14 Nisan 2018 Cumartesi

Cumartesi Anneleri, 1981’de gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu..!


Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, 681. kez evlatlarının akıbetini sordu. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen kayıp yakınları “Failler belli kayıplar nerede?” pankartı açarak gözaltında kaybettiklerinin fotoğraflarını ve karanfiller taşıdı. Eylemde açılan pankartın üstüne kırmızı karanfillerin yanı sıra Yedigöl’ün çok sevdiği çay ve simit bırakıldı.
Cumartesi Anneleri’nin 681. oturmasına CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile beraber çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı.
“İşlediğiniz suçlar cezasız kalmayacak”
Açıklamada ilk olarak söz alan CHP’li Tanrıkulu, şunları söyledi:
Nurettin Yedigöl tam 37 yıl önce kaybedildi. Ama ne annemiz Zeycan ne de bu meydan onu unutmadı ve unutmayacak. Yanı başımızda çok kanlı bir savaş devam ediyor. Bugün Hükümet açıklama yapmış, ‘İnsanlığa karşı işlenmiş hiçbir suç cezasız kalmamalı’ demiş. Ama bu topraklarda sizin işlediğiniz suçlar da cezasız kalmamalı. Sizin işlediğiniz suçlar cezasız kalmayacak ve zaman aşımına uğramayacak. Bizler savaşa karşı barışı, OHAL’e karşı demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti savunmaya devam edeceğiz.
“Bir mezar taşımız olsun istiyoruz”
Tanrıkulu’nun ardından Yedigöl ailesi adına Muzaffer Yedigöl şöyle konuştu:
37 yıldır ağabeyimi arıyoruz. 681 haftadır burada kayıplarımızı arıyoruz. Nurettin Yedigöl yardımlaşmaya, eğitime çok önem verirdi. Ağabeyimi kelimelerle anlatmak çok zor… Bu ülkede darbeler olmasın, demokrasiye darbe vurulmasın. 96 yaşındaki annemin acısını biraz hafifletin. Bu ülkeden alacağımız var. Biz para, iş hiçbir şey istemiyoruz yalnızca ağabeyimin kemiklerini istiyoruz… Devletten çok şey mi istiyoruz? 37 yıldır kemiklerimizi arıyoruz. Bir mezar taşımız olsun istiyoruz. Bu ölüme sebep olanların da yargılanmasını istiyoruz. 37 yıldır mezarımızın üstüne bir çiçek bile koyamadık
“Adalet, hukuk istiyoruz o da yok”
Nurettin Yedigöl’ün kızkardeşi Sevim Yedigöl ise konuşmasında, “Ben annem için buradayım. Annem her gün Nurettin’i sayıklıyor. Oğlunun ne suçu vardı?… İnsanlığa önem verenler yok. Adalet, hukuk istiyoruz o da yok. Biz sadece Nurettin’in kemiklerini istiyoruz. Annem halen televizyonlarda Nurettin’i arıyor” dedi.
Tanığız ve tanıklığımıza devam edeceğiz”
Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorguda Nurettin Yedigöl’ü gören tanıklardan Ümit Efe yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
Bundan 38 yıl önce nisan ayı içerisinde Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındık. Nurettin de yakalanmış ve Gayrettepe’ye getirilmişti. Kendisi ile orada karşılaştık. Birçok insan Nurettin’i gördü. Sorgulandık. Nurettin’e çok ağır işkenceler yapıldığına tanık olduk… Gözaltında işkenceyle öldürülmenin yoğun olduğu bir dönemdi. Bu yüzden daha fazla zulüm altında bulunan arkadaşımızı takip ediyorduk. Ve bir anda 4 gün içinde kaybedildi. Biz arkadaşımızın nerede olduğunu sorduk, komik cevaplar verildi. Gerek mahkemelerde gerek savcılıklarda her yerde onu aradık. Biz aslında bu suçu işleyenlerin ve bu suçu üstünü örtenlerin suç unsurunu ortadan kaldırmak için insanların bedenlerini yok edenlerim ve bizi bunca yıldır bitmeyen bir yasa ve arayışa uğratanların kimler olduğunu biliyoruz. Mücadelemiz devam edecek. Nurettin devrimci, sosyalist bir insan olduğu için ve adını dahi söylemediği için çok ağır işkencelerle Gayrettepe Emniyeti 1. şubede öldürüldüğünü biz biliyoruz. Tanığız ve tanıklığımıza devam edeceğiz.
“Nurettin Yedigöl’ü unutmadık”
Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanları’ndan Gönül Sonbahar okudu. Sonbahar konuşmasına, “Yaşam hakkı, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukta korunması gözetilen en kıymetli değer olarak kabul edilmiştir” diyerek başladı.
Sonbahar sözlerine şöyle devam etti:
Türkiye’de en ağır yaşam hakkı ihlali olan gözaltında kaybetme davalarında zaman aşımı ve ihlalin güncelliğini kaybetmesi gibi gerekçelerle hukuk yolları kapatılmaktadır. Oysa kaybedilme hali devam ettiği sürece, ihlal güncelliğini korur ve hak arama özgürlüğü engellenemez. İlgili hiçbir devlet merci, zaman bakımından yetkisinin bulunmadığını ileri süremez. Bu hafta zaman aşımı gerekçesiyle iç hukuk yolları tamamen kapatılan Nurettin Yedigöl dosyası ile kamuoyunun önündeyiz. ’12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen, 37 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Nurettin Yedigöl’ü unutmadık’ diyerek buluştuk. 681. haftamızda ‘Bu devletin adaleti beni oğlumu unutmaya mahkum etti. Unutmayacağım’ diyen Zeycan Yedigöl’ün Galatasaray’daki sesiyiz…Nurettin Yedigöl’ü kaybedenlerin, cezasızlık zırhıyla, gizli bir affa tabii tutulduğu gerçeğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Ne olmuştu?
Erzincalı olan Nurettin Yedigöl, 70’li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/ İdealtepe’deki evine yapılan baskında gözaltına alındı. Ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Orada Honduras’ta işkence eğitimi alan K Grubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan’ın başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra da 26 yaşında Nurettin’i gören olmadı.
Baba İsmail Yedigöl tüm mercilere başvurdu, Kenan Evren’e kadar ulaştı. Ama bu başvurulara Nurettin’in hiç gözaltına alınmadığı cevabı geldi. 10 kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair şahitlik etti.”Şahidiz, işkencede öldürüldü” diye ifade verdiler ama savcılık “Böyle şey olmaz devlete iftira atmayın” dedi. Kendileri de ağır işkence gören bu tanıklar polisi zor durumda bırakmak için “Bedenlerini duvara vurmak suretiyle yaraladıkları” iddiasıyla suçlandılar.
Nurettin Yedigöl’ün gözaltıda kaybedilmesi ve faillerin yargılanması ile ilgili ailenin ve İHD avukatlarının yaptığı suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütülmüş olsa da, tüm soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Son olarak İHD Avukatı Eren Keskin, anne Zeycan Yedigöl adına 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda Nurettin Yedigöl’ün polis tarafından gözaltına alındıktan sonra devletin himayesi altında kaybolduğu ve adli makamlarca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için etkili soruşturma yürütülmediği belirtildi.
10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teammüllere aykırı bir biçimde başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelemeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. (Bektas Basvuru numarası: 2013/1566)
Böylece Yedigöl Ailesi’nin hak arama özgürlüğü hak ve özgürlüklerin teminatı olması gereken Anayasa Mahkemesi tarafından engellendi. Dava AİHM’e taşındı.