AND OLSUN, ŞART OLSUN
Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Nnver Gökçe 1920 de Erzincan Kemaliye
ilçesinin Çit köyünde dünyaya gözlerini açtı. 10 yaşında ailesiyle birlikte
Ankara'ya göçtü. İlk, orta, lise ve yüksek öğrenimini Ankara'da tamamladı.
Şiire 1940'larda başladı. İlk şiirleri Yurt ve Dünyada yayınlandı. Tüm öğrenim
hayatı Ankara’da geçen Enver Gökçe, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi,
Türkoloji bölümünü bitirmiştir.
Enver Gökçe Eğinlidir. Fakülte bitirme
tezi, “Eğin Türküleri” üzerinedir. Evrensel Basım Yayın’ca yayınlanmıştır.
Enver Gökçe genç yaşta devrimci mücadele
içerisinde örgütlü biçimde yer almış, bunun bedelini de çok ağır bir biçimde
ödemiştir. Edebiyata genç yaşlarında ilgi duymuş ve şiir yazmaya başlamıştır.
Bestelenerek pek çok sanatçı tarafından
seslendirilen ‘Görüş Günü’ şiiri, ilk şiirlerinden biridir; üniversite
öğrencisi olarak üç ay süren ilk tutukluluğu sırasında yazdığı bir şiir.
“Bugün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba!
İzin olsun hapishane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cıgaramın ateşi
Gitme dayanamam”
Üniversiteyi bitirdikten sonra yalnızca
bir yıl Kredi Yurtlar Kurumu’nda memur olarak çalışabilmiştir, 1951 TKP
Tevkifatıyla tutuklanmıştır. İstanbul 1. Şubede iki yıl Tabutluk’ta kalmıştır.
“…1. Şubede kaldığım zaman içinde
işkence yapıldı. Havasız ve hatta ekmek ve su verilmediği günler oldu; birçok
kanunsuz işlem neticesinde ruh sağlığı bozulanlar ve intihar edenler oldu. 7
sene hapis cezası aldım. İstanbul’dan Adana’ya kadar parmaklarımızdan ve
ellerimizden kelepçeli olarak getirildik…Eğer sağlığım el verirse, ömrüm vefa
ederse 51 tevkifatının destanını yazmak istiyorum…” (Ne hazindir ki, hem
sağlığı hem de ömrü vefa etmemiştir.)
Bu dönemi anlatan bir şiirinin
başlangıcını anımsayalım:
“Zaman akar, zaman geçer./ Zaman zindan
içinde./ Biz mapusta gürül gürül yatardık/ Yılan çıyan içinde./ Getirdiler ite
kaka bir yiğit/ Ayak çıplak/ Ak bir mintan içinde./ Zaman zaman içinde/ Işık
duman içinde”
Enver Gökçe, “Ben sanattan ne
anlıyorum?” sorusunun yanıtını açık bir şekilde vermiştir:
“Ben sınıf edebiyatı yapıyorum. Bence
sanat, emekçi sınıfın yaşam kavgasındaki gücünü, kudretini ortaya koymalıdır.
…İyi başarılı bir eseri meydana getirebilmek için önce sosyal bir içerik, sonra
da estetik bir kılıf zorunludur… Bir sanatçının doğru, devrimci bir yönde bir
şeyler verebilmesi için, pratik ve teori arasındaki işbirliğini daima göz
önünde tutması gerekir. Dünyayı ve olayları ancak diyalektik metodun ışığında
kavrayıp yorumlayabiliriz… Dünyamızı insanca yaşanabilecek bir hale getirmek
için şiiri ve sanatı sosyo-politik bir mücadelenin araçları olarak görüyoruz…
İyi bir sanatçı olmak için önce, kendi halkını sevmek, daha doğrusu bu halkın
içinden, bu halkın en devrimci sınıfına bağlılık göstermek, içtenlikle bunu
yapmak şarttır…”
Hapis cezasının bitiminde sürgün cezası
ile de cezalandırılır. Sürgün sonrasında, geçici işler, düzeltmenlik, gördüğü
işkencelerin eseri olan rahatsızlıklar, yoksulluk nedeniyle yılın belli
aylarını köyünde geçirme zorunluluğu, işsizlik, acı dolu yıllar… Bulduğu bazı
işlerden sakıncalı olduğu(!) gerekçesiyle çıkarılması, 1970’li yıllarda yazar
örgütlerinin, yazar arkadaşlarının desteğiyle nispeten daha iyi bir dönem. 12
Eylül faşizmi, ardından 19 Kasım 1981’de, Ankara Seyranbağları Huzurevi’nde
sona eren onurlu ama zorlu bir hayat…
Enver Gökçe, ‘Memleketimin Şarkıları’
şiirinde diyor ki;
“Ben, bizden olan bütün insanların
dostu;
Adı, haritalarda bile bulunmayan
Bir köyündenim Anadolu’nun
Güzel şeylere hasrettir memleketim.
Güzel şeylere hasret bu dünya
Yıllardır, kanda ve ateşte mısralarım
Yanan şehirlerin
Ağır tankların tekerlekleri arasında”
Enver Gökçe'nin şiirleri yaşamla iç içe,
yaşananların ve yaşanacakların resmedilmesidir. Onda soyutlamalara fazla
rastlanmaz. O halkla iç içe ve onun savaşımıyla bütünleşmeye çalıştığından,
şiirlerinden hep bu gerçekliğin dizeleri vardır. Enver Gökçe daima bir şair
olarak kitlelere açıktan hedef göstermesiyle de, estetik kaygına kapılmadan
söyleyeceklerini anlaşılır ve halkın anlayacağı dille söyleyerek, özgünleşen Enver
Gökçe, faşist diktatörlük koşullarında hep acı ve zorlu bir yaşam sürmüş.
Bundan asla yakınmamıştır. O hep toplumun çıkarlarını önde tutmuş ve yönünü
sosyal kurtuluş kavgasına döndüğünden "Acılı insan kimliğinden" asla
çekinmemiştir. O en zor günlerde bile halklara ve insanlara sevgiyle bakmasını
bilen bir şairdir.
Enver Gökçe'nin devrimci inanç, umut ve
kavga dolu şiirleri, "Dost Dost İlle Kavga" Panzerler Üstümüze
Kalkar” kitaplarında yayınlandı. Enver Gökçe'nin Kavga şiirleri, her geçen gün
daha fazla insanı kavgaya atılmaya teşvik ediyor. Ve bütün karşı devrimci
saldırı ve yaklaşımlarının karşısında devrimci Enver Gökçe, şiirleriyle
karanlığa karşı olmaya devam ediyor. O'nu ölümünün 36. yılında saygı ve
sevgiyle anıyoruz.