Bundan tam 80. yıl önce, "Devlete isyana kalkıştığı" gerekçesiyle
15 Kasım 1937 tarihinde Seyit Rıza oğlu Reşik Hüseyin ve Dersim’li 5 aşiret
lideriyle birlikte Elazığ Buğday Meydanı'nda asılarak idam edildi. Gömüldükleri
yerleri hala sır gibi saklanan Seyit Rıza ve yoldaşlarının mezar yerleri tüm
çabalara rağmen açıklanmış değil.
Dersimi ehlileştirmek hareket geçen Kemalist cumhuriyet askeri
operasyonlarla provokasyonlara kalkışır. T.C. devletinin Kızıl Kürt Alevilerine
yönelik faşist baskı ve zulmüne, taciz ve tecavüzüne karşı halk kendi korumak
için direnişe geçer. Bu direnişi daha çok devletle sorunlu olan Seyit Rıza ve
bazı aşiretleri öne çıkarı Seyit Rızanın tüm uzlaşma çabasına rağmen Kemalist
devlet Dersimi yakıp-yıkarak teslim almak için halkın öz-savunması gerekçe
yaparak askeri operasyon başlatır. Devletin bu Dersimi yok etme saldırısına Seyit
Rıza, anlaşma yoluyla yanıt vermeye çalışır.Devlet onbinlerce asker ve uçak
filosuyla Dersime saldırır.
Nitekim Sabiha Gökçen’in kullandığı uçağın da arasında olduğu uçak filoları
1 Mayıs’tan itibaren Dersim’e bombalar yağdırmaya başlamıştır. Seyit Rıza 20
Mayıs 1937 tarihinde Alpdoğan Paşa’ya şöyle yazar: “Kan dursun yeter ki! Beni
ve aşiretimi, Erzurum’a yollayın. Ya da hükümet benden şüphe ediyorsa Halep’e
gideyim. Veyahut Türkistan’a geri gönderin!”
Bu mektubun ruhuna uygun olarak jandarma tarafından aranan 3.700 kişiden 2
bini güvenlik güçlerine teslim olur, asayişsizlik’ olaylarında önemli bir
azalma kaydedilir. Ancak hükümet askeri harekata ara vermez. 9 Temmuz 1937’de,
1921’den beri bölgede saklanan Koçgiri isyanı’nın önderlerinden Alişer Efendi
ve karısı Zarife Hanım öldürülür, karı kocanın kesik başları Abdullah Paşa’ya
gönderilir. Ağustos ortalarında Seyit Rıza’nın oğlu ve karısı dâhil 33 kişi
öldürülür.
Ankara tarafından ‘isyancıların başı’ olarak nitelenen Seyit Rıza ile
hükümet kuvvetleri arasındaki son temas 16-17 Ağustos 1937 gecesi Bahtiyar
mıntıkasında yaşanır. Çatışma sırasında Seyit Rıza’nın oğlu Şeyh Hasan, ikinci
karısı Bese ve üç torunu öldürülür. Kaçmayı başaran Seyit Rıza, 26 Ağustos’ta
Bahtiyar Aşireti Reisi Şahin’in kendi adamlarınca öldürüldüğünü duyunca 10
Eylül 1937’de, Erzincan 5. Jandarma Bölük Komutanlığı’na bağlı bir karakola
teslim olur.
Bundan sonrasını bugün artık herkes biliyor. Hukuk dışı bir yargılama
süreci sonunda Seyit Rıza ve 11 arkadaşı idama mahkum oldu, bunlardan dördünün
cezası yaşlılık nedeniyle 30 yıl hapse çevrildi. Seyit Rıza ve oğlu Hüseyin’le,
5 kişi 14/15 Kasım 1937 gecesi, Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda idam edildi. Seyit
Rıza’nın idam öncesi sarfettiği “Evlad-ı Kervelayme. Bê gunayme! Ayvo! Zulümo!
Cinayeto! (Evlad-ı Kerbela’yız. Günahsızız. Ayıptır! Zulümdür! Cinayettir!)”
sözü Dersimlilerin toplumsal belleğine paslı bir çivi gibi çakıldı.
Keza devlet 1937 Dersim katliamı sonrasında, bölgede yaşayan, aralarında
kadın, çocuk ve yaşlıların da olduğu 13 binden fazla sivil Alevi Dersimliyi
hunharca öldürdü. Dağlara sığınanlar öldürüldükleri yerlerde ya toplu mezarlara
gömüldü, yada Munzur nehrine atıldı. Munzur uzun süre kan aktı. Bir daha
devlete başkaldırmasınlar diye, 12 bini aşkın Dersim’li batı illerine sürgün
edildi. Dağları mezarsız bırakılan ölülerle dolu olan Dersim’de yaşanan acılar
hala canlılığını koruyor. Dünden bugüne coğrafyamızda değişen birşey yoktur.
Bugünde AKP eliyle Dersimde katledilen Seyit Rıza ve yoldaşlarının torunları,
bu aynı faşist baskı, zulüm ve katliamı yaşıyorlar. Dersimde askeri
operasyonlar bitmiyor dağlar ve ovalar yakılıyor ve Dersimin özgürlük dövüşen
çocukları katlediliyor.
Bir daha aynı katliamların yaşanmaması ve halkaların eşit ve özgür yaşaması
için Dersim katliamını unutmadan hesap sorma bilinciyle safları sıklaştırıp
birleşik savaşımı büyütmeliyiz.