19 Nisan’da Başbakan Binali Yıldırım’ın
imzasıyla mevsimlik tarım işçileri hakkında bir genelge yayımlandı. Pek çok
gazete genelgeyi “Milyonlarca mevsimlik tarım işçisi unutulmadı” başlığıyla
yayımladı. Ancak gerçekler öyle mi gelin mevsimlik tarım işçilerinin
yaşamlarına ve çalışma koşullarına bir göz atalım. Adana’nın Karataş ilçesine
bağlı Çağırkanlı’ya gelerek mevsimlik işçi olarak çalışan ve çadırlarda yaşayan
tarım işçisi kadınlarla konuştuk.
GÖÇ VE ÇALIŞMA ZORUNLULUĞU OKULU
BIRAKTIRIYOR
Urfa Viranşehir’den ailesiyle birlikte
Adana’ya gelen Gülistan Gül, 9 yaşında başlamış tarım işçiliğine. Gülistan, 18
yıldır tarlalarda çalışıyor. 8’inci sınıfa kadar okula gitmiş, sonra hem
çalışmak zorunda olduğu için hem de Viranşehir’deki evlerinde tek kalamayacağı
için okulu bırakmak zorunda kalmış, Tarım işçilerinin çocuklarının neredeyse
tamamı gibi.
KADINLARIN MESAİSİ BİTMİYOR
“Gençliğimizi yaşayamıyoruz. Gezip
eğlenmek bizim de hakkımız” diyor Gülistan, sabah işe gitmek için 5’te
kalkıyor, günü öğle molası ve akşam 5’teki paydosun ardından ev işleri ile
devam ediyor. “Ekmek yapacaksın, yemek yapacaksın, o, bu diyene kadar
yoruluyoruz, akşamları yatamıyoruz bile” diyor.
GÜLİSTAN’IN HAYALİ, İŞTEN ÇIKINCA EVİNE
GİDEBİLMEK
Konaklayacakları yere geldiklerinde
elektriğinden, suyuna, çadırın kurulmasına kadar her şeyi kendilerinin
yaptığını anlatan Gülistan, bazı yerlerde çadır yeri, elektrik ve su için arazi
sahibine para ödediklerini söylüyor. Yazın sıcağını, kışın soğuğunu, yağmurunu,
çamurunu çektiklerini anlatan Gülistan’ın hayali düzenli bir işinin olması ve
akşamları işten çıkınca evine dönebilmek. “Bizim de normal hayatımız olsa”
diyor Gülistan, “Rahatça oturabileceğim bir ev istiyorum. Ateşi yakacağım,
yemeği koyacağım diye bir sürü zorluk çekiyoruz. Bütün hayatım çadırda geçti.
Bu hayattan kurtulmak istiyorum” diye anlatıyor dertlerini.
Gülistan yılın 11 ayı evinden uzakta
yaşıyor. Bu kadar çalışmanın karşılığında aldıkları para ise geçinmelerine
yetmiyor. Bir yandan çalışıp borçlarını öderken, sezonun boş geçen günlerinde
cepten yiyip, elçilere borçlanıyor, sonra da o borcu ödemek için çalışıyorlar.
‘KİMSENİN AKLINA HASTALIK GELMİYOR’
Başbakanlık Genelgesinde sağlık
hizmetlerinin karşılanacağı yönünde de bir madde var, ama Gülistan şu sözlerle
özetliyor sağlık konusunu: “Hasta olursak dok-tora gitmiyoruz. Çadırda bir gün
dinleniyoruz. İkinci gün hasta olsak da tarlaya gidiyoruz. Borçlar falan derken
aklına rahatsızlık bile gelmez.”
ÇOCUKLARINI ÇADIRDA DÜNYAYA GETİRMİŞ
Yaşamının büyük bölümünü il il gezerek
tarım işçiliği ile geçirmiş olan Zeytin de iki çocuğunu çadırlarda dünyaya
getirmiş. Büyüttüğü çocukları tarlalarda çalışan Zeytin, çadırda, yazın sıcağı,
sineği, kışın çamuru içinde tarlaya gidenlerin çocuklarına bakıyor. Herkes
tarlaya gidince çadırın bütün işleri Zeytin’e kalıyor, yemek yapıyor, ortalığı
temizliyor, çocuklara bakıyor. Herkes tarladan dönünce de çamaşır mesaisi
başlıyor Zeytin’in. Hava soğuk olduğunda günlerce banyo yaptıramıyormuş
çocukları, Çocukları için sağlıklı, temiz bir ortam istiyor o da.
İLAÇLAMA, SAĞLIK TARAMASI YAPILMIYOR
Yaz günleri çok sinek olduğundan şikayet
eden Zeytin, ilaçlama, sağlık taraması gibi hizmetlere hiç rastlamamış
yıllardır. Şimdi Adana’da kaldıkları çadırlarını kendilerinin kurduğunu,
elektriği kendilerinin çektiğini söyleyen Zeytin, gittikleri yerlerde
elektriğin kaçak olduğu gerekçesi ile gelen yetkililer tarafından kablolarının
koparıldığını anlatıyor.
Çocuklarının sürekli hastalandığını
anlatan Zeytin, kendisi ve çocukları için sağlıklı bir ortam istiyor.
Eldivenleri kendileri almak zorunda oldukları için eldiven yırtılınca ellerinin
yara olduğunu söyleyen Zeytin, ayaklarında oluşan mantarlar yüzünden yürümekte
zorluk çektiğini anlatıyor.
TÜRKİYE’DE MEVSİMLİK İŞÇİLİK
- Dünyada 450 milyonu mevsimlik, 1.1
milyar tarım işçisi var. Türkiye’de ise 6.5 milyon tarım işçisinin yaklaşık
yarısı mevsimlik tarım işçisi olarak çalışıyor.
- Her iki mevsimlik işçiden biri doğduğu
andan itibaren mevsimlik tarım için seyahat ediyor. 48 farklı ile mevsimlik
tarım iş gücü gidiyor.
- Mevsimlik tarım işçilerinin yaklaşık
yüzde 60’ının geliri ulusal yoksulluk sınırının altında.
- Mevsimlik tarım işçisi kadınların
yarısı ergen yaşta anne oluyor. Anne ölümü riski de, bebek ölüm riski de çok
yüksek. Bebek ölüm riski beş kat fazla
- Kız çocuklarının dörtte biri okul ile
tanışmıyor.
GENELGEDE NELER VAR?
Sabahın köründe tarlada başlayan, gece
yarısına kadar bitmeyen mesai, sağlıksız koşullar... Başbakanlık bir genelge
yayınladı ama genelge tarlaya ulaşamamış görünüyor!
19 Nisan’da mevsimlik tarım işçileri
hakkında çıkan Başbakanlık Genelgesi’nde aslında mevsimlik tarım işçilerinin
yaşadığı sorunların neredeyse tamamı ele alınmış. Tarım işçileri ile ilgili
hazırlanan bir önceki genelge 2010 yılına ait, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık
yıllarına. Yeni genelgenin daha ayrıntılı hazırlandığını söylemek mümkün. Ancak
Gülistan ve Zeytin’in anlattıklarına bakılırsa genelge hiç yayımlanmamış gibi.
Peki genelgede neler var, bir göz atalım.
‘SAĞLIKLI BARINMA OLANAĞI SAĞLANACAK’
Mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak
çalıştığı yerlerde eğitim ve sosyal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve
barındıkları yerlerde alt ve üst yapının dikkate alınarak geçici yerleşim
alanlarının oluşturulacağı söyleniyor. Bu yerleşim alanlarının “Sel, su baskını
gibi doğa olaylarından olumsuz etkilenmeyecek durumda, sağlık koşullarına ve
işçi sayısına uygun, hijyenik olması” gerektiği söyleniyor. Genelgeye göre bu
konuda sorumluluk valiliklerde. Bütçe de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından verilen ödeneklerden oluşturulacak. İşçilerin barınma alanlarındaki
su ve elektrik hizmeti, abonelik ve kullanım bedellerinin de yatırım izleme ve
koordinasyon başkanlıkları ile il özel idareleri bütçelerine Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca aktarılan ödeneklerden karşılanacağı belirtiliyor.
KAZALAR ÖNLENEBİLECEK Mİ?
Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin
çalışmaya gittiği ve döndüğü tarihler sık sık “trafik kazası” haberleri
duyarız. Bunlara aslında “kaza” demek mümkün değil. Çünkü yıllardır uygun
olmayan araçlarda, üst üste taşınan işçiler için “kaza” aslında göz göre göre
geliyor. Her yıl onlarca işçi göç yolunda kurban ediliyor. Bu yıl yayımlanan
genelgede de bir öncekinde olduğu gibi bu konuya ilişkin bir madde yer alıyor.
Genelgede işçilerin göç döneminde göç alan ve veren yerler arasında trafik
denetimlerinin artırılacağı, araç ve yol güvenliğinin sıklıkla yapılacağı ve
işçileri taşıyan kara yolu araçlarının 24.00-06.00 saatlerinde şehirler arası
yolculuk yapmamalarının sağlanacağı belirtiliyor. Bu maddede 2010 yılındaki
genelgeye önemli bir fark yok. Uygulamada bir fark olup olmayacağını ise zaman
gösterecek.
‘MOBİL SAĞLIK EKİPLERİ
GÖREVLENDİRİLECEK’
Sağlık koşulları da en önemli noktaların
başında geliyor mevsimlik tarım işçileri açısından. Hem barındıkları hem de
çalıştıkları yerler pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Toplanan ya da ekilen
tarım ürünlerindeki zirai ilaçlar zehirlenmelere, kalıcı ya da geçici
rahatsızlıklara yol açıyor sık sık. Genelgede Mobil sağlık ekipleri
oluşturulacağı belirtiliyor ve şu ifadelere yer veriliyor: “İl halk sağlığı
müdürlüklerince mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin kanser taramaları ile
bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı düzenli sağlık taramaları, aşılamaları,
gebe, bebek ve çocukların izlemleri yaptırılacak, üreme ve kadın sağlığı
hizmetleri, çevre sağlığı hizmetleri ve sağlık okuryazarlığı faaliyetleri
periyodik olarak yürütülecek, bu hizmetlerin ve hizmetlere erişimin
kolaylaştırılması amacıyla mobil sağlık ekipleri oluşturulacak. Ayrıca,
mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda sağlık
personelinin istihdamı sağlanacak ve hizmet ihtiyacına göre personelin çalışma
saatleri düzenlenecek.”
‘İŞÇİLERİN ÇOCUKLARI EĞİTİMLERİNE DEVAM
EDECEK’
Mevsimlik tarım işçileri okullar
kapanmadan göç yollarına düşer, okullar açıldıktan epey bir süre sonra dönerler
evlerine. Bu durum çocuklarının eğitim hayatının en iyi ihtimalle parçalı bir
şekilde devam etmesine neden oluyor. Ancak özellikle kız çocukları için eğitime
devam etme koşulları oldukça düşük. Mevsimlik tarım işçileri çalışmaya
gittikleri bölgelerde de çocuklarını okula gönderebiliyor bazen. Ancak hem
çocukların tarlada yardımcı işçi olarak görülmesi, hem yeni gideceği okula uyum
sürecinin zorluğu hem de çoğu zaman yakında okul bulunmadığı için eğitim hayatı
hayal oluyor işçilerin çocuklarına.
Başbakanlık Genelgesinde şartlı nakit
transferi gibi tedbirlerin uygulanacağı, çocukların okul kıyafetleri ve
malzemelerinin Valilikler tarafından sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
aracılığıyla temin edileceği, özel eğitim ihtiyacı bulunan çocukların da eğitim
imkanlarından yararlandırılacağı belirtiliyor