
Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 680. haftasında, 1996 yılında gözaltına
alınarak kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen oturma eyleminde ilk sözü HDP
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman aldı. Faili belli kaybetmeler
karşısında annelerin 680 haftadır süren mücadelesini selamlayarak sözlerine
başlayan Adıyaman, geçmişten bugüne karanlık güçlerin hep var olduğunu ve
etkili bir soruşturma ya da yargılama olmadığını söyledi. AKP'nin de bu sorun
karşısında sağır ve dilsizi oynadığına değinen Adıyaman, ayrıca mecliste
kayıplarla ilgili verilen önergelerin de AKP tarafından reddedildiğinin altını
çizdi.
“Sonuç beklemiyoruz, çünkü altından devlet çıkacak”
Talat Türkoğlu’nun kızı Gülizar Tuncer, babasının devrimci olduğu için
defalarca gözaltına alındığını, son olarak gittiği Edirne’den bir daha geri
dönmediğini belirtti. Resmi kurumlara yapılan başvurulardan hiçbir sonuç
alamadıklarını sözlerine ekleyen Tuncer, kimliği belli olan jandarma
görevlilerinin ifadesinin dahi alınmayarak davanın zaman aşımına uğratılmaya
çalışıldığına dikkat çekti. Şimdi Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını ancak
bir sonuç beklemediklerini belirten Tuncer, “Çünkü altından devlet çıkacak”
ifadeleriyle gözaltında kaybetme ve cezasızlık politikasının devlet geleneği
olduğunu vurguladı.
Türkoğlu ailesi adına söz alan Müribe Türkoğlu, Edirne'de işçi örgütlenmesi
yapan Talat Türkoğlu’nun patronlar tarafından işsiz bırakıldığını söyledi.
Sonrasında ise Türkoğlu’nun kaybedilmesi ve devletin buradaki rolünü teşhir
ederek artan baskı ve saldırılara değindi. Türkoğlu, kayıplar için mücadelenin
süreceğini vurguladı.
Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır ise Edirne'deki Türkoğlu ile
Ardahan'daki Cemil Kırbayır'ın hikayesinin aynı olduğunu ifade ederek “Biz bu
işin peşindeyiz. Mezarlarımızı bulacağız ve kayıplar abidesinin sütununu
dikeceğiz” dedi.
“Talat Türkoğlu polis tarafından takip ediliyordu”
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın
açıklamasını ise Maside Ocak okudu. Gözaltında kaybetmelerde devletin
sorumluluğu üzerinde durularak başlayan açıklamada Türkoğlu’nun kaybedilmesi şu
ifadelerle anlatıldı:
“45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul'da yaşıyordu. Sosyalist kimliği
nedeniyle 4 kez gözaltına alındı; yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde
kaldı. Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini
ziyaret etmek için otobüsle İstanbul’dan Edirne’ye gitti. Ailesine İstanbul’dan
Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini
söyledi. Annesi ile birkaç gün geçirdikten sonra, 1 Nisan 1996 tarihinde
İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber
alınamadı.”
Devlet gözaltıyı reddetti, bir çeteci itiraf etti
Türkoğlu’nun kaybedilmesinin ardından ailenin girişimlerde bulunduğu,
konunun meclise taşındığı fakat bir sonuç alınamadığı belirtildi. Devlet
kurumlarının Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığı ve nerede olduğunun bilinmediği
yönünde yanıt verdiği ifade edildi. Ardından, gözaltında katletmelere
katıldığını öne süren bir itirafçının ortaya çıktığı hatırlatılarak sonrasında
yaşananlar şöyle anlatıldı:
“1997 yılında, Kasım Açık isimli şahsın itirafları kamuoyuna yansıdı. Ordu
tarafından eğitildiğini ve kontrgerilla eylemlerine katılarak birçok kişinin
ölümüne karıştığını iddia eden Kasım Açık imzalı beyanında; Talat Türkoğlu’nun
Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’e götürüldüğünü, orada Yeşil kod adlı
Mahmut Yıldırım’ın başında bulunduğu polisler, askerler ve itirafçılardan
oluşan bir ekip tarafından işkence ile sorgulandıktan sonra öldürülerek,
cesedinin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Olay yerinin detaylı bir krokisini
çizdi. Kendisi ile birlikte olaya katılanların isimlerini verdi. Talat
Türkoğlu’nun eşkâl bilgilerini, yüzündeki yara izini, giysilerini,
ayakkabısını, cüzdanını ve saatini detaylarıyla tarif etti. Ailesi bu
detayların doğru olduğunu onayladı.”
Savcılık “zaman aşımı” bahanesiyle dosyayı yine kapattı
Buna rağmen iç hukuktan bir sonuç alınamadığı ve davanın 1 Kasım 1998'de
AİHM’ye taşındığı belirtildi. AİHM’nin etkin soruşturma yapılmadığı için
Türkiye’yi mahkum ettiği ancak yeniden açılan dosyanın 14 Nisan 2016 tarihinde
Edirne savcılığı tarafından zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldığı, buna karşın
18 Ağustos 2016’da AYM’ye başvurulduğu aktarıldı.
Basın açıklaması Türkoğlu dosyasındaki cezasızlığın son bulması ve
akıbetinin açıklanması talebi ile sonlandırıldı.