalıştıkları fabrika araba yedek parçaları
üretiyorlar. Ford Otosan’a çalışıyorlar. Puntoda çalışıyor o. Kendisiyle
birlikte 50’ye yakın kadın çalışıyor. Kendilerinden sürekli seri üretim
istediklerini anlatıyor. Metal sözleşmesi daha çok yeni olmasına rağmen iki
buçuk yıllık işçi 2 bin 300 lira alıyor. O da ikramiyesi, her şeyi içinde.
“Bakarsan asgari ücrete denk geliyor” diyor.
DAHA İYİ ÇALIŞMA KOŞULLARI DAHA İYİ
ÜCRET, KREŞ
Fabrikada 1 Mayıs’ın hiç
tartışılmadığını, sendikanın da 1 Mayıs ile ilgili bir şey söylemediğini
aktarıyor: “Bir bakmışsın sadece bir kart dağıtmışlar. Hiçbir çalışma yok.
İşçiler de 1 Mayıs’ı tartışmıyor” diyor. Kendisi de bugüne kadar 1 Mayıs’a
katılmamış bu yıl katılmak istiyor, atmosferini solumak için, sonra da
taleplerini sıralıyor: “Daha iyi çalışma koşulları daha iyi bir ücret, kreş.
Fabrikada yemeklerden şikayetçiyiz, bunun da düzeltilmesini istiyoruz. Yemekler
o kadar kötü ki dışarıdan yemek zorunda kalıyoruz. Sendika başkanı geliyor,
söylüyoruz ‘Yemek konusunu açmayın yemekleriniz gayet iyi’ diyor.”
-Seçim tartışmalarına dair neler var
fabrikada, nasıl karşılandı erken seçim?
-Bizim orası genelde AKP’li olduğu için
sevinçliler tabii, kazanacaklarını düşünüyorlar. İşçiler arasında MHP’li pek
yok. Saadet Partili birkaç kişi var, ancak geneli AKP’li. Muhalif olanları
toplasan 50 kişi yok. Memleketteki kutuplaşma fabrikaya da yansıyor. Çok ileri
düzeyde değil ama. Aynı bantta çalıştığım AKP’li bir çocuk var. Kılıçdaroğlu’ya
laf söylüyordu. Ben de “Dönün biraz kendinize bakın” dedim. O da
“Siyasetçilerin hepsi dönek aslında, bir söyledikleri bir söylediklerini
tutmuyor” dedi. Bunu bile bile niye verdiğini sorduğumda ise “Verecek hiç kimse
yok” karşılığını verdi.
‘SÖZ HAKKIM OLSUN, SOKAKLARDA GÜVENLE
DOLAŞAYIM’
Biraz 1 Mayıs’a dair konuşmak istiyoruz:
“1 Mayıs çok konuşulmuyor, konuşan iki üç kişiyiz. Geneli tatil olarak görüyor
1 Mayıs’ı. Bir de böyle bir dönemde kadın arkadaşların durumu aklıma geliyor.
Binbir emekle çalışıyorlar ama çalıştıkları parayı kocaları, babaları,
ağabeyleri alıyor. Maaş kartı onlarda.
Bazı işçilerin 1 Mayıs’a gidenleri
terörist olarak gördüğünü ama her şeye rağmen kendisinin 1 Mayıs’a katılacağını
söylüyor, taleplerini dile getiriyor: “Ben 1 Mayıs’a gidiyorum, çünkü
yaşamımdan memnun değilim. İşçiyi koruyan bir sendika istiyorum. Eğitim hakkı
istiyorum, kadınların kendilerini güvende hissedeceği, özgürce yaşayabileceği,
kendini rahatlıkla ifade edebileceği olanakların olmasını istiyorum. Kadınların
ne iş yerinde ne mahallede ne sokağında hiçbir yerde söz hakkı da yok,
güvenliği de… Sokak bütün insanların ortak yaşam alanları olmasına rağmen sabah
karanlığında işe giderken çok tedirgin oluyorum. Saat kaç olursa olsun sokakta
olduğumda güvende hissetmek istiyorum.”
SEÇİM TARTIŞMALARI
E bu kadar şey konuştuktan sonra
sohbetimiz geliyor seçimlere. Fabrikada AKP’liler “Biz kazanırız” diyorlarmış.
O da ‘Çalarsanız kazanırsınız” karşılığını vermiş: “Fabrikada işçilerin geneli
AKP’li. “Arkadaşlardan biri nisan referandumu öncesi ‘Kim gelir’ diye sordu
bana. Ben de ‘Adil olursanız düşersiniz. Adil olmadığınız sürece siz alacağınız
için siz gelirsiniz’ dedim. ‘Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun’ cevabını verdi.
Seçimden sonra ona dedim ki, ‘Anayasayı bile çiğnediniz. Mühürsüz oyları
saydınız. İkincisi halk meclisine halkın oyuyla gelmiş insanları yok sayıp
hapse tıktınız.’ Böyle konuştuğumuzda onlar da ‘Teröristleri ayıklamak lazım.
Ona oy veren de onun gibidir’ diyorlar Çeşitliliği sevmiyorlar, tek düşünce
olsun. Herkese aynı düşünsün. Şimdi de yapılıyor seçim tartışmaları. AKP’li
MHP’li işçiler var. MHP’li işçiler MHP’ye oy vermeyeceklerini söylüyor İyi
Partiyi düşünüyorlar, ama ona da başkanı kadın olduğu için vermeyeceklerini
söylüyorlar. Değişik bir düşünce. Kadınları her yerde küçümsüyorlar.
Kadınları sindirme konusunda büyük bir
çabaları var, ama biz kadınlar koşullarımızın düzeltilmesi talebiyle, eşit
koşullarda çalışma talebiyle ‘Varız’ diyerek yan yana omuz omuza mücadele
etmeliyiz. Bizi birey olarak görsünler, önümüze bariyer kurmasınlar.” diyerek
özetliyor durumu.