4 Ocak 2018 Perşembe

İHD Hapishane Komisyonu: Cezaevleri yaşanılmaz bir yere dönüştü..!

Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan son 9 aylık hak ihlalleri raporunu açıklayan İHD, “Tutuklamaların aralıksız sürdürülmesi, cezaevlerindeki aşırı doluluğu arttırmaya devam ettirmektedir. Bu durum cezaevlerini yaşanılmaz bir yere dönüştürmüştür” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, 2017'nin Nisan ayından Aralık ayına kadar Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Raporda, Tekirdağ 1 Nolu ve 2 Nolu F Tipi cezaevleri, Edirne F Tipi Cezaevi, Maltepe 1 Nolu L Tipi Cezaevi, Silivri Kapalı Cezaevi, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevi, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevi ve Balıkesir L Tipi Cezaevi’nde yaşanan ihlallere dikkat çekildi.
‘HAPİSHANELERİN OLMADIĞI BİR DÜNYA’
Rapor açıklanmadan önce konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, cezaevlerinde yaşanan uygulamaların işkence boyutuna vardığını belirtti. Cezaevlerinin acil müdahale edilmesi gereken bir alan olduğunu kaydeden Yoleri, en son tek tip kıyafet uygulamasının devreye konulduğunu hatırlattı. Cezaevlerinde yaşananlara son verilmesini istediklerini dile getiren Yoleri, “2018’de hapishanelerin olmadığı bir dünya istiyoruz. Hapishane olmayınca sorun da olmaz” dedi.
İHD’YE 107 BAŞVURU YAPILD
Ardından raporu açıklayan İHD Hapishane Komisyonu üyesi Aylin Hacaloğlu, raporun ihlallerin yaşandığı cezaevlerinden gönderilen mektup, faks, ailelerin telefon veya derneğe gelerek yaptığı başvuru ile cezaevinde yapılan görüşmelerden yola çıkılarak hazırlandığını söyledi.
Nisan 2017’den Ocak 2018’e kadar derneklerine 107 başvuru olduğunu dile getiren Hacaloğlu, “Başvuruların 27’sinin sağlığa erişimde oluşan hak ihlalleri, 22’si işkence ve darp, 45’i genel hak ihlalleri, 2 kişi cinsel yönelimden dolayı hak ihlali, 7 sevk talebi, 2 mahpus kayıp şüphesi, 1 kişi avukat görüşünde hak ihlali, 1kişi de 70 yaşın üstü olduğu için başvuruda bulunmuştur” diye belirtti.
‘PRATİĞE YANSIMAYAN CEVAPLAR ALIYORUZ’
Bu süre içerisinde Adalet Bakanlığı, cumhuriyet savcılıkları ve cezaevi genel müdürlüklerine toplamda 69 dilekçe gönderdiklerini kaydeden Hacaloğlu, bu dilekçelerin dağılımına ilişkin bilgi verdi. Hacaloğlu, “Devletin kurumlarının dilekçelerimize yaptığı dönüşlerde ‘konuyla ilgili araştırma inceleme yapılıp gereğine tevessül edilmiştir’ gibi üstü kapalı, pratiğe yansımayan cevaplar almaktayız” ifadelerini kullandı.
CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SEVK
Olağanüstü Hâl (OHAL) ile başlayan ve 2017 yılı sonuna kadar gelinen süreçte en temel cezaevleri sorunları arasında sevkler olduğunu belirten Hacaloğlu, “Yer, zaman, hukuki statü farkı, sağlık durumu veya sair (başka) hiç bir gerekçe gözetmeksizin sistematik olarak gerçekleştirilen sürgün-sevkler ciddi hak ihlallerine yol açmaktadır. Öyle ki, yakın zamanda gerçekleşen birçok sürgün-sevk beraberinde birçok hak ihlalini getirmiştir" dedi. Buna örnek olarak Edirne F Tipi, Bolu F Tipi ve Kayseri T Tipi cezaevlerini örnek gösteren Hacaloğlu, sevklerde tutukluların özel eşyalarının dahi kendilerine tam olarak verilmediğini vurguladı.
CEZAEVLERİNDE KAPASİTE AŞIMI
Cezaevlerinde kapasitesinin üstünde tutuklu bulunduğunu hatırlatan Hacaloğlu, 3 kişilik koğuşlarda 12 kişinin tutulduğunu ve bununda sağlık, hijyen, sosyal aktivitelerin kullanımı ve gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanması hususunda ciddi sorunlara yol açtığını ifade etti. Cezaevlerinde kapasite aşımının fazla olması nedeniyle tutukluların yerlerde yatmak zorunda kaldığını vurgulayan Hacaloğlu, cezaevlerinin normalin üzerindeki mevcudu gerekçe gösterilerek tutukluların revire çıkarılmaları ya da hastaneye sevklerinin geciktirildiğini ya da hiç gerçekleştirilmediğini aktardı.
'KİTAPLAR VERİLMİYOR’
OHAL sonrasında hakkında toplatma kararı olsun veya olmasın idarenin inisiyatifiyle birçok cezaevinde dışarıdan kitap, dergi veya süreli yayınların alınmasının durdurulduğunu aktaran Hacaloğlu, şöyle dedi: “Bir mahpus kendi yazdığı kitabın basımından sonra içeri alınabilmesi için hapishane müdürlüğünün ücretini ödemek ve yayınevini belirtmek dayatmasıyla karşılaştığını belirtmiştir. Yine Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde mahpusların yazılı talepte bulunması ve parasını vermesi koşuluyla, idare kanalıyla dışarıdan kitap alabileceğinin ancak bu taleplerde bulunanların da kitaplarının kendilerine verilmediği hususu beyan edilmiştir. Sıklıkla yapılan oda aramaları ve bu aramalarda, mahpusların kitap veya dergilerden yaptıkları alıntılardan oluşan el yazmaları yine idare tarafından ‘görülmüştür’ damgası vurulmuş yazılı metin veya fotokopilere el konulması genel sorunlar arasındadır. Öyle ki, Maltepe 1 Nolu L Tipi Hapishanesi’nde mahpusların idareye ya da mahkemeye yazdıkları dilekçelere el konulmakta, dilekçeler ilgililerine gönderilmemektedir. Mahpusların, dışarıya yazdıkları veya dışarıdan kendilerine gelen faks veya mektuplara el konulmakta, bazen aylarca teslim edilmemekte veya gönderilmemektedir.”
KELEPÇELİ TEDAVİ DAYATMASI
Sağlık hakkı ihlali noktasında da bilgiler paylaşan Hacaloğlu, görüşmelerin gerçekleştiği tüm cezaevlerinde tutukluların, etkili bir revir hizmeti alamadıklarını, tam teşekküllü hastanelerin bulunmadığını ve bulunanlara da aylar sonra sevk yapılabildiğini aktardığını söyledi. Hacaloğlu, buna örnek olarak da Maltepe 1 Nolu L Tipi Cezaevi’ni verdi. Hacaloğlu, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde hasta tutukluların hastane sevklerinin tek kişilik ve kafes şeklinde ring araçlarıyla uygulanmaya çalışılması nedeniyle hastaneye gidemedikleri hususunda derneklerine başvurular yapıldığını belirterek, kelepçeli tedavi dayatmasının devam ettiğini kaydetti.
AİLELERE ‘TACİZ’ BOYUTUNA VARAN ARAMALAR
OHAL ile birlikte keyfi aramaların devam ettiğini kaydeden Hacaloğlu, “Telefon görüşmelerinde isim ve soy isim söyleme zorunluluğu getirilmesi ve kullandırılmayan üç arkadaş görüşçüsü meselesi bulunmaktadır” diye belirtti. Hacaloğlu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile düzenlenen ve birçok cezaevinde siyasi davalardan tutuklu bulunanlar için uygulanan avukat görüşünde kamera kaydı ve görevli bulundurulması hususuna da dikkat çekti. “Bazı hapishanelerde, hastane ve mahkeme sevkleri sırasında kurum çıkışında atlet kontrolü dayatması yapıldığı, bu kontrolü kabul etmeyen mahpusların hastane veya mahkeme sevklerinin yaptırılmadığı beyan edilmiştir” diyen Hacaloğlu, ailelerin de görüşmeye gittiğinde “taciz” boyutuna varan arama işlemlerinden geçirildiğini söyledi.
'DENETİMLİ SERBESTLİK DÜZENLENMESİNDEN YARARLANILMIYOR'
Cezası son bir yılın altına düşen siyasi tutukluların denetimli serbestlik düzenlemesinden yararlandırılmadığını belirten Hacaloğlu, “Yasada düzenlenmemiş olmasına rağmen görüşülen hapishanelerde son bir yılı kalan mahpuslara denetimli serbestlik yasasından faydalanma şartı olarak ‘örgütten ayrılıyorum’ temalı yazı dayatılmaktadır. Hiçbir hukuki yanı olmayan bu yazıyı kabul etmeyen hiçbir siyasi mahpus erken tahliye hakkına sahip olamamaktadır” dedi.
ÇIPLAK ARAMA DAYATMASI
Silivri Kapalı Cezaevi’nde görüşülen tutukluların cezaevine girişte çıplak arama dayatmasına maruz kaldıklarını aktardıklarını ifade eden Hacaloğlu, kabul etmeyince görevliler tarafından darp edildiklerini dile getirdi. Silivri 5 Nolu Cezaevi’nde tutukluların mahkemeye götürülürken ve mahkemeden getirilirken ters kelepçe uygulamasına maruz kaldıklarını ve görevliler tarafından darp edildiklerini dile getiren Hacaloğlu, Edirne F Tipi Cezaevi’nde tedavisi devam eden hasta tutukluların da aralarında bulunduğu 20’ye yakın tutuklunun bir gece ani baskınla ve darp edilerek Bolu F Tipi Cezaevi ve Kayseri T Tipi Cezaevi’ne sevk edildiklerini kaydetti.
Bakırköy Kadın Cezaevi’nde günlük sayımlarda askeri nizamın dayatıldığını belirten Hacaloğlu, “Hapishane girişlerinde çıplak arama ve kötü muameleye maruz bırakılan kadın mahpusların olduğunu, en basit taleplerin bile haftalarca yerine getirilmediği belirtilmiştir” diye konuştu.
‘CEZAEVLERİ YAŞANAMAZ HALE DÖNÜŞTÜ’

Hacaloğlu, yaşanan hak ihlallerine çözüm bulunması gerektiğini belirterek, şöyle dedi: “Darbe teşebbüsünün ve OHAL ilanının üzerinden bir buçuk sene geçmiş olmasına rağmen toplumsal muhalefete yönelik baskı nedeniyle tutuklamaların aralıksız sürdürülmesi kapasitesi yetersiz olan cezaevlerindeki aşırı doluluğu arttırmaya devam ettirmektedir. Bu durum cezaevlerini yaşanılmaz bir yere dönüştürmüştür. Cezaevlerindeki tecrit uygulamaları, her türden keyfi muameleler, işkence ve kötü muamele iddiaları, sürgün ve sevk uygulamaları, keyfi disiplin cezaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesinin yanı sıra tahliye edilmemeleri gibi sıralayabileceğimiz çok sayıda sorun bulunmaktadır.”