Herkesin Gezi Direnişi'nde 'kırmızı fularlı kız' olarak tanıdığı Ayşe Deniz
Karacagil,20 Haziran 2014 yılında yönünüdağlara dönerek gerillaya
katılmıştı.Haziran direnişinde herkes onu 'kırmızı fularlı kız' olarak
tanımıştı. Ayşe Deniz Karacagil Rakka'da IŞİD'le savaşırken yaşamını yitirdi.
anısı kavgamızda yaşayacak.
Antalya’da Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesiyle ‘örgüt üyeliği’nden 98
yıla kadar hapsi istenen ve PKK’ya katılan Ayşe Deniz Karacagil’in, annesinin
doğum günü olan 20 Mayıs’ta bıraktığı mektupta Rojava’ya gideceğini yazdı.
‘Destan Yörük‘ kod adını alan Karacagil mektubunda şu ifadeleri kullandı:
“(…) Hapishanede yazdıklarım kadar kolay olmuyor. Size üzülmeyin diyemiyorum.
Çünkü aynı üzüntüyü bir gün öncesinden ben de yaşadım.
Dediler: ‘Dik durmalısın Koçeri’. İlk defa bu cümleyi o gün yersiz ve
anlamsız buldum. Her ne kadar kavgamızı en ağır haliyle yaşadığımızı sansak da
bu hallere mantığımız erişmiyor.
Beni anlayacağınızı düşünüyorum. Bu sürece kadar hep sizler için varoldum.
Kararlarıma dahi siz yön verdiniz. Her şeyden önce bunun için bana bu
seferliğine hak vermeli ve iyi düşünmelisiniz.”
‘Deniz Gezmiş’ler Serkan Tosun’lar gibi…’
Karacagil, Rojava’ya gidiş sebebini ise orada yaşanan acılara ve
Enternasyonelizmi savunmasına dayandırdı: “Hemen ülkemizin yanındaki insanlık
ve karalama savaşını görmezden geldik. Orada savaşın esiri altında olanlar
insan değildi sanki… Ama ben bunun böyle olmadığını sistemin okulları boş boş
bağrırken ‘Ne Mutlu Türk’üm diyene’ her zaman sorgulama içerisindeyken
kavradım. Elbette diyeceksiniz ideolojilerin! Ben oraya Enternasyonalizmi
savunan bir insan olarak gideceğim/gitmiş olacağım. Aynı Deniz Gezmiş’ler gibi,
Serkan Tosun’lar gibi…
İyi biliyoruz ki biz gibi insanlar TC kimliğinde yazanlardan ibaret
değiliz. Hiçbir zaman da o kalıba sığmadık. “
‘Kırmızı fularlı kız‘ Rojava topraklarında verdiği savaşın bu topraklara
yayılmasını salık vererek, “İnsanlığın uyanışına atılacak o adımlara bir adım
da siz olun” diye yazdı.
Karacagil, “Böylesi gidişlerde dönüşlere çok yer verilmez ama davam o gün
denize ‘bir dilek tut’ deyip verdiğin parayı atarken ben size bir gün geri
dönebilmeyi tuttum ve öyle ya da böyle bedenim size geri dönecektir” dedi.
‘Alanya Cezaevi’nde etkilendi’
Mektubu alan anne Nuray Erçağan, Kızının bu kararı almasında disiplin
cezası alarak gönderildiği Alanya Cezaevi’ndeki ilk gününde yaşadığı bir olayın
etkili olduğunu söyledi. Erçağan, “Alanya Cezaevi o kadar soğuk ki, üşüyor.
Sürgün gittiği için üzerinde 150 lirası yok ve kantinden battaniye alamıyor.
PKK’lı koğuş arkadaşı Serhıldan, battaniyesini kesiyor ve onunla paylaşıyor.
Deniz orada takıldı.
Sonrasında da Deniz ezilen halkın 13 kadınıyla orada karşılaştı ve onların
tek tek hikayelerini dört ay dokuz gün boyunca dinledi ve kendini onların
yerine koydu. Onların savaşına göre, kendi savaşımını, bizim Türk soyunun
sosyalistlerin yaşandığı savaşı daha basit gördü. Bunların hepsi Deniz’i
etkiledi” dedi.
‘PKK’den gelen telefonla gittiğinden emin oldum’
Anne Erçağan, mektuptan sonra kızının gittiğini anladığını ancak PKK’den
gelen bir telefonla tam anlamıyla durumdan emin olduğunu söyledi. Erçağan
şunları anlattı: “Telefondaki kişi Türkçe’yi çok iyi bilmiyordu. ‘Deniz PKK’ye
katılma kararı aldı. Deniz PKK’ dedi ve kapattı telefonu.
Sonra tekrar bir telefon geldi. Polis ağzımdan laf almaya çalışıyor diye
düşündüm. ‘Sen kimsin’ dedim, ‘Deniz nerede?’ diye sordum karşımdaki kişi
‘Bilmiyorum’ dedi ve kapandı. O zaman ağladım işte” dedi.