Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları,
681. kez evlatlarının akıbetini sordu. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen
kayıp yakınları “Failler belli kayıplar nerede?” pankartı açarak gözaltında
kaybettiklerinin fotoğraflarını ve karanfiller taşıdı. Eylemde açılan pankartın
üstüne kırmızı karanfillerin yanı sıra Yedigöl’ün çok sevdiği çay ve simit
bırakıldı.
Cumartesi Anneleri’nin 681. oturmasına
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile beraber çok sayıda insan hakları
savunucusu katıldı.
“İşlediğiniz suçlar cezasız kalmayacak”
Açıklamada ilk olarak söz alan CHP’li
Tanrıkulu, şunları söyledi:
Nurettin Yedigöl tam 37 yıl önce
kaybedildi. Ama ne annemiz Zeycan ne de bu meydan onu unutmadı ve unutmayacak. Yanı
başımızda çok kanlı bir savaş devam ediyor. Bugün Hükümet açıklama yapmış,
‘İnsanlığa karşı işlenmiş hiçbir suç cezasız kalmamalı’ demiş. Ama bu
topraklarda sizin işlediğiniz suçlar da cezasız kalmamalı. Sizin işlediğiniz
suçlar cezasız kalmayacak ve zaman aşımına uğramayacak. Bizler savaşa karşı
barışı, OHAL’e karşı demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti savunmaya devam edeceğiz.
“Bir mezar taşımız olsun istiyoruz”
Tanrıkulu’nun ardından Yedigöl ailesi
adına Muzaffer Yedigöl şöyle konuştu:
37 yıldır ağabeyimi arıyoruz. 681
haftadır burada kayıplarımızı arıyoruz. Nurettin Yedigöl yardımlaşmaya, eğitime
çok önem verirdi. Ağabeyimi kelimelerle anlatmak çok zor… Bu ülkede darbeler
olmasın, demokrasiye darbe vurulmasın. 96 yaşındaki annemin acısını biraz
hafifletin. Bu ülkeden alacağımız var. Biz para, iş hiçbir şey istemiyoruz
yalnızca ağabeyimin kemiklerini istiyoruz… Devletten çok şey mi istiyoruz? 37
yıldır kemiklerimizi arıyoruz. Bir mezar taşımız olsun istiyoruz. Bu ölüme
sebep olanların da yargılanmasını istiyoruz. 37 yıldır mezarımızın üstüne bir
çiçek bile koyamadık
“Adalet, hukuk istiyoruz o da yok”
Nurettin Yedigöl’ün kızkardeşi Sevim
Yedigöl ise konuşmasında, “Ben annem için buradayım. Annem her gün Nurettin’i
sayıklıyor. Oğlunun ne suçu vardı?… İnsanlığa önem verenler yok. Adalet, hukuk
istiyoruz o da yok. Biz sadece Nurettin’in kemiklerini istiyoruz. Annem halen
televizyonlarda Nurettin’i arıyor” dedi.
Tanığız ve tanıklığımıza devam edeceğiz”
Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ndeki
sorguda Nurettin Yedigöl’ü gören tanıklardan Ümit Efe yaptığı konuşmada şu
ifadeleri kullandı:
Bundan 38 yıl önce nisan ayı içerisinde
Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındık. Nurettin de yakalanmış ve
Gayrettepe’ye getirilmişti. Kendisi ile orada karşılaştık. Birçok insan
Nurettin’i gördü. Sorgulandık. Nurettin’e çok ağır işkenceler yapıldığına tanık
olduk… Gözaltında işkenceyle öldürülmenin yoğun olduğu bir dönemdi. Bu yüzden
daha fazla zulüm altında bulunan arkadaşımızı takip ediyorduk. Ve bir anda 4
gün içinde kaybedildi. Biz arkadaşımızın nerede olduğunu sorduk, komik cevaplar
verildi. Gerek mahkemelerde gerek savcılıklarda her yerde onu aradık. Biz
aslında bu suçu işleyenlerin ve bu suçu üstünü örtenlerin suç unsurunu ortadan
kaldırmak için insanların bedenlerini yok edenlerim ve bizi bunca yıldır
bitmeyen bir yasa ve arayışa uğratanların kimler olduğunu biliyoruz.
Mücadelemiz devam edecek. Nurettin devrimci, sosyalist bir insan olduğu için ve
adını dahi söylemediği için çok ağır işkencelerle Gayrettepe Emniyeti 1. şubede
öldürüldüğünü biz biliyoruz. Tanığız ve tanıklığımıza devam edeceğiz.
“Nurettin Yedigöl’ü unutmadık”
Bu haftaki açıklamayı Cumartesi
İnsanları’ndan Gönül Sonbahar okudu. Sonbahar konuşmasına, “Yaşam hakkı, gerek
uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukta korunması gözetilen en
kıymetli değer olarak kabul edilmiştir” diyerek başladı.
Sonbahar sözlerine şöyle devam etti:
Türkiye’de en ağır yaşam hakkı ihlali
olan gözaltında kaybetme davalarında zaman aşımı ve ihlalin güncelliğini
kaybetmesi gibi gerekçelerle hukuk yolları kapatılmaktadır. Oysa kaybedilme
hali devam ettiği sürece, ihlal güncelliğini korur ve hak arama özgürlüğü
engellenemez. İlgili hiçbir devlet merci, zaman bakımından yetkisinin
bulunmadığını ileri süremez. Bu hafta zaman aşımı gerekçesiyle iç hukuk yolları
tamamen kapatılan Nurettin Yedigöl dosyası ile kamuoyunun önündeyiz. ’12 Eylül
işkencehanelerinde kaybedilen, 37 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Nurettin
Yedigöl’ü unutmadık’ diyerek buluştuk. 681. haftamızda ‘Bu devletin adaleti
beni oğlumu unutmaya mahkum etti. Unutmayacağım’ diyen Zeycan Yedigöl’ün
Galatasaray’daki sesiyiz…Nurettin Yedigöl’ü kaybedenlerin, cezasızlık zırhıyla,
gizli bir affa tabii tutulduğu gerçeğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Ne olmuştu?
Erzincalı olan Nurettin Yedigöl, 70’li
yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi
İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist
gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında
yakalama kararı çıkarıldı.
10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/
İdealtepe’deki evine yapılan baskında gözaltına alındı. Ünlü işkence merkezi
Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Orada Honduras’ta işkence eğitimi
alan K Grubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan’ın
başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son
şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde; kanlar içindeydi,
konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra da 26 yaşında Nurettin’i
gören olmadı.
Baba İsmail Yedigöl tüm mercilere
başvurdu, Kenan Evren’e kadar ulaştı. Ama bu başvurulara Nurettin’in hiç
gözaltına alınmadığı cevabı geldi. 10 kişi Nurettin’i siyasi şubede
gördüklerine dair şahitlik etti.”Şahidiz, işkencede öldürüldü” diye ifade
verdiler ama savcılık “Böyle şey olmaz devlete iftira atmayın” dedi. Kendileri
de ağır işkence gören bu tanıklar polisi zor durumda bırakmak için “Bedenlerini
duvara vurmak suretiyle yaraladıkları” iddiasıyla suçlandılar.
Nurettin Yedigöl’ün gözaltıda
kaybedilmesi ve faillerin yargılanması ile ilgili ailenin ve İHD avukatlarının
yaptığı suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
üç ayrı soruşturma yürütülmüş olsa da, tüm soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Son olarak İHD Avukatı Eren Keskin, anne
Zeycan Yedigöl adına 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuruda Nurettin Yedigöl’ün polis tarafından gözaltına alındıktan sonra
devletin himayesi altında kaybolduğu ve adli makamlarca maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması için etkili soruşturma yürütülmediği belirtildi.
10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesi, evrensel hukuka ve teammüllere aykırı bir biçimde başvurunun diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelemeksizin zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. (Bektas Basvuru numarası: 2013/1566)
Böylece Yedigöl Ailesi’nin hak arama
özgürlüğü hak ve özgürlüklerin teminatı olması gereken Anayasa Mahkemesi
tarafından engellendi. Dava AİHM’e taşındı.