Cumartesi Anneleri 627. haftasına giren eylemlerinde 1
Nisan 1996’da gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu ile 2 Nisan 1948’de
katledilen Sabahattin Ali’nin akıbetini sordu.
Saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda başlayan eylemde
ilk olarak 1980 yılında gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail
Kırbayır konuştu. “Bu coğrafyada devlet sanki öldürmekten sorumlu, yaşatmakla
yükümlü değil” diyen Kırbayır; kardeşi için, devletin 30 yıl boyunca “firar
etti” iddiasını ortaya atmasına rağmen mecliste kurulan araştırma komisyonunun,
kardeşinin katledildiğini tespit ettiğini söyledi. Kırbayır, Adalet Bakanlığı
tarafından Kars savcılığına iletilen incelemelerin üzerinden 6 yıl geçmesine
rağmen iddianamenin hazırlanmadığına dikkat çekti. Kırbayır, devletin tüm
yetkilerinin tek kişiye verilmesine de tepki gösterdi.
CHP milletvekili Hilmi Yarayıcı ise polis
cinayetlerine değinerek, “Benim meskenim dağlardır” türküsüyle Sabahattin
Ali’yi andı.
Türkoğlu Ailesi adına ise Münibe Türkoğlu bir konuşma
yaptı. “Bu meydanın dili olsa da anlatsa” diyen Türkoğlu, kayıpların bulunması
için verilen mücadeleye değindi. Talat Türkoğlu’nun siyasi kimliği yüzünden
katledildiğini söyleyen Münibe Türkoğlu, 1997 yılında bir JİTEM itirafçısının
cinayeti anlatmasına rağmen dosyanın zaman aşımına uğratıldığına dikkat çekti.
“Zorla kaybetme Türkiye’de suç değil”
Talat Türkoğlu’nun avukatı Gülizar Tuncer ise, zorla
kaybetmelerin birçok ülke tarafından ‘insanlığa karşı işlenen suç’ kapsamında
kabul edilmesiyle, faillerden devlet başkanlarına kadar, zaman aşımı gibi
süreler dikkate alınmaksızın cezalar verildiğini anlattı. Türkiye’nin ise hala
kullandığı bir yöntem olarak zorla kaybetmeleri ‘insanlığa karşı suç’
kapsamında görmeyerek katilleri koruduğuna dikkat çekti.
Tuncer’in konuşmasından sonra tutuklu Cumhuriyet
gazetesi çalışanı Murat Sabuncu’nun, eylemi selamladığı mesajı okundu. Sabuncu,
kendisine gönderilen mektupların da “Burada böyle biri yok” denilerek
göndericiye iade edildiğini aktardı.
Eylemde konuşan CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu,
Türkiye’de “hukuk devleti” olmadığına dikkat çekerek referandumda ‘Hayır’
çağrısı yaptı.
İtiraflara rağmen Türkoğlu dosyasına zaman aşımı
Konuşmaların ardından Leyle Havva Kaya tarafından
okunan basın açıklamasında Edirne’deki annesini ziyaret eden Talat Türkoğlu’nun
1 Nisan 1996’da gözaltında kaybedilmesine değinildi. Annesinin evine giderken
yol boyunca sivil polisler tarafından takip edildiği aktarılan Türkoğlu’nun
kaybedilmesinden sonra başvurulan tüm makamların “gözaltında değil” cevabı
verdiği belirtildi. 1997 yılında Kasım Açık isimli JİTEM itirafçısının; Mahmut
Yıldırım’ın başında olduğu polis, asker ve itirafçılardan oluşan bir ekip
tarafından Türkoğlu’nun işkenceyle sorgulanarak, katledildikten sonra Meriç
Nehri’ne atıldığını açıkladığı ifade edildi. İtirafçının, Türkoğlu’nun fiziki
yapısı ve eşyalarını detaylı olarak da tarif ettiği belirtilen açıklamada,
itiraflara rağmen sonuç alamayan ailenin başvurduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin (AİHM) Türk sermaye devletini Türkoğlu’nun katledilmesiyle ilgili
mahkum ettiği bilgisi verildi. 2016 yılında davanın zaman aşımına uğratıldığı
da eklendi. Açıklama Türkoğlu’nun akıbetinin açıklanması ve katillerinin
cezalandırılması istenerek sona erdi.
Açıklamanın okunmasının ardından Cizre ve
Yüksekova’daki kayıp yakınlarının hala eylem yapamadığına ve Tahir Elçi’nin
katledilmesinin üzerinden geçen 70 haftaya rağmen katillerinin
cezalandırılmadığına dikkat çekildi.