29 Nisan 2018 Pazar
'Minareler süngü, kubbeler miğfer' ve camiler propaganda merkezi..!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran’da erken genel seçimlerin yapılacağını söylediği günden itibaren, başta Avusturya olmak üzere birçok AB ülkesi, Erdoğan veya AKP’li siyasetçilerin herhangi bir seçim propagandası yapmalarına kendi ülkelerinde izin vermeyeceklerini peş peşe açıkladılar. Bu konular konuşulurken, bir anda Alman basınına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, 25 yıl önce 29 Mayıs’ta Solingen’de Neo Naziler’in saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin yıl dönümü anmasına katılacağı ve bunun doğru olup olmayacağı tartışmaları başladı.
Almanya, Çavuşoğlu’nu anmaya davet ettiğinde, henüz gündemde seçim yoktu. Ayrıca Solingen için yapılan anmalara Ankara hükümetinden bir isim geleneksel olarak katılıyor. “Çavuşoğlu bu anmayı seçimler için araç olarak kullanır mı?” sorusu, ancak 29 Mayıs’ta belli olacak. Fakat AKP’nin propaganda yapmak için çok daha etkili başka bir kanalı Almanya’da zaten mevcut: Bu kanal, tüm eleştirilere ve uyarılara rağmen, Alman devletince hala çalışma partneri olarak görülen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB).
Sadece Almanya’da Diyanet’e bağlı 960 tane cami var: TSK’nin Afrin’e harekat düzenlediği sırada, tıpkı Türkiye’deki camilerde olduğu gibi, Avrupa’daki camilerde de Fetih Suresi okundu. Cuma namazlarındaki vaazlarda harekatın propagandası yapıldı. Bununla yetinmeyen Diyanet’in camileri, çocukları propaganda amaçlı kullanarak, çocuklara ölümün ve öldürmenin övüldüğü “kutsal savaş”ı sahnelettiler: Medyada çıkan görüntüler sadece bir camiden de değil, birçok farklı şehirdeki farklı camilerden geliyor. Herford, Mönchengladbach, Duisburg… Yaklaşık 80 farklı camide Çanakkale Savaşı’nın 103’üncü yılı anmasında çocuklar sahnede bayraklarla, üniformalarla, silahlarla oyun sahnelediler.
Camiler uzun zamandır Erdoğan’ın ve AKP’nin propaganda merkezlerine dönüşmüş durumda. Bu din evleri üzerinden Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin desteği alınmaya çalışılıyor. DİTİB’in internet sayfasında veya sosyal medya adreslerinde Afrin harekatı ve Çanakkale Savaşı kutsal savaşlar olarak nitelediriliyor: Ankara’nın aldığı tüm politik kararlar, savaşa girmek de dahil olmak üzere, kutsallık üzerinden meşrulaştrılıyor, militarilize edilmiş bir İslam sergileniyor!
Sadece Almanya’da da değil, Viyana’da Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) camisinde de aynı oyunların sergilendiğini, Avusturya’nın haftalık “Falter” gazetesi yazdı. Yine Falter gazetesinin haberine göre, birçok Avusturya camisinde çocuklara sadece AKP ideolojisi değil, MHP’nin ideolojisi de aşılanmış durumda. Gazetenin yayınladığı fotoğraflarda “kurt işareti” yapan küçük çocuklar görülüyor. Avusturya’da bu konu meclise taşındı: Yeşiller Partisi’nden David Stögmüller, Bozkurtlar’ın aşırı gruplar arasında olup olmadığını 11 Nisan’daki soru önergesinde yönlendirdi. Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nden (SPÖ) Sabine Schatz, Federal Anayasa Koruma ve Terörle Mücadele Bürosu’nun “Bozkurtlar’ın faaliyetleri yoğun şekilde gözlemlenmeli” dedi. Şimdi Avusturya hükümeti, ATİB’in feshedilmesi konusunu değerlendiriyor.
Almanya’daysa göreve gelir gelmez “İslam Almanya’ya dahil değildir” diyen ve her fırsatta İslam’ı eleştireni Hıristiyan Sosyal Birliği’nden (CSU) yeni İçişleri Bakanı Horst Seehofer’nın konuyla ilgili ağzını bıçak açmıyor. Basının sorularına da cevap vermekten şimdilik kaçınıyor.
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Çocuk, Aile, Mülteciler ve Entegrasyon Bakanlığı Devlet Sekreteri, Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) üyesi Serap Güler’e sorduğum “Almanya’ya uyum kapsamında DİTİB’le birlikte çalışmaya devam edecek misiniz?” soruya verdiği yanıt memnun edici değil: “Almanya’da Sünni Müslümanlar adına çalışacak başka büyük bir kurum yok, bu nedenle onlarla çalışmaya devam etmek zorundayız.” Ama tüm bu “kutsal savaş” görüntülerinden sonra DİTİB’le yola nasıl devam edeceklerini gözden geçireceklerini de ekliyor.
Bu camilere giden aileler çocuklarını, savaşçı bir karakterle yetiştiriyorlar; bu mabetlerde çocuklara, Erdoğan’ın aldığı tüm kararlar haklı gösteriliyor ve onu sorgulamadan takip etmek öğretiliyor. Birbirini pekiştiren bu şekil aile ve cami eğitimini alan çocuklardan daha sonra, Almanya’da yaşayan diğer azınlıklar olan Kürtlerle, Yahudilerle, Ermenilerle, Alevilerle, eşcinsellerle… kısacası düşman gösterilen “ötekiler”in çocuklarıyla uyum içinde okula gitmeleri ve birlikte yaşamaları bekleniyor.
Almanya’nın dini kurumlar üzerinden uyum projeleri yürütme çabası, artık imkansız hale gelmiş durumda: Aileler, demokrasi ve çeşitliliği içine sindirmedikçe bu uyum projeleri asla işe yaramayacak! Türkiyeli demokratik kurumların hem eyalet hükümetleriyle, hem de federal hükümetle konuyla ilgili iletişime geçmesi ve uyum meselesini DİTİB’in elinden kurtarması zaruri görünüyor.
Erdoğan veya herhangi bir AKP’li Almanya’ya gelip, konuşma yapamasa da, onların bine yakın propaganda merkezi her gün faaliyetine devam ediyor. Bu boşluğu dolduracak yetkinliğe de sahip olduklarını herkes tarihten bugüne biliyor.
Ayşegül Karakülhancı Duman