İTO Başkanı Kıdem Tazminatı Fonu'nun
nasıl kullanılacağını "açıkladı"
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Nisan
ayı toplantısında hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hem
de İTO Başkanı İbrahim Çağlar çeşitli konularda açıklamalar yaptılar. Çağlar
kıdem tazminatının fona devriledileceği kesinmiş gibi burada biriken paraların
kendilerine kredi olarak dönmesini istedi. Daha ileri giderek işsizlik fonu için
patronlardan kesilen yüzde 2’lik primde indirime gidilerek, aradaki farkın fona
aktarılmasını “önerdi”.
Hemen ardından Müezzinoğlu, işsizliğin
artık gizlenemez oranlara yükselmesi gerçeğinden kaçamayarak TÜİK verileriyle
konuşup, ilan ettikleri “istihdam seferberliğiyle” bunu yeneceklerini iddia
etti. İşçi sağlığı ve güvenliği konusundaki asıl sorumluluğu bir kez daha
işçilere-eğitime yıkacak vurgular yapmayı da ihmal etmedi.
İşsizlik fonuna ödedikleri yüzde 2’lik
bir prim ödemesini çok gören, daha da ileri giderek kıdem tazminatı için
oluşturulacak fonun patronlara peşkeş çekilmesini buyuran Çağlar, patronların o
açgözlülüğünü, kar hırsı ve yağmacılığını perdesiz bir şekilde ortaya koydu.
İşsizlik Fonu’nun, Deprem Fonu’nun
başına ne geldiyse oluşturulmak istenen Kıdem Tazminatı Fonu’nun başına da onun
geleceğini açıkça ilan etmekten de kaçınmadı.
Patronlar cephesinden kendi sınıfsal
çıkarları temelinde bu denli dolayımsız planlar yapılıyor anlayacağımız. Kıdem
tazminatının fona devredilmesinin aslında onun tasfiyesi dahası yağması
anlamına geldiğini anlamak ve buna göre sınıfsal bir tutum geliştirmekse bize,
işçi sınıfına düşüyor.
Patronlar cephesinde her şey bu kadar
netken bizim cephemizden de hızla bir mücadele programı olarak netleşmek
zorunlu. Çünkü kıdem tazminatının böylesine yağmaya açılması sadece onca yıl
çalıştıktan sonra belli miktarda toplu bir paraya ulaşmak meselesi değil, asıl
olarak iş güvencesi meselesi olduğunu bilerek…
‘Bareti var, kemeri var ama ayaklarının
yanında’
Toplantıda konuşan Müezzinoğlu, 2016’nın
zor bir yıl olduğunu, işsizlik oranının yüzde 12’lere fırladığını, bunu görüp
hızla bir istihdam planlamasına gittiklerini söyledikten sonra işçi sınıfı için
yapabileceklerinin neler olabileceğine ilişkin de “çarpıcı” tespitlerde bulundu.
İşsizliği ekonominin yapısal
sorunlarından, emperyalist kapitalizmin krizleri ve iç engellerinden bağımsız
bir sorunmuş gibi koyan ve bir istihdam seferberliğiyle aşılabileceği
yanılsaması yaratan Müezzinoğlu seferberlik ilanından bu yana (2 Şubat) 787 bin
işsiz istihdam ettiklerini iddia etti. Bu istihdamın Haziran sonu itibariyle 1
milyona ulaşacağını söyleyen Müezzinoğlu, bu işlerin geçici işler olduğunu
söylemedi tabi…
Hemen ardından işçi sağlığı ve güvenliği
konusundaki hassasiyetini de ifade etmeyi ihmal etmeyen Müezzinoğlu, “Bazı
konuları mecburen referandum sonrasına bıraktık. İş güvenliği bir kültüre
dönüşmeli. Vereceğimiz eğitimle bunu yapmalıyız. İskeledeki işçinin kemeri var
bareti var ama ayaklarının yanında. Bu ülke mutlaka yüzde 5'in üstünde büyümeli
ve her yıl 1 milyon kişiye istihdam sağlamalı" diyerek “fıtrat”
yaklaşımının ikiz kardeşi olan “eğitimsiz işçi” mitini tekrarladı.
Sözün kısası emperyalist kapitalist
ekonominin dünya düzeyinde yaşadığı kriz ve sıkışmalar, tosladığı yapısal engeller
burjuvazi ve siyasi temsilcilerini; sömürüyü daha fazla nasıl derinleştiririz,
yağma ve talan alanlarını nasıl genişletiriz ve dünyada kızışan bu rekabet
koşullarında nasıl ayakta durabiliriz konusunda hararetli bir saldırı planında
perdesizce buluşturuyor.