Cumhuriyet’ten İklim Öngel, Gülmen ve
Özakça ile CHP heyetinin yaptığı ilk görüşmedeki ifadelerine yer verdi. Gülmen
ve Özakça “somut bir kazanım” elde edilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini
vurgularken tutuklama saldırısına ve haklarındaki karalama kampanyasına da
tepki gösterdi. Özakça cezaevinde, B1 vitamini yerine B12 kompleks vitamini
verdiklerine değinerek B1 vitamini talebini dile getirdi.
Nuriye Gülmen: Yemek istemediğimizi
iletince, bize özel bir paket göndermeye başladılar. Paketin içinde su, limon,
bitki çayları ve meyve suyu bulunuyor. Ancak meyve suyunu kendi diyetimizde
olmadığı için iade ediyoruz. Bir gün boyunca suyun içine limon sıkıp, taze nane
yaprağı ve şekerle içiyor, ayrıca birkaç hazır bitki çayı ve 10 adet şeker ile
iki kaşık tuz alıyordum. Ancak, grevin ilerleyen aşamalarında tuzun azaltılması
gerektiğine yönelik hekimlerin verdiği telkinler doğrultusunda iki kaşık tuz
yerine bir kaşık tuz alıyorum. Tuzu azalttıktan sonra vücudumdaki ödem de
azaldı.
“Çıldırmışa döndüm”
Soylu’nun sözlerini televizyondan
duyduğumda adeta çıldırmışa döndüm. Grevimizi ATO’da üç hekim takip ediyor. Bu
üç hekim arkadaşımızın Soylu’ya yanıt içerecek bir basın açıklaması yapmasını
istiyoruz. Dışarıda ne yiyorsam, burada da onu yiyorum. Sayın Bakan, ATO
hekimlerine inanmıyorsa, cezaevi yönetimine sormalı ne yediğimizi, herhalde inanacaklardır.
Beni DHKP/C üyesi ilan etmişler, eğer
öyleysem, ben nasıl memur oldum, nasıl memuriyetimi bunca yıl sürdürdüm.
İstanbul-Ankara yürüyüşüne katılmam gerekçesiyle bir gözaltı işlemim var, bir
de 2015 yılında tutuklandığım bir dava var, ancak beraat ettim. Sayın Bakan,
kim oluyor da böyle şeyler söylüyor. Kendisi hakkında suç duyurusunda
bulunacağım. Eğer burası bir hukuk devleti olsaydı zaten savcılar doğrudan
harekete geçerlerdi. Ben, vücudumu, gençliğimi, hayatımı ortaya koyarak bir
mücadele başlattım, bu mücadelemi bu ifadelerle küçültmeye ve sönümlendirmeye
çalışıyorlar.
Müdahaleye ret
Bize, bilincimizin kapanması durumunda,
müdahale edeceklerini ifade ettiler. Ancak müdahaleyi kabul etmediğimizi,
vücudumuzla ilgili kararı ancak kendimizin verebileceğini ifade ettim. Heyete,
“Yapacağınız müdahale beni sakat da bırakabilir, bu sizin sorumluluğunuz
olacaktır” anımsatmasında bulundum.
Semih’e faks çektim, eline geçip
geçmediğini bilmiyorum, mektup da göndereceğim, onun mektubunu da bekleyeceğim.
Semih’in sıvı, tuz ve şeker alımına dikkat etmesi gerekiyor. Bizi ilk günden
beri takip eden hekimlerimize ihtiyaç duyduğumuzda muayene olmak ve bu
sonuçlarının kamuoyuyla paylaşmasını talep ediyoruz. Nurettin Canikli’nin de
annelerimizle yaptığı görüşmeyi çarpıttığını öğreniyoruz. Hekimlerimizin,
ailelerimizin ve avukatlarımızın ortak bir toplantı yapması bizim için değerli
olacaktır. AFP ve ARD gibi yabancı basın organlarına konuşmuş olmamı
iddianameye yerleştirmişler, bunu anlayamıyorum.
Vitamini vermiyorlar
Semih Özakça: Burada ilk isyanım kitap
sınırlamasına oldu. 5 kitap sınırlaması olduğu söyleniyor, bu sınırlama
açlıktan beter. Açlık grevinden çok bu sınırlama beni zorluyor. Buraya
getirildiğimiz günden beri gazete getirilmedi. Benim dışarıda bir tek eyleme
katılmışlığım var, o da afiş asmak, ilk kez hapse giriyorum, daha önce
tutuklanmadım. Sabıka kayıtlarımız tertemiz. Açlık grevine başlayınca terörist
olduk, aç kalmanın terörist olmakla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyorum. Benim
evimde 2 bin tane kitap var, 20 tane kitap bulmuşlar, terör örgütüne yakın
diyorlar. Evimdeki kitapların yüzde 1’i yüzünden bir örgütle
ilişkilendiriliyorum.
Dışarıda kullandığım B1 vitaminini
burada vermiyorlar. Bunun yerine B1 vitaminini de içeren B12 kompleks vitamini
veriyorlar, ancak bu benim zihnimi yoruyor. Tekrar B1 vitaminimin verilmesini
istiyorum. İlk talebim bu, müdüriyette el konulan vitaminimin verilmesini
istiyorum. Açlık grevinde olmam ve ayakkabımı çıkarırken attığım slogan
nedeniyle iki ayrı soruşturma dosyam var. Yürümekte sıkıntı çektiğim için,
ranzamı mutfak ve tuvaletin olduğu alt kata indirdiler.