2 Kasım 2017 Perşembe

Sağlık emekçileri: Artık yeter, ölümüne çalışmaya hayır..!

İstanbul Tabip Odası (İTO) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) sağlık alanındaki ağır çalışma koşullarına ve hekimlerin uğradığı saldırılara dikkat çekmek amacıyla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde basın açıklaması düzenledi. "Ölümüne çalışmaya hayır" pankartı açan sağlık emekçileri "Ölümüne çalışmak istemiyoruz", "AKP 184 ölüyoruz", "İnsanca çalışma koşulları istiyoruz", "Sağlıkta şiddete son", "Güvenli ortamlarda çalışmak istiyoruz", "Sağlıkta yaşanan sorunların sorumlusu çalışanlar değildir" dövizleri taşıdı.
'HEKİM İNTİHARLARININ SEBEBİ SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI'
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Başkanı Raşit Tükel, "3 meslektaşımız intiharla hayatını sonlandırdıklarında şu soruyu kendimize yönlendirmeliyiz. Ne tür bir ortamda yaşıyorlardı, çalışıyorlardı ki hayatlarına son verdiler. Sağlık ortam dediğiniz zaman 14 yıldır uygulanan bir programı görüyorsunuz. Bu program sağlıkta dönüşüm programı. Sağlıkta dönüşüm programının temelinde sağlık işletmesi modeli yatıyor. Bütün hastanelerimiz işletme olarak görülüyor. Performans sistemi ise işletme olarak görülen hastanelerde daha çok hasta bakmak, daha çok gelir getirmek anlamına geliyor. Bu sistemler hekimlik değerleri ile bağdaşmıyor. Daha çok hasta bakmaya zorlandığınız zaman bu örneklerde görüldüğü gibi yıkıcı sonuçlarda doğurabiliyor" dedi.
Sağlık çalışanlarının nöbet ve izinlerine yeni düzenleme
Asistan hekimlerin durumuna da değinen Tükel, "Asistan hekimler eğitim kurumlarında eğitim almak üzere görev yapıyorlar. Onlar aslında tıpta uzmanlık öğrencileri, eğitim süreçindeler. Fakat hizmet için çalıştırılıyorlar. Çünkü işletmenin daha çok para kazanması gerekiyor. Eğitim almak için o kurumlara gelen meslektaşlarımızın yıpranmasını sağlıyor. Sadece bununla sınırlı değil, uzun çalışma saatleri söz konusu. Biliyoruz ki bu mesleği yıpranarak sürdüren meslektaşlarımız var. İş güvencesi olmadan iyi hekimlik yapamazsınız. İş güvencesi olması gerekiyor. OHAL sürecinde KHK'larla işten çıkarmalarla güvencesizlik yaratıyor. Düşük gelirle yaşıyor sağlık çalışanları ve hekimler. Hastalarımız ve bizde sağlıklı ortamlarda yaşamak istiyoruz. Bu ortamların güvencesiz, baskıcı, demokratik bir işleyiş içinde olması gerekiyor. Bizler mesleğe başlarken 'önce, zarar verme'* ilkesi ile başladık ama mesleği 'önce zarar görme' ilkesi ile bitirmek istemiyoruz" diye konuştu. Tükel son olarak, yetkileri sağlıkta dönüşüm programından vazgeçmeye davet etti.
'BU POLİTİKALARI HAYATA GEÇİREN SİYASİ İKTİDAR VE SERMAYE DÜZENİ SORUMLUDUR'
Daha sonra söz alan DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu ise şunları söyledi: "Sağlıkta insana değil, piyasaya odaklanan daha fazla kar etme güdüsüyle bütün sağlık sistemini piyasaya odaklayan sistemin sonuçlarını yaşıyoruz. Daha 20'li yaşlarda gencecik insanları intihar noktasına kadar getiren süreç, sağlıkta yaşanan yanlış politikaların sonucudur. Uzun çalışma saatleri, bitmek bilmeyen istekler, değer bilmez yöneticiler yüzünden bu olayları yaşıyoruz. Bugün Türkiye'de 4,5 arkadaşımız inşaatlarda,madenlerde, tersanelerde çalışırken hayatını kaybediyor. Her gün 20 bine yakın işçi çalışırken iş cinayetlerine kurban gidiyor. Sağlıkta yaşadığımız bu ölümler bu süreçten bağımsız değil. İnşaat, maden işçisinin yaşadıkları ile sağlık çalışanlarının yaşadıkları farklı değil. Sermaye düzeni ve bu politikaları hayata geçiren siyasi iktidardır sorumlusu."
'SAĞLIKTA YAŞANAN AKSAKLIKLARIN SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ'
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) adına Aksaray şube yöneticisi Aydın Erol, "Sağlık alanında yapılan düzenlemelerle siz haftada 40 saat çalışacaksınız. Ama yazılan nöbetlerine üst sınırı yok. Hukuksal anlamda itiraz edeceğiniz bir yer yok. Sınırsız çalıştırılabiliyorsunuz" dedi. Hasta ile sağlık çalışanlarının yanlış politikalar yüzünden karşı karşıya geldiklerini söyleyen Erol, "Her gün hem sözlü hem fiziki şiddet görüyoruz. Personel eksikliğinden dolayı aksıyan herşeyden biz sorumlu tutuluyoruz. Sağlık alanında personel yetersizliğinden kaynaklı aksayan hizmetlerin sorumlusu biz değiliz" diye konuştu.
'DÜZENLEMELERE GİDİLMELİ'
İstanbul Tabip Odası(İTO) Genel Sekreteri Samet Mengüç, "Kızgınız, üzgünüz ve öfkeliyiz. Gece gündüz 24 saat çalışıyoruz. Emek veriyoruz ve bunun karşılığında ölümlerle karşılaşıyoruz. Bu ölümlerin neden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Sağlıkta düzenlemelere biran önce gidilmeli" dedi.
'SAĞLIK POLİTİKALARINI GÖZDEN GEÇİRİN'
Tıp öğrencisi olan Murat Tezdi:"Bir Tıp öğrencisi olarak, eğitimimize devam ederken sağlıksız bir gelecekle karşılaşıyor olmak bizi huzursuz etmektedir. Birinci talebimiz sağlık üreten kurumlarda hasta ve hekim ilişkilerinin güvence altına alınması,sağlık politikaların yeniden gözden geçirilmesidir" diye konuştu.
'İNSAN HAYATI DEĞİL PARANIN SALTANATI HÜKĞM SÜRÜYOR'

Basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. İncilay Erdoğan son yıllarda yaşadıkları sorunlara değinerek şunları söyledi: "Son 10 yılda sağlık çalışanlarının iş yükü 5 kat arttı. Sağlık çalışanlarında tükenmişlik oranı %24. Yine sağlık çalışanlarının %69'u mobbinge uğradığını ifade ediyor. Sağlık çalışanlarının yüzde %65'i 'imkanım olsaydı ben bu mesleği değiştirirdim' diyor. 33 saati alan nöbetleri, 1000 saati alan haftalık çalışma saatleri, 5 dakikada bir hasta bakma zorunluluğu bizleri tüketiyor. Son 5 yılda Beyaz Kod'a 46 bini alan şiddet başvurusu yapıldı. Saldırı tehdidi ile iç içe mesleğimizi yapmak zorunda bırakılıyoruz. Son 10 yılda 215 sağlık çalışanı iş cinayetlerine, uğradıkları şiddet, yaşadıkları baskı ve mobbing, tüketen çalışma koşulları sebepleriyle yaşamdan koparıldı. Hastayı müşteri, hekim ve sağlık çalışanını maliyet unsuru olarak gören sağlıktaki şirket anlayışı bu tablonun doğal iklimini yaratmaktan öteye gidemiyor. Bu sağlık ortamında insan hayatı değil paranın saltanatı hüküm sürüyor." "Binlerce sağlık çalışanının hukuksuz OHAL kararnameleri ile işinden ihraç edilmesi sağlık hizmeti sunan bizlerin üzerindeki basıncı arttırma ve karamsarlığa içmekten ile yaramıyor" diyen Erdoğan, "Başka insanları yaşatmaya adanmış genç hekimlerin hayatı böyle sessiz sedasız biter mi? 36 saatlik nöbetlerine bitmek bilmeyen taleplerin, aşırı mesailerin, değerbilmez yöneticilerin, gencecik hekimleri işyerlerinde, evlerinde hayatlarına son verdirecek bu ülke ve sağlık ortamını yaratanların söyleyecek sözleri, vermeleri gereken hesapları yok mu?" dedi.