Kürt sorununda savaş politikası ısrarı
can kayıplarına neden oluyor. İnsan hakları örgütleri de savaş politikasında
ısrarın Türkiye halkına bir şey kazandırmadığına vurgu yaparak, Kürt sorunun
çözümü için barışçıl, demokratik çözüm istedi.
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve
HAK İnisiyatif Aktivisti Ahmet Faruk Ünsal’la son günlerde bölge illerinde
yapılan askeri operasyonlar nedeniyle artan can kayıplarını konuştuk.
Kürt sorununun Türkiye’nin en temel
meselesi olduğunu ve bir kaç cümleyle konuşulacak bir konu olmadığını
hatırlatarak gazetemize konuşan Öztürk Türkdoğan, AKP olağanüstü kongresindeki
tüzük değişikliğini işaret etti: “Türkiye’yi yönetenler Kürt meselesinde
barışçıl çözüm düşüncelerinin olmadığını açıklıyor” dedi. Anayasa
referandumunda Türkiye halklarının buna karşı ciddi bir irade gösterdiğini ve
bunun önemli olduğunu vurgulayan Türkdoğan, “Fakat YSK’nin şaibeli kararıyla
devlet kendini yeniden üretecek bir karar aldı. Bunu sadece basit bir iktidar
YSK ilişkisi olarak düşünmemek gerekiyor. Klasik devlet güçlerinin bir
müdahalesi olarak görmek lazım” dedi.
Halkın hem 16 Nisan’da hem de
sonrasındaki 1 Mayıs’ta emekçilerin kitlesel gösterileri çok önemli olduğunu
yineleyen Türkdoğan şunları söyledi: “Şimdi yapılması gereken şey, toplumsal
muhalefetin bu çizgide ısrar ederek, savaşı durduracak bir pratik sergilemesi.
Yani şu an Türkiye’de savaşı durduracak şey Türkiye halklarının, emekçi
sınıfın, devrimci demokratların, savaşa karşı olanların tutum göstermesi.
Burada görev muhalefete düşüyor.”
İKTİDAR HALKLARA SAVAŞI DAYATIYOR
“İktidarın çok umrunda değil, kaç asker
ölmüş, kaç polis ölmüş, kaç sivil ölmüş. Politikalarında ısrar ediyorlar” diyen
Türkdoğan, “Türkiye’nin Suriye’deki ve Irak’taki askeri varlığı zaten çok büyük
sorun, bu aynı zamanda daha başka bölgesel sorunlara sebep olabilir” dedi.
Türkiye’yi yönetenlerin klasik inkarcı sistemde ısrar ettikleri için savaşın
devam ettiğine vurgu yapan Türkdoğan, “Türkiye’yi yönetenler Türkiye
halklarının geçmiş tarihine ve sosyolojik yapısına aykırı davranıyorlar.
Türkiye halkları geçmişte, barış içerisinde yaşıyordu” dedi. Bunun hem Osmanlı
hem Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında böyle olduğunu anlatan
Türkdoğan şunları söyledi: “Daha sonra kendini dayatan bu İttihatçı, tekçi
anlayış asimilasyoncu politikalarla halkları inkar ederek, halklar arasında
düşmanlık tohumlarını ekmek istedi. Ama buna rağmen halklar direniyor. Türkiye
halklarının, âdem-i merkeziyetçiliğe dayalı, federasyon ve diğer çözümler dahil
bir itirazı yok. Bu zaten 2013’teki çözüm süreci sırasında ortaya çıkmıştı.
Bunlar bizim raporlarımızda hükümete iletilmişti. Burada sorun devleti
yönetenlerde, iktidarda olanlar kendini halka dayatıyor.”
Savaşın maliyetinin korkunç olduğuna
dikkat çeken Öztürk Türkdoğan, “Çok büyük can kayıpları söz konusu oldu. Bu
kayıplar halklar arasında düşmanlık tohumlarının yerleşmesine sebep oluyor ve
kırıklıklar yaşanıyor. Bu telafi edilemez sonuçlara yol açabilir. Ekonomik
olarak çok büyük kayıpları neden oluyor. Bizzat AK Parti’nin kendisinin
yaptırdığı araştırmalar var. 2013, 2014 araştırmalarını okursanız, yüzlerce
milyar dolarlık ekonomik kayıptan bahsediyorlar. Doğaya, ekolojiye çok büyük
zarar verildi” diye konuştu.
SAVAŞTAN EMPERYALİSTLER KAZANIYOR
Kürtlerin Ortadoğu’da Irak, Türkiye, Suriye
ve İran’da yaşadığını hatırlatan Türkdoğan, “Çözüm çok basit, hem etnik hem de
inanç temelinde farklı grupların zaten Ortadoğu coğrafyasında, dört ülkede
yaşadığını göz önüne alırsak, şimdi bunların birlikte barış içinde yaşamaktan
başka bir çözümü yok” dedi. Avrupa Birliğini örnek gösteren Türkdoğan, şunları
söyledi: “Ortadoğu’da Türkiye’de Irak, İran, Suriye arasında yeniden âdem-i
merkeziyetçi bir idari biçimini kurmak varken, ısrarla ve inatla
emperyalistlerin kendilerine dayattığı bu sistemde ısrar etmelerinde zaten
problem var. Bunun da bu dört ülkeyi yönetenler bakımından ciddi bir sorun
olduğunu görüyoruz. Halkların bir arada yaşama istediğine bizzat yönetenler ket
vuruyor. Ortadoğu’daki enerji sahasını halklar kendileri için kullanırlardı. Buradaki
savaş buna hep engel oluyor. Sadece bir avuç egemen ve yine o egemenlerle
birlikte hareket eden bir avuç burjuvazinin çıkarına yarıyor. Onun dışında hiç
kimsenin çıkarına yarayan bir savaş söz konusu değil.”
“Büyük ve hamasi laflarla bu savaşı
sürdürmeye çalışıyorlar. Bunun sürebileceğini zannetmiyorum. Çünkü bir çok
bakımdan akla ve mantığa uygun gelen bir savaş değil” diyen Türkdoğan şunları
söyledi: “Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesiyle ile
Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesini hatırlatan Türdoğan, “Her iki sözleşme
de halkların kendi geleceğini belirleme hakkıdır. Türkiye bu sözleşmelere
taraftır. Yani Türkiye kendi sınırlarında yaşayan etnik ve inançlar tanımak
durumundadır. Bu dünya hukukunun ulaştığı bir noktadır. Bunu tanımadan yolunuza
zaten devam edemezsiniz.”
ÇOK CİDDİ GERİYE GİDİŞ VAR
AKP kongresindeki tüzük değişikliğin çok
ciddi bir geriye gidiş olduğunu anlatan Öztürk Türkdoğan, “Bir partinin
devletin klasik güçleri tarafından nasıl dönüştürülüp, kendine benzetildiği bir
süreçtir. Hazin bir süreçtir aslında, ne için yola çıkmışlardı nereye geldiler?
Maalesef bunun sık sık hatırlatılması gerekiyor. Oysa bizim ihtiyacımız olan
şey, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla barış. Şu an
geldiğimiz yer otokrasidir. Türkiye’nin hızla bu otokrasiden çıkması lazım.
Bunun için de halkların karşı duruşu örgütlemesi gerekiyor” diye konuştu.
‘BİR AN ÖNCE BARIŞ SÜRECİNE DÖNÜLMELİ’
Hak İnisiyatif Aktivisti Ahmet Faruk
Ünsal da şunları söyledi: “Türkiye’nin defalarca denenmiş, sonucu da açıkça
belli olan bir sürece tekrar girmiş olması hem siyasi akla uygun değil hem de
yaşadığı tecrübelere uygun düşmüyor. Suriye politikasının Türkiye’yi ileride
bırakacağı mecburiyetler göz önüne alındığı zaman bir an önce barış sürecinin başlatılmasının
hayatini olduğunu söyleyebilirim. Canlarımızı kaybediyoruz, servetimiz gidiyor,
toplumsal bütünlüğümüz gidiyor. Türkiye’nin biriktirdiği sosyal ve siyasal
sermayenin çok hoyratça harcandığı bir süreç yaşıyoruz.”
BAKAN SOYLU OPERASYON BÖLGESİNDE
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise
Türkiye- Irak sınır hattında bulunan, yaklaşık 2 aydır operasyonların sürdüğü
Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde bulunan Kato Dağı zirvesine çıkarak,
operasyonu yürüten askerlerle ile bir araya geldi.
Şırnak Şerafettin Elçi Havalimanı’na
özel uçakla gelen Süleyman Soylu, burada Şırnak Valisi Ali İhsan Su ve diğer
yetkililer tarafından karşılandı. Oradan helikopterle Beyteşşübap’a geçen Bakan
Soylu, daha sonra yine helikopter ile Türkiye- Irak sınır hattında bulunan ve yaklaşık
2 aydır operasyonların sürdürüldüğü Kato Dağı zirvesine indi. Operasyonu
yürüten askerlerle bir araya elen Bakan Süleyman Soylu, komutanlardan operasyon
hakkında bilgi aldı.