Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan son 9 aylık hak ihlalleri
raporunu açıklayan İHD, “Tutuklamaların aralıksız sürdürülmesi, cezaevlerindeki
aşırı doluluğu arttırmaya devam ettirmektedir. Bu durum cezaevlerini yaşanılmaz
bir yere dönüştürmüştür” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, 2017'nin
Nisan ayından Aralık ayına kadar Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan
hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu dernek binasında düzenlediği basın
toplantısıyla açıkladı. Raporda, Tekirdağ 1 Nolu ve 2 Nolu F Tipi cezaevleri,
Edirne F Tipi Cezaevi, Maltepe 1 Nolu L Tipi Cezaevi, Silivri Kapalı Cezaevi,
Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevi, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, Bandırma 2 Nolu T
Tipi Cezaevi ve Balıkesir L Tipi Cezaevi’nde yaşanan ihlallere dikkat çekildi.
‘HAPİSHANELERİN OLMADIĞI BİR DÜNYA’
Rapor açıklanmadan önce konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,
cezaevlerinde yaşanan uygulamaların işkence boyutuna vardığını belirtti.
Cezaevlerinin acil müdahale edilmesi gereken bir alan olduğunu kaydeden Yoleri,
en son tek tip kıyafet uygulamasının devreye konulduğunu hatırlattı.
Cezaevlerinde yaşananlara son verilmesini istediklerini dile getiren Yoleri,
“2018’de hapishanelerin olmadığı bir dünya istiyoruz. Hapishane olmayınca sorun
da olmaz” dedi.
İHD’YE 107 BAŞVURU YAPILD
Ardından raporu açıklayan İHD Hapishane Komisyonu üyesi Aylin Hacaloğlu,
raporun ihlallerin yaşandığı cezaevlerinden gönderilen mektup, faks, ailelerin
telefon veya derneğe gelerek yaptığı başvuru ile cezaevinde yapılan
görüşmelerden yola çıkılarak hazırlandığını söyledi.
Nisan 2017’den Ocak 2018’e kadar derneklerine 107 başvuru olduğunu dile
getiren Hacaloğlu, “Başvuruların 27’sinin sağlığa erişimde oluşan hak
ihlalleri, 22’si işkence ve darp, 45’i genel hak ihlalleri, 2 kişi cinsel
yönelimden dolayı hak ihlali, 7 sevk talebi, 2 mahpus kayıp şüphesi, 1 kişi
avukat görüşünde hak ihlali, 1kişi de 70 yaşın üstü olduğu için başvuruda
bulunmuştur” diye belirtti.
‘PRATİĞE YANSIMAYAN CEVAPLAR ALIYORUZ’
Bu süre içerisinde Adalet Bakanlığı, cumhuriyet savcılıkları ve cezaevi
genel müdürlüklerine toplamda 69 dilekçe gönderdiklerini kaydeden Hacaloğlu, bu
dilekçelerin dağılımına ilişkin bilgi verdi. Hacaloğlu, “Devletin kurumlarının
dilekçelerimize yaptığı dönüşlerde ‘konuyla ilgili araştırma inceleme yapılıp
gereğine tevessül edilmiştir’ gibi üstü kapalı, pratiğe yansımayan cevaplar
almaktayız” ifadelerini kullandı.
CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SEVK
Olağanüstü Hâl (OHAL) ile başlayan ve 2017 yılı sonuna kadar gelinen
süreçte en temel cezaevleri sorunları arasında sevkler olduğunu belirten
Hacaloğlu, “Yer, zaman, hukuki statü farkı, sağlık durumu veya sair (başka) hiç
bir gerekçe gözetmeksizin sistematik olarak gerçekleştirilen sürgün-sevkler
ciddi hak ihlallerine yol açmaktadır. Öyle ki, yakın zamanda gerçekleşen birçok
sürgün-sevk beraberinde birçok hak ihlalini getirmiştir" dedi. Buna örnek
olarak Edirne F Tipi, Bolu F Tipi ve Kayseri T Tipi cezaevlerini örnek gösteren
Hacaloğlu, sevklerde tutukluların özel eşyalarının dahi kendilerine tam olarak
verilmediğini vurguladı.
CEZAEVLERİNDE KAPASİTE AŞIMI
Cezaevlerinde kapasitesinin üstünde tutuklu bulunduğunu hatırlatan
Hacaloğlu, 3 kişilik koğuşlarda 12 kişinin tutulduğunu ve bununda sağlık,
hijyen, sosyal aktivitelerin kullanımı ve gıda gibi temel ihtiyaçların
karşılanması hususunda ciddi sorunlara yol açtığını ifade etti. Cezaevlerinde
kapasite aşımının fazla olması nedeniyle tutukluların yerlerde yatmak zorunda
kaldığını vurgulayan Hacaloğlu, cezaevlerinin normalin üzerindeki mevcudu
gerekçe gösterilerek tutukluların revire çıkarılmaları ya da hastaneye
sevklerinin geciktirildiğini ya da hiç gerçekleştirilmediğini aktardı.
'KİTAPLAR VERİLMİYOR’
OHAL sonrasında hakkında toplatma kararı olsun veya olmasın idarenin
inisiyatifiyle birçok cezaevinde dışarıdan kitap, dergi veya süreli yayınların
alınmasının durdurulduğunu aktaran Hacaloğlu, şöyle dedi: “Bir mahpus kendi
yazdığı kitabın basımından sonra içeri alınabilmesi için hapishane müdürlüğünün
ücretini ödemek ve yayınevini belirtmek dayatmasıyla karşılaştığını
belirtmiştir. Yine Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde mahpusların yazılı
talepte bulunması ve parasını vermesi koşuluyla, idare kanalıyla dışarıdan
kitap alabileceğinin ancak bu taleplerde bulunanların da kitaplarının
kendilerine verilmediği hususu beyan edilmiştir. Sıklıkla yapılan oda aramaları
ve bu aramalarda, mahpusların kitap veya dergilerden yaptıkları alıntılardan
oluşan el yazmaları yine idare tarafından ‘görülmüştür’ damgası vurulmuş yazılı
metin veya fotokopilere el konulması genel sorunlar arasındadır. Öyle ki,
Maltepe 1 Nolu L Tipi Hapishanesi’nde mahpusların idareye ya da mahkemeye
yazdıkları dilekçelere el konulmakta, dilekçeler ilgililerine gönderilmemektedir.
Mahpusların, dışarıya yazdıkları veya dışarıdan kendilerine gelen faks veya
mektuplara el konulmakta, bazen aylarca teslim edilmemekte veya
gönderilmemektedir.”
KELEPÇELİ TEDAVİ DAYATMASI
Sağlık hakkı ihlali noktasında da bilgiler paylaşan Hacaloğlu, görüşmelerin
gerçekleştiği tüm cezaevlerinde tutukluların, etkili bir revir hizmeti
alamadıklarını, tam teşekküllü hastanelerin bulunmadığını ve bulunanlara da
aylar sonra sevk yapılabildiğini aktardığını söyledi. Hacaloğlu, buna örnek
olarak da Maltepe 1 Nolu L Tipi Cezaevi’ni verdi. Hacaloğlu, Tekirdağ 1 Nolu F
Tipi Cezaevi’nde hasta tutukluların hastane sevklerinin tek kişilik ve kafes
şeklinde ring araçlarıyla uygulanmaya çalışılması nedeniyle hastaneye
gidemedikleri hususunda derneklerine başvurular yapıldığını belirterek,
kelepçeli tedavi dayatmasının devam ettiğini kaydetti.
AİLELERE ‘TACİZ’ BOYUTUNA VARAN ARAMALAR
OHAL ile birlikte keyfi aramaların devam ettiğini kaydeden Hacaloğlu,
“Telefon görüşmelerinde isim ve soy isim söyleme zorunluluğu getirilmesi ve
kullandırılmayan üç arkadaş görüşçüsü meselesi bulunmaktadır” diye belirtti.
Hacaloğlu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile düzenlenen ve birçok cezaevinde
siyasi davalardan tutuklu bulunanlar için uygulanan avukat görüşünde kamera
kaydı ve görevli bulundurulması hususuna da dikkat çekti. “Bazı hapishanelerde,
hastane ve mahkeme sevkleri sırasında kurum çıkışında atlet kontrolü dayatması
yapıldığı, bu kontrolü kabul etmeyen mahpusların hastane veya mahkeme
sevklerinin yaptırılmadığı beyan edilmiştir” diyen Hacaloğlu, ailelerin de
görüşmeye gittiğinde “taciz” boyutuna varan arama işlemlerinden geçirildiğini
söyledi.
'DENETİMLİ SERBESTLİK DÜZENLENMESİNDEN YARARLANILMIYOR'
Cezası son bir yılın altına düşen siyasi tutukluların denetimli serbestlik düzenlemesinden
yararlandırılmadığını belirten Hacaloğlu, “Yasada düzenlenmemiş olmasına rağmen
görüşülen hapishanelerde son bir yılı kalan mahpuslara denetimli serbestlik
yasasından faydalanma şartı olarak ‘örgütten ayrılıyorum’ temalı yazı
dayatılmaktadır. Hiçbir hukuki yanı olmayan bu yazıyı kabul etmeyen hiçbir
siyasi mahpus erken tahliye hakkına sahip olamamaktadır” dedi.
ÇIPLAK ARAMA DAYATMASI
Silivri Kapalı Cezaevi’nde görüşülen tutukluların cezaevine girişte çıplak
arama dayatmasına maruz kaldıklarını aktardıklarını ifade eden Hacaloğlu, kabul
etmeyince görevliler tarafından darp edildiklerini dile getirdi. Silivri 5 Nolu
Cezaevi’nde tutukluların mahkemeye götürülürken ve mahkemeden getirilirken ters
kelepçe uygulamasına maruz kaldıklarını ve görevliler tarafından darp
edildiklerini dile getiren Hacaloğlu, Edirne F Tipi Cezaevi’nde tedavisi devam
eden hasta tutukluların da aralarında bulunduğu 20’ye yakın tutuklunun bir gece
ani baskınla ve darp edilerek Bolu F Tipi Cezaevi ve Kayseri T Tipi Cezaevi’ne
sevk edildiklerini kaydetti.
Bakırköy Kadın Cezaevi’nde günlük sayımlarda askeri nizamın dayatıldığını
belirten Hacaloğlu, “Hapishane girişlerinde çıplak arama ve kötü muameleye
maruz bırakılan kadın mahpusların olduğunu, en basit taleplerin bile haftalarca
yerine getirilmediği belirtilmiştir” diye konuştu.
‘CEZAEVLERİ YAŞANAMAZ HALE DÖNÜŞTÜ’
Hacaloğlu, yaşanan hak ihlallerine çözüm bulunması gerektiğini belirterek,
şöyle dedi: “Darbe teşebbüsünün ve OHAL ilanının üzerinden bir buçuk sene
geçmiş olmasına rağmen toplumsal muhalefete yönelik baskı nedeniyle
tutuklamaların aralıksız sürdürülmesi kapasitesi yetersiz olan cezaevlerindeki
aşırı doluluğu arttırmaya devam ettirmektedir. Bu durum cezaevlerini yaşanılmaz
bir yere dönüştürmüştür. Cezaevlerindeki tecrit uygulamaları, her türden keyfi
muameleler, işkence ve kötü muamele iddiaları, sürgün ve sevk uygulamaları,
keyfi disiplin cezaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili
bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesinin yanı sıra
tahliye edilmemeleri gibi sıralayabileceğimiz çok sayıda sorun bulunmaktadır.”