HDP Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, Grup Başkanvekilleri ve
milletvekilleri tutuklu vekillerin durumuna dikkat çekmek ve Anayasa
Mahkemesine içtihadına sahip çıkması yönünde çağrı yapmak üzere Anayasa
Mahkemesi önündeydi.
HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Adalet Bakanlığı'nın Demirtaş ile
ilgili gönderdiği yazıya dikkat çekti.
Yıldırım, "Eş Genel Başkanımızın yargılandığı bütün mahkemelere gizli
ibareli belge göndererek, siyasi hadlerini aşarak Eş Genel Başkanımızın örgüt
militanı olmaktan tutuklu olduğu ifade edilmiş. Biz de tam da yargının bağımsız
olmadığını söylüyorduk. Sağ olsun Adalet Bakanlığı bizi iddiamızı ispatlamak
konusunda alabildiğine destekledi, işimizi kolaylaştırdı. Gizli ibareli bu yazı
tarafsız yargı diye bir şeyin kalmadığını göstermiştir" dedi.
Ahmet Yıldırım'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Siyasi iktidar OHAL’e bağlı yaşıyor. Fişini çektiğiniz anda kendisine
siyaset şansı vermeyeceğini çok iyi biliyor. Bu sebeple her geçen gün olağan
dışı yöntemleri devreye sokarak sivil iradeyi teslim almaya çalışıyor.
1 yıl önce, 4 Kasım’da partimiz şahsında ülkede toplumsal ve siyasal yaşam
darbeyle teslim alındı. Hedef alınan demokratik siyaset, hukukun üstünlüğüydü.
O gün partimize darbe yaparak Eş Genel Başkanlarımız ve milletvekillerimizi
tutuklayanlar belli bir takvim çıkarmışlardı. Önce Eş Genel Başkanlarımız ve
milletvekillerimizi aldılar, anayasa değişikliği referandumunu planladılar.
Bizim arkadaşlarımız rehin alınmış olabilir ama iradesi rehin alınan bütün
Türkiye’dir.
Bu bir yıllık süreçte akla hayale gelmez hukuk dışı yöntemler işletildi. Eş
Genel Başkanımız Demirtaş’ın iddianamesi 9 ay boyunca çıkmadı. Sonra duruşma
tarihleri bir türlü belirlenmedi. Eğer dağ yeni bir fare doğurmazsa 7 Aralık’ta
mahkeme karşısına çıkarılması gerekiyor. Ama Eş Genel Başkanımız Figen
Yüksekdağ mahkemeye çıktığında onun söylediği bir şeyden korktular; “Ben buraya
faşizmin gözlerinin içine bakmaya geldim” dedi. O günden sonra yargılamaktan
korkar oldular. O günden sonra SEGBİS’le yüz yüzelik ilkesini ihlal edilmesi
mahkemeye çıkarılma kararları konusunda gelgitler yaşandı.
DEMİRTAŞ DÖRT DUVAR ARASINDAYKEN BİLE KABUSLARI OLDU
Bütün bunların izdüşümünde partimize darbe yaparak sivil siyaseti hedef
alanlar rehin alınmış arkadaşlarımızı yargılamaktan korkuyorlar. Dışarıdayken
Demirtaş onların korkusuydu. Şimdi dört duvar arasında duruşuyla sarayın kabusu
haline geldi.
Öyle ki Eş Genel Başkanımızın yargılandığı bütün mahkemelere gizli ibareli
belge göndererek, siyasi hadlerini aşarak Eş Genel Başkanımızın örgüt militanı
olmaktan tutuklu olduğu ifade edilmiş. Biz de tam da yargının bağımsız
olmadığını söylüyorduk. Sağ olsun Adalet Bakanlığı bizi iddiamızı ispatlamak
konusunda alabildiğine destekledi, işimizi kolaylaştırdı.
Gizli ibareli bu yazı tarafsız yargı diye bir şeyin kalmadığını
göstermiştir. Eş Genel Başkanımız ve milletvekillerimizin mahkemeye çıkarılıp
çıkarılmayacağına mahkemenin karar verme şansı olmadığını itiraf etmişlerdir.
Artık mızrak çuvala sığmıyor. Çünkü Eş Genel Başkanlarımız ve diğer
vekillerimizle yüzleşmekten, onların iktidarı yargılamasından korkuyorlar.
Arkadaşlarımızın onurlu duruşu gece rüyalarına giriyor. Bugünler tarihin kara
sayfalarına not düşüldüğü günler. Bugünün uygulayıcıları tarihin kara sayfalarında
yerlerini alacaklar. Biz onları hem o sayfaya yazacağız hem o sayfayı koparıp,
bu ülkeyi özgürleştireceğiz. Bugün bu iktidarın yanında duranlar, siyasi
ortaklık yapanlar, onlara kalemşörlük yapanlar; gün olacak devran dönecek.
Hiçbiri bugünkü uygulamalarını savunamayacaklar. "Ben emir kuluydum"
diyecekler. Hiç kimse emir kulu oldu diye hukuktan yoksun kararlara boyun
eğemez.
OHAL’E YASLANMIŞ AĞIR HASTASINIZ
Bu iktidarın bu anayasaya, yasaya, hukuka aykırı olarak bu talimatlarına
boyun eğerek kendilerini emir kulu adderek sorumluluktan kurtulamazlar. Bu
düzenin sonu geldi. Tünelin ucunda ışık göründü. Rehin aldıkları kişiyi mahkeme
karşısına çıkaramayan iktidar bu ülkeyi yönetme ehliyetini yitirmiştir. Siz
demokrasi pusulasını kaybetmişsiniz. OHAL’e yaslanmış ağır hastasınız. OHAL
fişini çektiğimiz qün siyasi meftasınız. Bu siyasi iktidarın ipiyle kuyuya
inenlerin sonunu hepimiz biliyoruz. Bugün hukuktan, ahlaktan yoksun bu tutumla
sakın kuyuya inmeyin.
AYM bir yıldır kafasını kuma gömmüş. Kimse dosya yoğunluğunda söz etmesin.
AYM’den lehimize bir karar beklemiyoruz. Kendi içtihadlarına saygılı olmalarını
bekliyoruz. Bugünler geçtiğinde kimin tarafsız yargıya çalıştığını tarih
yazacak.
Tüm arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Sizin tüm söylem ve etkinlikleriniz suça
konu edilse de o söylem ve etkinlikler bu partiye gönül vermiş herkesin
söylemidir. Siz asla suç işlemediniz. Siz rantın gücün değil halkların gücüyle
hareket ettiniz. Bu günahsa hepimizin günahıdır.
Yıldırım'ın ardından söz alan Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş,
"Eğer biz AYM önünde onlarca vekil olarak bulunuyorsak bu, Türkiye’de
hukukun kalmadığının kanıtıdır" dedi.
Beştaş'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Anayasa Mahkemesi şu anda kendi görevini yapıyor mu bu soruyu hepimizin
sorması lazım. Eğer biz AYM önünde onlarca vekil olarak bulunuyorsak bu,
Türkiye’de hukukun kalmadığının kanıtıdır. Biz burada hukuku hatırlatmak için
varız. AYM’ye ne yapması gerektiğini biz değil anayasa söylüyor. Anayasa
mahkemesinin varoluş gerekçesi tam da anayasaya uygunluk denetimi yapmaktır.
İktidarın anayasaya aykırı kararlarını denetlemek ve karar almaktır. AYM hukuk
devletlerinde en önemli denge denetim mekanizmalarındandır. En üst mahkemedir.
AYM şu anda bu rolünü unutmuş iktidara külliyeye en fazla kim yakın durur
yarışı yapmaktadır.
2010 yılını hatırlayın. AKP AYM’ye bireysel başvuruyu devrim olarak sundu.
Bütün vatandaşların ihlal edilen hakları için AYM’ye başvuru yapabileceğini
söyledi. Halk buna güvendi ve 2010’da bu anayasa değişikliğine onay verdi. AKP
iktidarı verdiği hiçbir sözü tutmadığı gibi bu sözü de tutmadı. Çünkü AKP
iktidarı baskıdan ve açık talimatlardan vazgeçmedi. Hatırlayın Can Dündar
kararına ben bu karara saygı duymuyorum dedi. Cumhurbaşkanı danışmanı da
cumhurbaşkanının sözleri devletin görüşleridir demekten geri durmadı.
Cumhurbaşkanının sözleri devletin sözleridir ve bütün kurumlar bu sözlere uymak
zorundadır diyorlar.
AYM’Yİ BAĞLAYAN TEK BELGE ANAYASA'DIR
Bizim arkadaşlarımız 1 yıldır rehinler çünkü tutuklama kararları kesinlikle
ceza hükmüne dayanmıyor. Çünkü ortada bir suç yok. Ortada siyasi faaliyet var.
Yargıya verilen talimatlarla rehin alındılar. 1 yılı doldurmamıza çok az bir
süre kaldı AYM hala karar vermedi. Önünde içtihat olmasına rağmen, kendi kararı
bulunmasına rağmen karar vermedi, çünkü hukuktan kaçıyor. Ama bu yol yol değil.
AYM’yi tarih önünde aklayacak tek olgu onun hukuka uygun karar vermesidir.
Yarın iktidar değişir ama AYM’nin uygulaması gereken kurallar değişmez. Anayasa
Mahkemesi kararlarını bize göre değil, Erdoğan’a göre değil anayasaya göre
verecek. AYM’yi bağlayan tek belge Anayasa’dır.
Sizler karar vermedikçe neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Siz karar
verinceye kadar kaç milletvekilliği daha düşecek? Yüz binlerce insanın oyu
maalesef Meclis’te değil şu anda. AİHM’den Türkiye süre istedi, 3 hafta
verildi, neyi bekliyorsunuz? 1 yıl yetmedi mi? Bu kadar büyük bir hukuksuzluğun
önlenmesi görevi sizdedir AYM. AYM üyeleri, lütfen rolünüzü unutturmaya
çalışmayın. Herkes neler olduğunun farkında.