7 Nisan 2018 Cumartesi

Cumartesi Anneleri Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu..!


Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 680. haftasında, 1996 yılında gözaltına alınarak kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen oturma eyleminde ilk sözü HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman aldı. Faili belli kaybetmeler karşısında annelerin 680 haftadır süren mücadelesini selamlayarak sözlerine başlayan Adıyaman, geçmişten bugüne karanlık güçlerin hep var olduğunu ve etkili bir soruşturma ya da yargılama olmadığını söyledi. AKP'nin de bu sorun karşısında sağır ve dilsizi oynadığına değinen Adıyaman, ayrıca mecliste kayıplarla ilgili verilen önergelerin de AKP tarafından reddedildiğinin altını çizdi.
“Sonuç beklemiyoruz, çünkü altından devlet çıkacak”
Talat Türkoğlu’nun kızı Gülizar Tuncer, babasının devrimci olduğu için defalarca gözaltına alındığını, son olarak gittiği Edirne’den bir daha geri dönmediğini belirtti. Resmi kurumlara yapılan başvurulardan hiçbir sonuç alamadıklarını sözlerine ekleyen Tuncer, kimliği belli olan jandarma görevlilerinin ifadesinin dahi alınmayarak davanın zaman aşımına uğratılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Şimdi Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını ancak bir sonuç beklemediklerini belirten Tuncer, “Çünkü altından devlet çıkacak” ifadeleriyle gözaltında kaybetme ve cezasızlık politikasının devlet geleneği olduğunu vurguladı.
Türkoğlu ailesi adına söz alan Müribe Türkoğlu, Edirne'de işçi örgütlenmesi yapan Talat Türkoğlu’nun patronlar tarafından işsiz bırakıldığını söyledi. Sonrasında ise Türkoğlu’nun kaybedilmesi ve devletin buradaki rolünü teşhir ederek artan baskı ve saldırılara değindi. Türkoğlu, kayıplar için mücadelenin süreceğini vurguladı.
Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır ise Edirne'deki Türkoğlu ile Ardahan'daki Cemil Kırbayır'ın hikayesinin aynı olduğunu ifade ederek “Biz bu işin peşindeyiz. Mezarlarımızı bulacağız ve kayıplar abidesinin sütununu dikeceğiz” dedi.
“Talat Türkoğlu polis tarafından takip ediliyordu”
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını ise Maside Ocak okudu. Gözaltında kaybetmelerde devletin sorumluluğu üzerinde durularak başlayan açıklamada Türkoğlu’nun kaybedilmesi şu ifadelerle anlatıldı:
“45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul'da yaşıyordu. Sosyalist kimliği nedeniyle 4 kez gözaltına alındı; yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde kaldı. Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul’dan Edirne’ye gitti. Ailesine İstanbul’dan Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini söyledi. Annesi ile birkaç gün geçirdikten sonra, 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.”
Devlet gözaltıyı reddetti, bir çeteci itiraf etti
Türkoğlu’nun kaybedilmesinin ardından ailenin girişimlerde bulunduğu, konunun meclise taşındığı fakat bir sonuç alınamadığı belirtildi. Devlet kurumlarının Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığı ve nerede olduğunun bilinmediği yönünde yanıt verdiği ifade edildi. Ardından, gözaltında katletmelere katıldığını öne süren bir itirafçının ortaya çıktığı hatırlatılarak sonrasında yaşananlar şöyle anlatıldı:
“1997 yılında, Kasım Açık isimli şahsın itirafları kamuoyuna yansıdı. Ordu tarafından eğitildiğini ve kontrgerilla eylemlerine katılarak birçok kişinin ölümüne karıştığını iddia eden Kasım Açık imzalı beyanında; Talat Türkoğlu’nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’e götürüldüğünü, orada Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın başında bulunduğu polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından işkence ile sorgulandıktan sonra öldürülerek, cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin detaylı bir krokisini çizdi. Kendisi ile birlikte olaya katılanların isimlerini verdi. Talat Türkoğlu’nun eşkâl bilgilerini, yüzündeki yara izini, giysilerini, ayakkabısını, cüzdanını ve saatini detaylarıyla tarif etti. Ailesi bu detayların doğru olduğunu onayladı.”
Savcılık “zaman aşımı” bahanesiyle dosyayı yine kapattı
Buna rağmen iç hukuktan bir sonuç alınamadığı ve davanın 1 Kasım 1998'de AİHM’ye taşındığı belirtildi. AİHM’nin etkin soruşturma yapılmadığı için Türkiye’yi mahkum ettiği ancak yeniden açılan dosyanın 14 Nisan 2016 tarihinde Edirne savcılığı tarafından zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldığı, buna karşın 18 Ağustos 2016’da AYM’ye başvurulduğu aktarıldı.
Basın açıklaması Türkoğlu dosyasındaki cezasızlığın son bulması ve akıbetinin açıklanması talebi ile sonlandırıldı.