İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul
Şubesi, eş genel başkanları Avukat Eren Keskin'e KHK ile kapatılan Özgür Gündem
Gazetesi’nde eş genel yayın yönetmenliği yaptığı için verilen hapis ve para
cezalarına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıya İHD Eş Genel Başkanı
Eren Keskin, siyasetçi Akın Birdal, Halkların Demokratik Kongresi (HDK)
Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren,
Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Hakkı Boltan, gazeteci ve yazarlar Tuğrul
Eryılmaz, Ümit Kıvanç, Murat Çelikkan, oyuncu Nur Sürer, sanatçı Eylem Aktaş,
İHD yöneticileri, Cumartesi Anneleri, İstanbul LBGTİ-Dayanışma Derneği,
Gözaltında Cinsel Şiddete Karşı Hukuki Yardımlaşma Derneği, TİHV yöneticileri,
TMSF'ye devredilen Özgürlükçü Demokrasi gazetesi çalışanları ve çok sayıda kişi
katıldı.
'Kendimi borçlu hissettim’
Toplantıda konuşan Eren Keskin, insan
hakları savunucusu olduğunu ve siyasete girmeyi reddettiğini belirterek, şöyle
devam etti: "Hep insan hakları savunucusu olarak kaldım. Hep ifade
özgürlüğü mücadelesi verdim. Daha öncede hakkımda, Kürdistan kelimesini
kullandığım için defalarca davalar açıldı, cezaevinde yattım. Bu gazetenin
genel yayın yönetmenliğini kabul etmemin nedeni şudur; Ben her zaman 77 yaşında
devletin gizli güçleri tarafından öldürülen Musa Anter'e, küçücük bir çocukken
sırtından vurularak sakatlanan, yurt dışında tedavi olmak zorunda kalan ve
intihar eden Burhan Karadeniz'e, küçücük yaşta öldürülen Ferhat Tepe'ye ve
onlar gibi birçok insana borcum nedeniyle, kendimi borçlu hissettiğim için, bu
gazete onların gazetesi olduğu için ve bu gazetenin yayın özgürlüğünü
savunduğum için bu gazetenin künyesinde ismimin yazılmasını gönüllü olarak
kabul ettim. Benim başladığım sırada devletin 'barış süreci' adını verdiği
süreç başladı. Bu süreç içerisinde bu gazeteye hiç dava açılmadı. Ne zamanki
'barış süreci' denilen süreç sona erdi, bombardıman gibi davalar başladı.
Önceleri ifadeye gider, savcılar ifademizi alırdı ve hiçbir sorun yoktu. Ama
bir süre sonra savcılar bana 'bakın avukat hanım artık tutuklama isteyeceğiz'
demeye başladılar. Sonra benim adım çıkarıldı."
Bakmakla yükümlü olduğu 85 yaşında
annesi olduğunu vurgulayan Keskin, dava sayısının bir dönem 43'e ulaştığını ve
ana davadan müebbet hapis cezası istendiğini belirterek, "Yurt dışı
yasağım var. Yazmadığım yazılardan ben şimdi 12 yıl hapis cezası ve 456 bin TL
para cezası almış durumdayım. Bu para cezalarından 105 bin TL'si kesinleşmiş
durumda. Desteklerle ödemeye çalışıyoruz, nereye kadar bilmiyorum. 456 bin TL
kesinleşince nasıl ödenir onu da bilmiyorum. Ben asliye ceza mahkemelerinde bu
kadar ağır cezalarında verileceğini ummuyordum" dedi.
'Ben devletin tanımına uymak zorunda
değilim'
Türkiye Cumhuriyeti'nin altına imza
attığı tüm uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiğini belirten Keskin, şunları
dile getirdi: "Bir insana, sadece genel yayın yönetmeni olarak göründüğü
için bu kadar ağır ceza verilmesi, altına imza attığı bütün uluslararası
sözleşmelere aykırı. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti değil, bunu
biliyoruz. Ama onun imza ortakları olan AB ülkeleri var. Neden bu kadar sessiz
kalıyorlar. İnsan hakları örgütü 'terör' kavramını kullanmıyorlar. Çünkü her
devletin 'terör' tanımı bir birinden farklı. Ben devletin 'terör' tanımına
uymak zorunda değilim ve uymuyorum. Bana göre bugün en büyük şiddet terörü
devletlerin kendileri. Bunun bir intikam yöntemi olduğunu düşünüyorum."
'Mücadeleme sonuna kadar devam edeceğim'
Yurt dışına çıkmayacağını dile getiren
Keskin, birçok ülkeden iltica talebi aldığını söyledi. Keskin, "Bunu
yapmak istemiyorum. Tek düşüncem annem ve kedilerim. Bu haksızlığı kabul
etmiyorum. Mücadeleme sonuna kadar devam edeceğim" dedi.
‘Hukuk boğulmak isteniyor’
İHD Onursal Başkanı Akın Birdal da,
Keskin'i 1980'li yıllardan bu yana tanıdığını belirterek, "30 yıldır bir
yol arkadaşlığımız var. Cezaevlerine girdik, tehditler aldık. O mekanik sesli
insanlar hep bizi tehdit ederlerdi. Ölümle tehdit ederlerdi. O ses bir anda
kesildi Tür İntikam Tuğayları adıyla. Keskin gerçekten bir insan hakları savunucusu.
Tacize tecavüze uğramış kadınların, yalnız bırakılmış çocukların, emekçilerin
ötekileştirilmişlerin, dışlanmışların savunucusu. 30 yıldır bütün bu savunma
savunmasız bırakılmasının en somut örneği ile karşı karşıyayız. Bu baskı
hepimize yönelik bir baskıdır. Keskin’in cezaevine sokulmak istenmesi hukukun
boğulmak istenmesidir. Eren Keskin kimseyi yalnız bırakmadı. Dili, kimliği,
kültürü yok sayılanları yalnız bırakmadı" diye konuştu.